Reklam

100 YAŞINDA BİR GENÇ KADIN...

Bir ay sonra 100 yaşına basıyor. Önceki gün bastonuna dayanarak Boğaziçi Üniversitesi’nde hukuksuzluğa karşı direnen akademisyenlerin, 150.Onur Nöbetine destek vermek için gitti. Akademisyen ve öğrencilere hitaben, “Bu ülke daha güzel günleri hak ediyor. Sizler geçsiniz; ülkenizden umudunuzu kesmeyin, direnin,” dedi.

100 YAŞINDA BİR GENÇ KADIN...

Bir ay sonra 100 yaşına basıyor. Önceki gün bastonuna dayanarak Boğaziçi Üniversitesi’nde hukuksuzluğa karşı direnen akademisyenlerin, 150.Onur Nöbetine destek vermek için gitti. Akademisyen ve öğrencilere hitaben, “Bu ülke daha güzel günleri hak ediyor. Sizler geçsiniz; ülkenizden umudunuzu kesmeyin, direnin,” dedi.

100 YAŞINDA BİR GENÇ KADIN...
30 Ağustos 2021 - 09:56


Şimdi yüz yıl geriye dönelim:
Kurtuluş Savaşı yılları.. İzmirli genç iş adamı hayata gözlerini yumduğunda en büyük dileği Macaristan’da yaşayan kızının Türkçe öğrenmesiydi. Küçük kız büyüyor ve Mustafa Kemal’in yaptıklarını gazetelerden heyecanla takip ediyordu.
Baba Avrupa’ya sık giden genç bir Türk iş adamıydı. Macaristan'da bir hanımla tanıştı. Sevdiler birbirlerini; evlendiler. Genç adam, konuyu ailesine açamadı. Bu arada bir kızı olmuştu. Adını Nermin koydular.
Baba vefat edince, Macaristan’da aile geçim sıkıntısına düştü. 14 yaşındaki Nermin, Macaristan'da çok pahalı olan öğrenimini sürdüremeyecekti. Baba yurduna gitmeye karar verdi. Çünkü Mustafa Kemal’in ülkesinde eğitim parasızdı. Annesinin haberi olmadan Türk Büyük Elçiliği'ne başvurdu.
Ona bir pasaportla, durumunu açıklayan bir de Türkçe mektup verdiler. Başı sıkıştığında, derdini anlatamadığında o mektubu gösterecekti.
Olayı öğrenen annesi de ona destek verdi. Üçüncü mevki bir tren biletiyle tahta sıralar üzerinde, günlerce sürecek bir yolculuk başladı. Tren Türkiye topraklarına girdiğinde, çok heyecanlıydı, Nermin. Bilmiyordu ki neyle karşılaşacağını. Gümrük memurları, elinde Türk pasaportu olan ama Türkçe konuşamayan bu çocuğun durumunu ilginç buldu ama giriş iznini de verdi.
Küçük Nermin, İstanbul'da bir yandan Almanca dersleri verirken, öte yandan Türkçe öğrenmeye başladı. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazetecilik yaptı. Türkçe'den başka İngilizce ve Fransızca öğrendi.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne asistan oldu. Çağdaş siyaset biliminin Türkiye'ye girmesine öncülük edenler arasında yer aldı. Gün oldu, Türkçesinin bozuk olduğunu öne sürerek öğretim üyeliğinden atılmasını isteyenler çıktı. Ama o bitmez tükenmez bir enerji ve heyecanla, gençlere bir şeyler vermek isteğini hep canlı tuttu. Uluslararası toplantılarda, Türkiye’yi, Türk kadınını, Mustafa Kemal’i savundu, savundu.
Evlendi; bir oğlu oldu. Oğluna bir isim gerekliydi. Hiç düşünmedi
MUSTAFA KEMAL KOYDU, OĞLUNUN ADINI.
Diyor ki, ”Ben yurdumu da, ulusumu da kendi irademle seçtim. Mustafa Kemal olmasaydı belki ben de olmazdım. Niçin Kemalist olduğumu, niçin milliyetçi olduğumu, öyle sanıyorum ki artık anlamışsınızdır.”
İŞTE BU KADIN, PROFESÖR DOKTOR NERMİN ABADAN UNAT.
• 100 YAŞINDA BİLE YURTSEVERLİKTEN, DERS VERMEKTEN, EYLEMDEN VAZGEÇMİYOR.
SADECE, “Kadının tek kariyeri annelik olmalı,” DİYEN AYMAZLAR DEĞİL,
• GAFLET VE DALALET İÇİNDEKİ KADINLARIMIZ DA, BİR KEZ DAHA DÜŞÜNSÜN... 

Sn.İfral Turgut

Bu haber 1069 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum