ÇARŞAMBAYI SEL ALDI
Ahmet abdal deresinin kıyısında yerleşmiş yoksul köy ailelerinden birinin oğluydu..
Levent Aktaş
Ahmet abdal deresinin kıyısında yerleşmiş yoksul köy ailelerinden birinin oğluydu.. Baharla birlikte yıllarca süren karasevdası karşılık bulmuş.. Melek kalbini açmıştı..
Kısa zamanda yüzük takıp nişanlandılar..
Ahmet yapraklar sararmaya durduğunda orduya yollandı..
Melekse gözyaşlarıyla baş başa kaldı..
Ağaoğlu Mehmet Ali Melek e göz koydu..
Ahmet in arkadaşları ne kadar uyardılarsa kar etmedi..
Melek reddetti Mehmet Ali yi..
Bunun üzerine Ağaoğlu adamlarıyla Melek’i dağa kaldırdı..
Kötü haberi kuşlar uçurdu Ahmete..
Kısa günde uçageldi aşkın delikanlısı..
Kuşandı atını silahını, arkadaşlarıyla düştü yollara..
Dağ tepe demedi gece gündüz Melek’i aradı..
´Meleeeeek, Meleeeeek..´ diye çığıra çığıra sesi uçtu..
Önce bir çakal yağmuru uç verdi, onra şimşek şimşek içinden çıktı, çatırdadı koca gökyüzü. Işınlar çarşamba ovasını renkten renge soktu, ne yağmur ne silinen izler aşkın atlılarını durduramadı..
Tufan ikinci kez yaşanıyordu sanki..
Yağmur yeşilırmak’ı boğuverdi, Çarşamba ovası kaynayarak akan bir göle dönüştü. Canik dağlarından aşağılara doğru bir çığ gibi önüne kattığı her şeyi sürükledi sel.
Evler, İnsanlar, bebek beşikleri, hayvanlar, kağnılar, ağaçlar, büyük küçük kayıklar çaltı burnuna doğru sürükleniyordu..
Sonunda duruverdi yağmur, güneşle parladı yeşil çarşamba..
Usul usul bir gökkuşağı belirdi..
Sular günbegün çekildi, çekildikçe hayat yeniden kurulmaya başladı.. Yaralar sarılıyor, evler onarılıyordu.
Abdal deresinin yeşilırmak’a katılmak üzere döküldüğü yamanın başında ahali toplanmaya başladı, derenin eğimle indiği yamanın dibinde büyük bir kaya parçası vardı. Onun üstünde ise iki insan. Melek ve Ahmet ti onlar. El ele tutuşmuş sırtüstü öylece yatıyorlardı..
Ahali sel acısını unutmuş onlara yanıyordu, hüzün gözyaşına döndü..
O büyük kaya parçası, ahalinin üstünde toplandığı o taş, yedi yerinden ayrıldı ve her birinden bir servi boyu su fışkırmaya başladı..
Bu hazin aşka doğa gözyaşı döküyordu..
Ahali şaşkınlığın ardından dualar okumaya başladı, dualar içten mırıltılara, yıllardır can alan insanların acısını dile getiren dizelere dönüştü..
İşte rivayet o rivayet derler ve hikaye ederler ki çarşambayı sel aldı türküsü o acı mırıltılardan doğdu..
Yedi yerinden su fışkıran kayanın olduğu yerde bir su değirmeni kuruldu ve o yöre o gün bu gündür değirmenbaşı olarak anıldı. (Çarşambadaki Değirmenbaşı mah.) çınar ağaçlarının gölgelediği ahşap değirmenin yedi taşı vardı, yedi oluğuna su veren.
Set üzerinden yedi kez yürümek..
Sağ ve sol omuz üzerinden yedişer kez su atmak uğur sayıldı..
Her hıdrellezde bu yaşandı..
1970’lerde değirmenin yıkımına değin bu gelenek sürdü..
TÜRKÜNÜN SÖZLERİ
Çarşamba’yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynumda kaldı
..........
Oy ne imiş ne imiş
Kaderim Böyle İmiş
Gizli Sevda çekmesi
Ateşten gömlek imiş
............
Çarşamba yollarında
Kelepçe kollarımda
Allah canımı alsın
O yârin kollarında
............
Oy ne imiş ne imiş
Kaderim Böyle İmiş
Gizli Sevda çekmesi
Ateşten gömlek imiş