Karadeniz'de ki doğal afetler...

15 Ağustos 2021 - 20:03

KAMUOYUNA........ ORMAN YANGINLARININ; SIKINTILARINI, STRESLERİNİ ve SİYASİLERİN BİRBİRLERİNİ SUÇLAMALARI YERİNİ...

Turan Ateş 

KAMUOYUNA...

             ORMAN  YANGINLARININ; SIKINTILARINI,  STRESLERİNİ ve 

SİYASİLERİN  BİRBİRLERİNİ  SUÇLAMALARI YERİNİ,  
                      
                     BU KEZDE  ORTA  KARADENİZ BÖLGESİNDEKİ   

           DOĞAL AFETLERİN VERDİĞİ   KAYIPLARA BIRAKTI....

       Ben 1982-5 yılları arasında KASTAMONU-KÜRE ilçesinde  görev yaptım....
       Bu Bölgemiz, DAĞSAL....KIRSAL....KARSAL......ve  Karpuz kesemeyeceğimiz-düz yer olmadığı için-  bir Bölgemiz.....
      Bu Bölgelerimiz Orman bölgelerimizdir....
     Sahillerdeki Halkın geçimi, Deniz Ürünleri ve Denizcilik....İç kısımlar hayvancılık ve belirli bölgeler fındık ve çay üretimi...
      Öğretmen Okulu öğrencisiyim. Trabzonlu da bir Meslek Dersleri öğretmenimiz var....AYDIN İPEK.....Kendisini rahmetle anıyorum....
     Dersteyiz.  Yaşadığı bir  ANISINI Bizlerle paylaştı....
      " Karaden'izin bir ilçesinin küçük bir DAĞ  köyünde öğretmen olduğunu...Sınıfta ders anlatırken UÇAK geçtiğini...Kendisinin ve öğrencilerin Dikkatlerinin dağıldığını...Pencereden uçağı izlediklerini...Bir Havacının Paraşütle atladığını....Dersi bırakıp; paraşütle atlayan pilotun yanına gittiklerini...Biraz sonra uçağın gelip o yere indiğini....
     Pilota ve Paraşütle atlayan  havacıya HOŞ geldiniz dediklerini...
    Pilota; Bizim öğrencilere, UÇAK, Paraşüt ve HAVACILIK Hakkında bilgi vermesini istediğini...
     Pilotun; Hocam...Ben çocuklara anlatırken sıkılırım...Onlara anlatamam....Ben Size anlatayım...Siz çocuklara anlatın dediğini....
     Ve Merhum Hocamız;                                                                          
     " İŞTE ... ÖĞRETMENLİK BİR SANAAT...HERKES BİLDİĞİ BİR KONUYU BAŞKASINA ANLATAMAZ.  HELE HELE ÇOCUKLARA HİÇ ANLATAMAZ....İŞTE , ÖĞRETMENLİK BİR SANAATTIR...." dedi....Bize anlatmak istediği de bu olsa gerek....Yani SİZ SANATÇI Olacaksınız...."                                                                            
        demek istiyordu...
     Evet Biz Karadeniz Bölgemizin bazı yerleşim Alanlarında oluşan SEL Afetinden ve sayısını henüz net olarak öğrenemediğimiz CAN KAYIPLARIMIZDAN bahsedelim....
      Bu Bölgemizin dağları Denize diktirler...Eski Yerleşim alanları DAĞ Yamaçlarıdır. Eski Konutlar ahşaptır. Deprem ve Doğal afetlerden etkilenmezler....
       Ancak; son zamanlarda bu bölgelerimizde şehirlerdeki konutlar benzer ve  yerleşim alanları açılmaya başlandı....
       Şehir İMAR PLANLARI; Mahalli İdari Birimlere verildi. Karadeniz Bölgesinin aşırı yağışları unutuldu...Dere yatakları Yerleşim alanı olarak işgaller başladı...Dere Yataklarına ve Dağ Yamaçlarına yüksek konutlar yapıldı...
     İnşaat Sektörüne RANT Yolu açıldı.
    Zaman zaman sosyal medyaya yansıyor tipik konut manzaraları....
      xxxxxxxxxxxxxx     
       Ben 17 Ağustos Büyük Marmara Depremini Sakarya ilinde görevli iken yaşadım.... Burada da bataklıklara, patates-pancar tarlalarına Şehir kuruldu....Ve sonuçları da çok çok oldu...
      Şehirler kurulurken ve özellikle de ; Yerleşim  Planları hazırlanırken; BİLİM ve BİLİM Adamları devre dışı....Hurafe....Din kisvesine bürünmüş, halkı aldatan  İNŞAAT Sektörü Sahipleri-Yöneticileri ön saftalar...
     17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrası; SAKARYA ilindeki  Merkez İlçesi Belediye MECLİS Üyelerini gözden geçirdim....
     Belediye Meclis Üyelerinin % 70 i İNŞAAT SEKTÖRÜ Mensubu....Müteahhit, Emlakçı, Yap-Satcı, Müteahhit veya İnşaat Şirketlerinin Teknik Elamanları....
    Özellikle de; İmar ve İnşaat Komisyonlarından Başkan veya Üyelik....Siyasi Partiler aracılığı ile bunların  tekelindedir.
     Eski ve Tarihi Yerleşim Alanlarına baktığımızda SERT ZEMİNLER ve DAĞ YAMAÇLARI.....
     Şimdi ise; DERE YATAKLARI ve DÜZ  OVALAR, yani Tarım Arazileri....Adana, Mersin ve Antalya da Tarım Arazileri, Narenciye bahçeleri ve SERA Alanları...
      Karadeniz Bölgesinde ise; DERE YATAKLARI...Ve Kenarları....
       DOĞAL AFETLER sonrası zarara uğrayan  yurttaşlarımızın  Yerleşim Alanlarının olması gereken koşulları taşıyıp-taşımadığı yönünden bir bilgileri olmadığı gibi; olumsuz beklentileri de yoktur.
     Konut aldıkları Binanın çevre güzelliği ve konutlarının iç donanımına bakarlar...Hiç kimse; alacağı konutun, projesine, deprem ve doğal afet  riskine bakmaz ve de araştırmaz....
     Çoğu kez de, Kahvehanelerde oturup, çay içerek Alım-Satımları da HARİCİ SENETLERLE yaparlar. Çoğu kez Tapusu ve İskanı olmayan konutları satın alırlar....
     Bu durumda öncelikle SORUMLU KİŞİLER; Belediyeler ve Yönetim Kadrosudur.
     İnşaatların Yapımını DENETLEYEN ; İNŞAAT DENETİM Kurumlarıdır. 1999 Ağustos Depremi sonrası; İnşaatlar yapım sırasında TEKNİK Bir DENETİMDEN Geçer...
    Bu DENETİMİ; ÖZEL İNŞAAT DENETİM ŞİRKETLERİ yapar...
    DENETİM; Masraf ve Ücretini de; DENETLENEN İNŞAAT ŞİRKETİ ÖDER....
     İşte, şimdi olmadı. Ücretli olarak kendini DENETLETEN İnşaat Sektörünün sağlıklı bir denetiminden söz edemeyiz.
       Sonra; İNŞAATLARDA Kullanılan İNŞAAT MALZEMELERİ.... Üretenler  ve Pazarlayanlar  kimler? Piyasada ; süresi geçmiş bir sürü çimento, kireç ve diğer malzemeler var...Bunları pazarlayanlar...Bilerek İnşaatlarda kullananlar...
       İnşaatlarda İSTİHDAM edilen kişiler....Mimar-Mühendis ve diğer yardımcı elamanlar...
    Maaşallah...Şimdide; Suriyeli, Afganlı ve diğer Asya Ülkeleri Elamanları UCUZ birer  Emek...Bu kişiler İstihdam ediliyor.
    xxxxxx
    Üç-dört yıl önce; İlk Öğretmen Okulu sıralarında beraber olduğumuz  bir Emekli Öğretmen Arkadaşım, beni BURSA-KARACABEY İlçesinin bir KÖYÜNE götürdü.
    Köyün Meralarını ve Ortak Mallarının HUKUKSAL Durumunu değerlendirmem  istendi...
       KÖY; 1952 yılında Dağ eteğine kurulmuş....Yurttaşlar BULGARİSTANDAN gelmiş ve yerleşmiş  GÖÇMEN Aileler...
    Konutların yapılacağı alan;350-400 metre kare alanlı olarak; İki Cepheli Yol...Ve 5 konut sonrası bir ARA YOL... Konutlar aynı ebatta ve bahçenin aynı yerlerine yapılmış. Giriş Üstü TEK KAT....Çatılı ve önü Balkonlu...
    Köyün OKULU...CAMİSİ...SOSYAL TESİSİ-Düğün ve dernek toplantısı ve günlük Kahvehane olarak kullanılan yer...Muhtar evi... MEZARLIK.....Çevresi düzenlenmiş... Birkaç yerde ÇEŞMESİ...Köyün Dağ yamacı kısmında hayvan otlatılan MERASI.... Dağ yamacının bitim noktasında DERE....Suları çok temiz ve akıyor berrak olarak....
      Bu proje 1952 yılında bizzat kendileri tarafından yapılmış...1967 yılında ARAZİ KADASTRO KOMİSYONU girmiş...Yapacağı ve çözeceği bir sorun yok...Mevcut durumu KROKİYE Bağlamış ve TAPU KAYITLARI Oluşturulmuş...
     Bu Yerleşim alanı KÖYE; Deprem ve Doğal Afetlerde ZARAR VEREMEZ....
    1952 yılında BULGARİSTANDAN gelen Yurttaşlarımızın Eğitim, sosyal durumları ve Dünya görüşleri....
     Sorun  yaratmamanın ve yaratılan sorunların çözümünde etkili olan; ÇAĞDAŞ ve  BİLİMSEL EĞİTİM.... 
        Yani....KÖYENSTÜTÜLERİNDEKİ ,YAPARAK-YAŞAYARAK EĞİTİM....
        SİNOP -Ayancık ilçesinde; Sel ; büyük bir felaket oluşturmuş-tur. Çünkü AYANCIK; ORMAN ENVALLERİNİN KERESTEYE Dönüşümü yapılan Atölyelerin bulunduğu bir bölgedir. BİÇKIHANELER olarak bilinen bu bölgedeki yerler; şehrin yanında ve düz arazi üzerindedir. Üretim için gelen Tomruklar ve Üretim sonra oluşan kalıntılar; bu  alanda sıkıntılar yaratmıştır. Orman Envallerinin  depoları ve Kereste üretim Atölyeleri  Yerleşim Alanlarının dışında olması gerekir. Çünkü, tomrukların enkaz kalıntıları YANGINA da bir ÇAĞRI Oluşturabilir...
       Yine KASTAMONU-Bozkurt ilçesinde ki SEL FELAKETİ....
     Bu ilçe ile Karadenizin şirin sahil ilçesi ABANA iç içedirler. Bozkurt ilçesi Sahilde değil...Abana ilçesi sahilde...Aslında iki ilçeyi birleştirmek gerekir.
     Sosyal Medya da sayfama düşen haber ve paylaşım....Yapılan Barajın kapakları açıldığından, sular tutulamamış...Doğru mudur? Bilmiyoruz....Yani Barajın yapımında YAPIM Hatası....Bu konu Teknik bir iştir....Bekleyelim....
      Yalnız KASTAMONU Otobanında; İstinaf Duvarının Yağışlar nedeni ile yıkımı....Ve TARFİĞE KAPANMASI....Yolu yapan ŞİRKET YETKİLİSİNİN; Sosyal Medyaya düşen açıklaması...
      "ÜZERİNDE KAMYONLAR GEÇTİĞ İÇİN, YOL GÖÇTÜ....."
      Bu beyan doğru mu? Bilmiyorum....Ancak sosyal medyada haber....
       1965 li yıllar...Toroslardan çok şiddetli bir YAĞIŞ....Bölgeye giden bir BAKANIN  açıklaması..." SEYHAN BARAJI OLMASAYDI; ADANA denen bir ilimiz yok olurdu..."
        Bu DOĞAL AFETLERİN VERDİĞİ ZARARLARIN  OLUŞUMUNDA ve GİDERİLMESİNDE DEVLETİN SORUMLULUĞU NEDİR?
      1961 Anayasamızın; 65. Maddesi bu konuda düzenleme getirmiştir....                                                                        
      Düzenleme aynen:
     " MADDE 53-Devlet , bu bölümde  belirtilen iktisadi ve sosyal amaçlara ulaşma ödevlerini, ancak iktisadi gelişme ile  mali kaynaklarının  yeterliği ölçüsünde  yerine getirir."
     1978 Nisan ayında; Danıştay'a yeni giren 15 kişilik Genç Hakimlerle , bizlere seminer veren  deneyimli Danıştay Üyeleri ile tartıştık.
     O zamanlar LİCE, VARTO ve MUŞ gibi yerleşim yerlerimizde DEPREMLER olmuş ve çok insanlarımızı kaybetmiştik.
     Bu OLAY Nedeni ile İDARE'nın-Devletin TAZMİNAT Sorumluluğu olması gerektiğini ve DEVLET Aleyhine Zarar gören Kişilerin DANIŞTAY'da  TAZMİNAT DAVASI  Açabilecğini tartışırken;  Anayasanın  bu düzenlemesi karşımıza çıkmıştı.
   Çünkü, Anayasanın 35.- 53. maddeleri arası düzenleme; -SOSYAL VE İKTİSADİ HAKLAR VE ÖDEVLER-  düzenlemesiydi.             
       Devlete sosyal yaşam ve iş yaşamı, tüm sosyal haklarla ilgili düzenlemeler  getirmiş idi.
      Deprem ve Doğal Afetlerde görülen ZARARLARIN Tazmini yönünden de Devlet Aleyhine de bir dava açılmıyordu.
     1982 ANAYASASI da benzer düzenleme getirmiştir.            
      Bölüm Başlığı;
     "Devletin iktisadi ve sosyal  ödevlerinin sınırları 
      " MADDE 65-Devlet,sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen  görevlerini, bu görevlerin amaçlarına  uygun öncelikleri gözeterek mali kaynaklarının  yeterliği  ölçüsünde yerine getirir..."
      Evet...Her iki Anayasa hükmü aynı sorumluluk sınırı düzenlemektedir.
      Ancak...19 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi sonrası; Devlet Aleyhine Tazminat amaçlı İdari Yargıdan Davalar açıldı.
    Binaları yapan Müteaahidler ve teknik kadrosu aleyhine de Adli Yargıdan CEZA DAVALARI açıldı.
     Aslında; bu olaylar sonrası hesap vermesi gereken KİŞİLER; SİYASİLER Değil....Öncelikle , bu işlerden sorumlu Bürokratlardır...
     Bürokrat YASDADIŞI İşleri yapmaz ve yapılmasını da engeller...Bürokrasi; SİYASİLERİN Emir-Komuta zinciri halkasında olamazlar...Bürokrasi; Siyaseti Yasal  mevzuat içinde tutar. Kendisine ve Siyasal Yönetime bir sorumluluk getirmemek için özen gösterir....
     Artık; olanları ve verdikleri olumlu-olumsuz tartışmaları bir tarafa bırakalım...                                                                                   
        .Bilim Adamlarımız....Buyurunuz...SİZLERİ DİNLİYORUZ.... 
        Saygı ile.....