Oya Baydar, Yavuz Ağıralioğlu'nun  Kürt siyasetçilere yönelik açıklamalarına tepki gösterdi

04 Ocak 2021 - 12:59

T24 yazarı Oya Baydar, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu'nun  Kürt siyasetçilere yönelik açıklamalarına tepki gösterdi.

 

“Ağıralioğlu hakkında suç duyurusunda bulunuyorum” diyen Baydar, “İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu hakkında, işlediği bölücülük ve nefret suçu nedeniyle suç duyurusunda bulunuyorum. Hayır; mahkemeye, savcılığa falan değil halka, millete, hangi partiden olursa olsun sağduyulu, ahlaklı, vicdanlı siyasetçilere başvuruyorum. Çünkü, Cumhur İttifakı'nın yargısı bugüne kadar Erdoğan'ın, Bahçeli'nin, Soylu'nun, onların mafyacı dava arkadaşlarının ya da besleme yandaşlarının demokratlara, barışçılara, ayrımcılık karşıtlarına yönelen apaçık hakaretleri konusundaki bütün suç duyurularımızı reddetti, kovuşturmaya gerek olmadığına hükmetti. Başka türlüsü beklenemezdi zaten” dedi.

“Ayrımcılığın, bölücülüğün, kin ve nefretin, ortak yaşam düşmanlığının, milletin birliğine bütünlüğüne kastın, insanlarımız arasına kama sokmanın bu düzeyini tutturmak gerçekten de o cenahta bile kolay ulaşılamayacak bir başarı sayılır” değerlendirmesinde bulunan Baydar, “Bahçeli, Soylu ve benzerleri Kürtleri "haşere" görüp Kürt siyasî hareketini "itlaf"tan söz ederlerken insanlarımızı adlarına göre ayrıştırmayı akıl edememişlerdi. Bu zihniyeti tepe noktasına ulaştırmak Meral Hanım'ın yardımcısına nasip oldu. Bir zamanlar Kürtlerin çocuklarına Kürtçe ad koymaları yasaktı, şimdi bile bu yasak örtük şekilde yer yer sürüyor. Anlaşılan, ortak kültürümüzün binlerce yıllık ortak adlarını taşıyabilmek için de artık bu aşağılık zihniyetin onayı gerekecek” ifadelerini kullandı.

Oya Baydar’ın T24’te yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle:

MESELEYİ, "KENDİ ŞAHSÎ GÖRÜŞÜDÜR" DİYE GEÇİŞTİREMEZSİNİZ

Yarın öbür gün, sık sık duymaya alışık olduğumuz biçimde, "Sözlerim bağlamından koparıldı, ben aslında estek köstek demek istiyordum" falan açıklamaları gelebilir. Sorun olabileceği görülürse, aslında üç aşağı beş yukarı aynı zihniyeti taşıyan ama bu kadar budala ve boşbağaz olmayan birileri, "Sözleri kendi şahsî görüşüdür, partimizi bağlamaz" diyebilirler.

Öyle bir bağlar ki! Adam sıradan bir partili değil, Genel Başkan Yardımcısı. İyi Parti bu sözlere katılmıyorsa, Meral Hanım bu zihniyete karşıysa yardımcısının istifasını ister, görevden alır, ayrıca da ittifak ortağı Kılıçdaroğlu'ndan da onu düşürdüğü zor durum için özür diler.

CHP MİLLET İTTİFAKI'NIN LOKOMOTİFİ Mİ VAGONU MU?

Tekrarlamaya gerek yok; ittifaklar ilkeler etrafında yapılır, hele de söz konusu olan sadece seçim ittifakı değil de zaman zaman Kılıçdaroğlu'nun ağzından duyduğumuz Demokrasi İttifakı ise.

Demokrasi ittifaklarının, demokrasi cephelerinin olmazsa olmaz temel ilkeleri vardır. Bunların başında: ifade ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, muhalefetin varlığı ve güvencesi gelir. Ülke nüfusunun dörtte birine yakın olan Kürt yurttaşların, bırakın en temel hak ve özgürlüklerini adlarına bile tahammülü olmayan bir zihniyetle neyin ittifakını, neyin cephesini kurmaya çalışıyorsunuz siz!

Kimse ne halkı, ne gerçek demokratları, ne de kendini kandırmasın ve de kimse şoven Türk milliyetçiliğinin günümüzde iyice azmış ilkel faşizan zihniyetiyle demokrasiye yürüneceğini sanmasın. Ve asıl önemlisi: halkı dinine, mezhebine, diline, etnik kimliğine, siyasî eğilimine göre ayrıştıran, bölen, ortak yaşam umutlarını dinamitleyen gerçek bölücülere taviz üstüne taviz vererek, faşizan zihniyete göz yumarak, şirinlikler yaparak demokrasi ittifakı kurabileceği ve seçim kazanabileceği hayaline kapılmasın…

Bütün eksiklerine, yanlışlarına, yediği darbelere, "itlaf"(!) edilmeye çalışılmasına rağmen, bugün Türkiye'de demokrasiyi en fazla ve en samimî şekilde isteyen siyasal parti HDP'dir, çünkü HDP ve Kürt halkı için demokrasi bir varoluş sorunudur, ontolojik bir taleptir. HDP'yi dışlayan, dışlamakla kalmayıp bitirmeye çalışan bir anlayışın demokrasinin bırakın özünü sözcüğüyle bile ilgisi olamaz.

CHP Millet İttifakı'nın lokomotifiyse ortağını demokrasiye yönlendirmek zorundadır. İttifaklar karşılıklı tavizler, uzlaşmalarla oluşur. Aman ortak kaçmasın diye demokratik çizgiden, demokratik zihniyetten taviz verirseniz lokomotif değil faşizan sağa sürüklenen vagon olur, raydan çıkarsınız.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU NE DEMİŞTİ?

“Selahattin ismini çok görürüm Demirtaş demeyi seviyorum aslında. Selahattin, Sırrı, Hasip, Fatma, Emine ismini çok görüyorum. Çünkü bu isimler bir arada yaşama irademizin bin yıllık terkibi. Yüz binlerce Emine, Hasip, Selahattin vardır. Türklüğün, Müslümanlığın ortak şöhretli isimleridir bunlar. Biri peygamber kızıdır, biri şöhretli kumandaların ismidir. Bu topraklardaki aidiyet dünyamızın kültür dünyamızın isimleridir. O yüzden ben birkaç defa zikrettim ki, ya annelerinizin babalarınızın sizin kulaklarınıza okuduğu bu isimlerin mânâsına sadakat gösterin, milletin beraberliğine yürüyün ya da yaptığınız şenaate uygun isimler alın kendinize. Ben adamlara bizimle ortak dünyamıza tekabül eden isimleri çok görüyorum artık. …Ahmet Türk ismiyle insan milletine fitne olur mu? Hasip Allah'ın sıfatlarındandır. Allah'ın sıfatını kendine isim olarak alp memleketine fitne olur mu insan? Selahattin Türklüğün, Müslümanlığın ortak kahramanlığının ismidir. Selahattin ismiyle olur mu?..."

Yazının tamamı burada.