Reklam

Güzel yüzlüm, Badem gözlüm...

HAYATIN İÇİNDEN BİR HİKAYE:

Güzel yüzlüm, Badem gözlüm...

HAYATIN İÇİNDEN BİR HİKAYE:

Güzel yüzlüm, Badem gözlüm...
04 Nisan 2021 - 20:31


Yürüyüş için gittiği o parkta her gün görürdü genç adamı, fazlaca zayıf olan ve yüzünde hep bir hüzünle bakan o adam, her zaman yanında getirdiği bir poşet yemi kuşlara atıp, kuşlarla sanki onu anlıyorlarmış gibi konuşurken, Sedef adama hayran hayran bakmaktan kendi alamazdı.
Ne zaman o genç adamı parkta görse, bir hayvanı doyurduğunu ya da sevdiğini görürdü mutlaka.
Bir kaç zaman sonra sessizce takip ettiği gencin ne yazık ki kör olduğunu anlamıştı üzülerek. 
Bir defasında yaralı bir güvercini yüreğine bastırıp, bu hayatta ikimizin de kanadı kırık.
Benim senin yaranı iyileştirdiğim gibi, bir gün benimde yaralarımı iyileştirecek biri çıkar mı karşıma, gerçekten biride beni olduğum gibi sever mi diye konuşunca titreyen bir ses tonuyla, genç kadın bu güzel yürekli adamın yanına gitmeye karar vermişti o an yüreğinin sesini dinleyerek ve yaralı kuşu iyileştirmek için yardım etmek istediğini söylemişti ve böylece tanışmış oldular, adamın isminin Cahit olduğunu öğrenmişti, Sedef’i tanıdığına o kadar mutlu olmuştu ki genç adam.
O günden sonra aynı parka gelmelerinin en büyük sebebi birbirleriyle konuşabilmek olmuştu.
Cahit körlüğünden sebep yüzünü göremediği Sedef'ten öyle etkilenmişti ki, Sedef ise ruhunu, insanlığını sevmişti Cahit' in her sabah o parka gitmek için evlerinden çıktıklarında yürekleri heyecandan yerinden çıkacak gibi oluyordu sanki tanışmalarının üçüncü ayında birbirlerini ne kadar sevdiklerini itiraf edebilmişlerdi sonunda, kişide mutluluktan havalara uçuyordu adeta. 
Cahit bir gün ansızın büyük bir heyecanla evlenme teklifi edince, genç kız oracıkta hüngür hüngür ağlamıştı sevincinden ve parkın orta yerinde, onca insanın arasında, bağıra bağıra, evet, evet, sonsuza kadar evet demişti, parktaki kalabalık biranda onlara dönüp alkışlamaya başladığında ise öyle tarifsiz duygular yaşamışlardı ki; 
Cahit ve Sedef'in hikayesi böylesine güzel başlamıştı işte.
Sedef'in ailesi her ne kadar, kör bir adamla evlenmek büyük bir sorumluluk, önce kolay gelir, sonra ise pişman olursun dese de, Sedef sevgisinden emindi Ve ailesini de razı edip, çok güzel bir kır düğünüyle evlendiler, o kadar mutluydular ki düğünde tıpkı etraflarında koşturan küçük çocuklar gibi gülücükler dağıttılar düğünlerinde ki insanlara.
Fakat Sedef, eşinin görmek istediğini çok iyi biliyordu, eşinin on yaşında geçirdiği bir rahatsızlıkla mahkum olduğu körlüğe bir çare bulabilmek için öyle çok çabalamıştı ki, düğünden sonra belki tam bir yıl araştırmadığı doktor hastahane ve makale kalmamıştı, Cahit her ne kadar görmek istese de, eğer göremezse ve Sedef in bir gün kör bir adamla evli kalmaktan yorulursa diye öyle çok korkuyordu ki, Sedef ise her sabah uyandığında Cahit'in ellerinden tutup ona rehber olur, benim güzel yüzlüm. Badem gözlüm, diye seslenirdi, Cahit eşinin de tıpkı annesi gibi güzel yüzlüm diyerek kendisine seslenmesinden o kadar mutlu olurdu ki ve Cahit bir gün balkonda oturmuş kuş sesleri dinlerken, eşi sevinç çığlıklarıyla koşmuştu yanına, müjde bir tanem, artık görebileceksin, yurt dışında yaşayan çok ünlü bir doktor ülkemize geliyormuş, zorda olsa ortak arkadaşlarımız sayesinde seni ameliyat etmesi için ikna ettim adamı, gönderdiği mektupta tam bir ay sonrası için seni ameliyat edebileceğini söylüyor deyince belki bir saat birbirlerine sarılıp ağlamışlardı ve Cahit rüyaları gerçek olacağı için o kadar mutluydu ki, en çokta güzeller güzeli eşinin yüzünü görebilme ihtimali onu mutlu etmişti.
Tam bir ay gözüne uyku girmedi neredeyse bu sevinçle içi içine sığmıyordu gözlerinin açılması bir ihtimal dahi olsa, ameliyat günü geldiğinde, evden dualar ederek çıktılar, hastahane ye vardıklarında doktorun tecrübesi ve söyledikleri heyecanını bir nebze olsun yenmesini sağlamıştı Cahit'in. 
Ve ameliyathaneye girerken biricik eşi Sedef ellerini öptü eşinin ve yine dualarla yolcu etti onu ameliyathaneye, tam sekiz saat hastahane koridorlarında ona bir şey olacak endişesiyle biran yerinde duramadı ve doktor ameliyathane kapısında belirip, sonrasında Cahit'in gözlerinin artık görebileceğini söylediğinde küçük bir çocuk gibi sevinçten defalarca havaya zıplamıştı.
İki gün sonra ise Cahit’in gözlerindeki bandajın açılma zamanı geldiğinde ikisi de öyle heyecanlıydı ki. Doktor yavaş yavaş sargıları çözüp, en sonunda zorlamadan gözlerini açmasını söyledi. 
Cahit yavaşça gözlerini açtığında dünyası başına yıkılmıştı, sanki eşini prensesler kadar güzel beklerken, burnu belirgince kemerli, yanaklarında bir yığın çil olan, kepçe kulaklı biri olduğunu gördüğünde yüzünün düştüğünü herkese belli etmişti.
Doktor kendisini görmesi için ayna isteyip istemediğini sorduğunda ise, biran önce hastahane den çıkmak istediğini söylemiş, bu tavrı eşi Sedef'in öyle gücüne gitmişti ki; hastahane den çıkana kadar çok soğuk davranmıştı eşine, hastahane avlusundan çıktıklarında ise kendini daha fazla tutamamış, hiç te hayal ettiğim gibi güzel değilmişsin Sedef dediği an eşinin dünyasını başına yıkmıştı adeta, yüreğine bir bıçak saplasaydı belki de daha iyiydi, beyni karıncalanıyor, kendisini o kadar kötü hissediyordu ki, ne tarafa gideceğini kestirememiş ve yola doğru koşmaya başlamıştı o anda.
Fakat arkasından hızla gelen aracı görememişti, Cahit'in şaşkın bakışları arasında, aracın çarptığı Sedef kanlar içinde yolun kenarına savrulmuştu, derhal hastahane den sedye getirilmiş ve durumu ağır olan Sedef ameliyata alınmıştı, Cahit ise deliye dönmüş, eli ayağına karışmış ve yaptığı şey yüzünden nefret etmişti kendinden, ameliyat bittiğinde ise doktoru bu defa acı haberi vermişti, Sedef'in ömür boyu yürüyemeyeceğini söylediğinde, Cahit öyle derin bir pişmanlık yaşamıştı ki, hemşireler Cahit'ten henüz kendine gelememiş olan eşi için giyecek bir şeyler getirmesini istediğinde evlerine gitmişti annesiyle, Sedef' in eşyalarını almak için odalarına girdiğinde ise aynada ilk defa kendi yüzünü gördüğünde dizleri üzerine çöküp kalmıştı Cahit, yüzündeki izler, sivilceler, hastalıklı görünen teni ve biçimsiz sıfatıyla o kadar çirkin bulmuştu ki kendisini, ne annesinin ne de eşinin söylediği gibi, ne badem gözlü, nede güzel yüzlü biriydi. Eşi Sedef kendisine asla yakışmayan bir güzellikteydi meğerse o an yüreğinde bir yangın hissederken, odadaki bir deftere takıldı gözü. Eşinin her gece yazmaktan usanmadığı günlüğü olduğunu anlayıp eline aldığında, ameliyattan önceki gece yazmış olduğu satırlar denk gelmişti, hıçkırıklarla okuduğu satırlarda ise şöyle yazıyordu: Güzel yüzlüm, badem gözlüm yarın ameliyat olacak sevgili günlük. Simasını insanlar, hatta ailem hiç beğenmese de, o benim için dünyanın en güzel insanı, hem sevmek yüz güzelliğiyle olmuyor ki; gönlünü sevdim ben onun, yarın gözleri açılınca, beni beğenir mi dersin, neden beğenmesin ki; dedim ya sevmek yüz güzelliğiyle olmuyor ki.
Okuduklarından sonra bir yıldırım gibi fırlamıştı yerinden, olanca gücüyle hastahaneye doğru koşmaya başlamıştı, eşinin yattığı odaya girdiğinde, Sedef’in yeni yeni kendine gelmeye başladığını görmüş ve ellerini tutup hıçkıra hıçkıra ağlayarak kendisini affetmesini söylemişti.
Haklıydın bir tanem, sevmek yüz güzelliğine göre olmuyor ki, yüreğini sevmek gerekmiş insanın.
Senin yüreğin o kadar güzelmiş ki meğerse dediğinde Sedef'te hıçkırıklarına mani olamamıştı ve şu cümleler döküldü dudaklarından- En kısa zamanda Boşanma davası açıyorum Cahit.
Çok sevdiğim o gönlün, sandığım kadar güzel değilmiş, 
o kadar yanılmışım ki. ​​​

Bu haber 767 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum