Reklam

HATIRALARLA BAŞBAŞA : DOĞANÇAM KÖYÜ- I-

Sn. Musa SERİN beyin "HATIRALARLA BAŞBAŞA DOĞANÇAM KÖYÜ- I-" başlıklı Mesudiye sevdalıları sayfasında yayınladığı güzel makalesini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

HATIRALARLA BAŞBAŞA : DOĞANÇAM KÖYÜ- I-

Sn. Musa SERİN beyin "HATIRALARLA BAŞBAŞA DOĞANÇAM KÖYÜ- I-" başlıklı Mesudiye sevdalıları sayfasında yayınladığı güzel makalesini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

HATIRALARLA BAŞBAŞA : DOĞANÇAM KÖYÜ- I-
02 Haziran 2022 - 16:11



     Doğançam Köyü Mesudiye’ye yaya bir buçuk, iki saatlik bir mesafede. Yaklaşık 8–10 km kadar bir uzaklıktadır. Mersudiye-Yeşilce devlet yolu istikametinde giderken 2 km sonra sağa yol ayrılır ( sola giden yol Yeşilce yolu).Sağdan toprak yol Kavaklıdere, Doğançam, Celal,  Armutkolu, Bayraklı, Yukarı ve Aşağı Gökçe köylerine sizi ulaştırır.
     Yol bir dere boyu uzanıp giderken Kavaklıdere köyünü geçtikten sonra ikiye ayrılır. Sağa döndüğünüzde Yukarı ve Aşağı Gökçe köyleri ile Bayraklı köylerine gider. Aşağı Gökçe köyüne varmadan yol üzerinde bir çiftlikle karşılaşırsınız. İsterseniz Doğançam köyüne buradan da gidebilirsiniz. Doğançam köyünün asıl yolu sola giden Celal, Armutkolu istikametine giden yoldur. Celal’e varmadan yolun kenarında Doğançam Köyü İlkokulu vardır. Köyle okul arasında bir dere bulunmaktadır. Kış aylarında sular taştığı zaman öğrencilerin okula gelmesi bayağı tehlikeli bir hal arz etmektedir.
     Köyün geçim kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Daha çok koyun ve inek cinsi hayvanlar besleniyor. Koyunlar ve büyükbaş hayvanlar genellikle kurban bayramına yakın bir zamanda İstanbul’a kurbanlık olarak götürülüp satılarak nafaka parası kazanılır. Köyde yeni yetişen genç nesil ya okumak için yatılı bir okula, ya da İstanbul, Zonguldak gibi illerde bulunan akrabaların yanında kalarak tahsil yapmaktaydılar. Bu şekilde giden nesil geri köye dönmez, ya devlet memuru olur veya bir iş sahibi olarak bulunduğu yere yerleşirdi. Yalınız her yıl mutlaka köylerine gelir, eş, dost akraba ve mezar ziyaretleri yaparlardı. Bulundukları yerde kurdukları kalkındırma dernekleri vasıtasıyla da köylerine yardım eder, köyün ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlarlardı. İstanbul’a gidip yerleşenler daha çok; Pendik, Fikirtepe, Çayırova Gebze, Beykoz, Paşabahçe ve Kanlıca dolaylarına yerleşmişler, elbirliği ile evlerini yapmışlar, akrabalık ve hemşerilik ilişkilerini diri tutarak kendilerine bir yer edinmişlerdir.

     Mesudiye’den Celal köyüne giden bir traktöre yatağımı atıp yola çıktığımızda akşama doğru okulun önünde beni indirdiler. Köyden birkaç kişiye bağırıp,
  —Köy öğretmeni geldi. Lojmanın anahtarını getirin’’ denmesinden sonra traktör Celal’e doğru devam etmek üzere hareket edince ben yapayalnız kaldım. Anahtarı beklerken adının Muammer Türk olduğunu söyleyen bir delikanlı elinde anahtarla geldi. Kedisini tanıtıp;
    ‘’Hoş geldiniz köyümüze ‘’ diyerek lojmanı açıp yatağı lojmana bıraktık. Yatağı bıraktıkta beni birakmadılar. Okulun köyün dışında olması bakımından öğretmene hazırlık olsun diye boş bir ev ayarlamışlar.
   —Yatağını yarın alırız öğretmen efendi’’ diyerek beni bir eve götürdü. Sonrada seveceğim, hanımına Hatca ana diyeceğim köyünde fahri imamlığını yapan Lütfi Öztürk’le tanıştırdı. İlk gün Lütfi hocalarda misafir oldum. Diğer gün yatağı getirmek istediğimde;
    —Acele yok getiririz’’ diyorlardı. Bir gün, beş gün derken günler gelip geçiyor yatağım hala lojmanda.
     Bir hafta sonra yatağımı lojmandan alıp kalacağım eve getirebildim. İlk gün evde ilk yemeğimi yapayım diye küçük tüpümü yakıp tüpün üzerine tencereyi koyduğumda ocağın sesini duyan Hatça ana;
    —Senin anana, avradına başlatma ‘’ diyerek beni öyle bir azarladı ki ne diyeceğimi şaşırdım. Ardından da; 
   —Biz burada olduğumuz sürece ocağın üzerine tencere koymayacaksın, gelip evde yemeğini yiyip gideceksin ‘’ diye de tembihleyip, tüpü aldığı gibi bir köşeye fırlattı. Boynumu büktüm. Bir müddet sonra Hatça Ana gidince için için ağladım.
     Akşam Lütfi hoca yemeğe çağırdığında bıyık altından gülüyordu. Tabii ben utanıyor, sıkılıyordum. Meğer Hatça Ana bana yaptıklarını Lütfi Hocaya anlatmış. Hocanın bıyık altından gülüşü onaymış. Oturup yemek yemeğe başlayınca bir taraftan Lütfi Hoca konuşuyor, bense buram buram terleyerek dinlemek mecburiyetinde kalıyordum. Birden; 
   —Hacca Hanım ne söyledin öğretmen efendiye ‘’ deyivermez mi. Ben iyice terledim. Yerin dibine girsem ondan iyiydi. Utandım, sıkıldım. Dinlemekten başka çaremde yoktu.
     İşte sizlere Doğançam köyünden bir insan görüntüsü. Küfür ederken de sevgiyi anlatan ifadeler. Küfür sevgiyi anlatır mı demeyim, ben de öyle biliyordum ama anlatırmış. Lütfi Hoca ve Hatça Anayı, daha sonra bütün Doğançamlıları tanıdıktan sonra öğrendim.2010 Mayıs ayı içersinde bir vesileyle Lütfi Hocanın telefonunu bulup 33–34 yıl sonra Lütfi Hoca ve Hatca Ananın sesini duyduğumda kendilerini ne kadar özlediğimi fark ettim. Güzel insanlar ellerinizden hürmetle öpüyorum.

                                                                                                 Musa SERİN
                                                                                     Doğançam Köyü Eski Öğretmeni

Bu haber 803 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum