Reklam

İMPARATORLUĞUN SON AYDINI: CEMİL MERİÇ

İMPARATORLUĞUN SON AYDINI: CEMİL MERİÇ

İMPARATORLUĞUN SON AYDINI: CEMİL MERİÇ

İMPARATORLUĞUN SON AYDINI: CEMİL MERİÇ

İMPARATORLUĞUN SON AYDINI: CEMİL MERİÇ
13 Ocak 2022 - 09:45

 

Hayatı ( 1917-1987)

Cemil Meriç, 1916’ da Hatay’da doğdu. Ailesi Balkan savaşı sırasında Yunanistan’dan göçmüştü. Yaşıtlarından farklıydı. Giyimiyle konuşmasıyla ve gözlükleriyle… Kasabanın çocuklarıyla sık sık kavga ediyor hakarete uğruyor ve kendine sığınacak bir liman arıyordu. Meçhule açılan bir kapıya ulaşmak istiyordu… Ve aradığını kitaplarda buldu.

Meriç’in ifadesiyle kitaplar:

“Meçhule açılan bir kapıdır kitap. Meçhule, yani masala, esrara, sonsuza.”

“Okuma, içimizdeki meçhul âlemin kapılarını açan bir anahtar.”

“Peki ama o meçhul âlemin tekevvününde (oluşmasında) payı yok mu okumanın? İç dünyamızın sınırlarını genişleten kitaplar değil mi?”

Kitap zekâyı kibarlaştırır

Zekası kibarlaşmıştı artık ve böylece kitaplar onu farklı bir dünyaya, sığınacak bir limana yönlendirdi. Düşman çehrelerinin olmadığı bir dünyaya. Çünkü o günlerde Hatay Fransız mandası altındadır. Herşey Fransa’nın etkisi altındadır. Hatay’a Fransız kültürü hakim olmuştur. Cemil Meriç’te Fransızca eğitim veren Antakya Sultanisi’ne kaydolur. Böylece Fransızcayı, Balzac’ı, Renan’ı, Hugo’yu öğrenir.

Bir müddet tercüme bürosunda çalışır, ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü yapar. 1940’da İstanbul Üniversitesi’ne kaydolup Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenim görmeye başlar. Kendi deyimiyle : Fransızcayı okuyup yazıyor, İngilizceyi anlıyor, Arapçayı söküyordu. Çeşitli dergilerde yazıları yayımlanır.

Zaman geçer… Aciyla, zorlukla geçer. Evlenip çoluk çocuga karışmıştır. Maddi problemler yaşarken, önünde bir imkan belirir: Üniversitede Fransızca okutmanlığı… Severek yapar işini. Kabiliyetli öğrencileri bu konuda teşvik etmekten geri durmaz.

Çocukluk yıllarından beri rahatsız olan gözleri bu tempoya daha fazla dayanamaz, gözlerindeki miyopinin artması sonucu görme yeteneğini kaybetmeye başlar. Bir akşam dostlarının evinden ayrılıp yola koyuldukları sırada eşine sorar: “Fevziye, hicbir şey göremiyorum. Elektrikler mi kesik?” Kesik olan elektrikler değil, gözlerinin dünya ile olan bağlantısıdır. Evet, artık kördür.

Bu olumsuz duruma rağmen Cemil Meriç yılmadan çalışır ve eserler vermeye devam eder. Hanore de Balzac ve Victor Hugo’dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu kanıtlar. Batı medeniyetinin temeli üzerine araştırmalar yapar. Çeşitli dergilerde yazılarını neşretmeye devam eder. Dil meseleleri üzerinde önemle durarak dilin, bir milletin özü olduğunu savunmuştur. Sansüre ve anarşik edebiyâta şiddetle karşı çıkmıştır. 1984’te önce beyin kanaması , ardından felç geçiren Meriç ,13 Haziran 1987 de hayata gözlerini yumar.

Yıldızları söndürmüş fırtına

Batan bir gemidesin

Senden ne kalacak yarına

Kıyılardan imdat isteyen sesin…

Eserleri

Umrandan Uygarlığa (1974), Kırk Ambar (1983) isimli eserleriyle iki defâ Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülünü kazandı.

Hint Edebiyâtı, Saint Simon, İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, Bir Dünyânın Eşiğinde, Bu Ülke, Mağaradakiler, Bir Fâciânın Hikâyesi, Işık Doğudan Gelir ve Kültürden İrfana başlıca eserleridir.


Aldığı ödüller

Kırk Ambar adlı eseriyle “Türkiye Millî Kültür Vakfı” ödülü, Ankara Yazarlar Birliği Derneği’nin”Yılın Yazarı”, Kayseri Sanatçılar Derneğince, “İnceleme”, Kültürden İrfana adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği “Yılın Fikir Eserleri” ödüllerini aldı.

tarihveinsan.com

Bu haber 431 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum