DERS GİBİ ANILAR




Sene 1990 lar. Marmara Üniversitesi İngilizce Ekonomi Bölümünde ''Sermaye Piyasası Dersleri'' veriyorum. Dünya borsalarını inceliyor, bilmediklerimi öğreniyor, talebelerimi aydınlatıyorum.  Ders kitabı mahiyetinde SERMAYE PİYASASI adında kitabımı yayınladım. Okutuyorum.  

O dönemde, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının  eksiklikleri vardı. Yazdığım makaleler, eksikliklerin giderilmesine ışık  tutuyordu. Bunlardan birisi de SAKLAMA KURUMU idi.  

O tarihlerde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Tophanede idi. İşyerimin karşısındaydı.  İnsanlar, çuvallar dolusu, hisse senedini taşıyor.  Alıp-sattıklarını, birbirlerine devrediyordu. İlkellik had safhadaydı. Evrakın arasına, sahtesi karışabilirdi.

Dönemin yöneticilerini ve talebelerimi yazılarım ile uyarıyor. Acilen, Takas Kurumu kurulmasını öneriyordum. 

Bir gün vapurda Ordulu bir hemşerime rastladım. Kendisi Gölköylüdür. Altın ticaretinden zengin olmuş. Kınalıadaya kadar sohbet ederek gidiyoruz. Sohbet sırasında ''Borsa Komisyonculuğuna başladım'' demez mi. 

''Aman dikat et. Saklama Kurumu kurulmadı. Sahte hisse senetleri portföyüne karışabilir'' diye uyarımı yaptım. Pek anladığını sanmıyorum. Zira gözüme bakışından, insanların ne demek istediğini anlama konusunda, tecrübelerim vardır. 

Aradan bir süre geçti, Gölköylü hemşerim  Kınalıadadaki yazlığına gelmiyor. Bir gün baktım ki, yazlığının kapısında ihale ilanı yapıştırılıyor. Memurlara sordum. ''İflas etti'' dediler.  İflas etmiş olamazdı. Çekirdekten yetişmiş ciddi iş adamı idi.

Sonunda anladım ki ''ona söylediklerim'' başına gelmiş. Borsa Bankeri olarak işlem yaptığı hisse senetleri arasına sahteleri karışmış.  Yasalar, sorumlu olarak onu tutuyor. Her şeyini kaybetti. Bir süre sonra da üzüntüden öldü.

Bilmediği işi yapanlar, cezasını pahalı ödüyor.

Şinasi Kara