İlhami Işık : Ben bir mülteciyim


Bu yazıyı 2018’de yazmıştım ve hala değişen bir şey yok bu dünyada.

 

Mülteciler kendi kıyametlerini yaşıyorlar.
 

Denizler bile mezar oldu onlara.
 

“Evet, ben bir mülteciyim” diyordu ağlayarak bir anne bana.

 

“Benim de bir vatanım var; geride bıraktığım. Orada doğdum, annem babam orada doğdu, dedelerim de orada doğdu, gözümüzü o topraklarda açtık. O dağlarda, o yaylalarda geçti çocukluğumuz, gençliğimiz. Orada sevdalandım, orada evlendim, çocuklarım orada doğdu, üç kız bir erkek annesiyim. 

 

“Hayvanlarımız hep oldu, tarlalarımızı da eker biçer,  hayatımızı öyle sürdürürdük. Varlıklı değildik. Ama kendi toprağımız, kendi köyümüz, kendi evimiz vardı. Ben hiç şehre gitmedim. Beyim giderdi. Çok az ama. Ömrümüz hep köyde geçerdi. Ve bir gün her şey alt-üst oldu… 

 

“Biz siyasetten hiç anlamayız. Yıllarca açık oy kullandık. Daha doğrusu erkeklerimiz bizim yerimize de oy kullanırdı. Bizim devletle işimiz hiç olmazdı. Herkes zaten korkardı devletten, askerden. Ama silahlı birileri geldi, ‘Artık biz varız’ dediler. Ne yapabilirdik ki? Devlet ve asker gitmiş, onlar gelmişti. Bu 3 yıl sürdü. Tek bir asker bile gelmedi. Görmedik.  Sonra bir gece uçaklar her tarafa bomba yağdırdı. İlk uçak görüyorduk. Ama başımıza bomba yağdırıyordu Evlerimiz yıkıldı.  Beyim ve iki kızım öldü. Köyümüzde onlarca kişi öldü. 

 

“Yollara düştük  Ama nereye gideceğimizi bilmiyorduk  Yolda sayılarımız on binleri buluyordu, kimi yalın ayak,  hepimiz aç  susuz ve perişan. Yolda ölen yaşlılar ve çocuklar oluyordu. Kimini gömme fırsatımız da olmuyordu.  Bir oğlumu kaybettim.  Hala akıbetini bilmiyorum.
Hep dua ediyorum ki yaşıyor olsun. 

 

“Günlerce yürüdük.  Türkiye'ye gidersek kurtuluruz dediler. Biz de Türkiye'ye geldik. Bilmiyorum, köyüm hâlâ var mı yok mu? Çocuklarımıza mezar yeri bile kazamadan kaçtık.  Beyim evin kalıntıları arasında kaldı. 

 

“Bizim bir suçumuz yok ki, niye öyle yaptılar? Bizim hiç kimseye zararımız olmadı. Şimdi Türkiye’de kampta yaşıyoruz.  İnşaallah bir gün savaş biter, çocuklarıma geri döner, topraklarını koklarım.  Çok özledim onları...

 

“İnsan toprağını özlemez mi? Evini, doğup büyüdüğü ana ocağını… Kokusuna hasret yaşanmaz ki; kendi vatanımız orası.

 

“Biz istemedik ki mülteci olmayı. Biz seçmedik ki vatansız kalmayı. Çocuklarımızın mezarları bile yok. Kim ister ki bunca acı yaşamayı? Kim ister ki parçalanmış evlat bedenlerine sahip olmayı? Kim ister ki, hançer yarasından daha derin olan mülteci olmayı? Siz ister misiniz?

 

“Allah kimseyi mülteci yapmasın.”