KENE TEHLİKESİNE DİKKAT EDİLMELİ


Kene, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına sebep olan tehlikeli bir parazittir. Genellikle hava sıcaklıkları 15 derecenin üstüne çıktığında aktif hale gelmektedir. Bu sıcaklık derecesinin altında uyuşuk ve pasif bir şekilde yaşamlarını sürdürürler. Demek oluyor ki Mart ayından, Kasım ayının sonuna kadar kene tehlikesine karşı dikkatli olmak gerekir. Çevremizdeki bazı insanları tanımlarken, kene gibi yapıştı bir türlü bırakmıyor tabiri kullanılır. Bu parazit müthiş bir kan emicidir. İktisadi yaşamda tefeciler için de kene gibi kan emici değerlendirmesi yapılır.
 
Dünyada 900 civarında Kene çeşidi bulunmaktadır. Bunların 40 çeşidinin Türkiye’de görüldüğü tespit edilmiştir. Her yıl yaz mevsiminde bazı illerde ortaya çıkarak ölümle sonuçlanan vakalara sebep olmaktadırlar. Bu yıl Sivas, Çorum ve Tokat İllerinde görülmüş olup, ölümlere sebep olmuşlardır. Yapılan değerlendirmelere göre kenelerin sebep olduğu hastalığın büyük ölçüde tedavi edilebildiği belirtilmektedir.
 
Kene insan vücuduna tutunduktan sora, yapışacağı yer arayışına başlar. Genellikle kulak içi ve arkası, koltuk altları ve kasıklar, saç dipleri ve vücudun tüylü bölgeleri yapıştıkları yerlerdir. Faaliyetine başlarken önce deriye bir sıvı salgılamaktadır. Herhangi bir ağrı ya da kaşıntı yapmadığından, insanlar kenenin farkına varamamaktadırlar. Daha sonra hortumuna deriye batırarak faaliyetine başlamaktadır. Kene ilk önce virüs salgılamaz, uzun bir süre kan emer. Uzmanlar kan emme süresinin 12 saate kadar sürdüğünü ifade etmektedirler. Yapılan araştırmalara göre, bu sürenin sonunda virüsü enjekte etmeye başladıkları tespit edilmiştir.
 
Vücuduna kene yapışan kişi hiç paniğe kapılmamalıdır. Kenenin soktuğu yeri bırakması için alkol, kolonya, sirke veya sıvı deterjan gibi maddeler damlatılması yanlış ve tehlikeli bir uygulamadır. Kene bu maddelerle temas ettiği zaman kustuğu için, virüsünü de vücuda boşaltmaktadır. Kenenin çıkarılması için imkan varsa en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna gidilmesi en doğrusudur. Ancak böyle bir imkan bulunmuyorsa kene çıkarmak için çıplak elle tutulmamalıdır. Çıkarma işlemini yapacak olan kişinin eline eldiven giymesi, yoksa bir naylon poşet geçirmesi zorunludur. Kenenin kanı cilde temas ettirilmemelidir. Virüsün cilde temas etmesiyle de enfeksiyon oluşması söz konusudur.
 
İnsan vücudundan çıkarılan kenenin kavanoza konularak bir sağlık kuruluşuna teslim edilmesi gerekir. Bazı vakalara müdahale eden insanlar, keneyi çıkarırken başının ciltte kaldığını ifade etmektedirler. Uzmanlar bunun bir sakıncası olmadığını ifade etmektedirler. Virüs kenenin başında değil, vücudunda bulunmaktadır. İnsan cildinde kalan baş kısmının bir kıymık batmasından başka bir zararı bulunmadığı söylenmektedir.
 
Keneler aynı zamanda hayvanlara da zarar veren parazitlerdir. Bu sebeple kapalı mekanlarda her ay düzenli olarak parazit ilaçlaması yapılmalıdır. Açık alanlarda keneler için ilaçlı mücadele yapılması doğru değildir. Tam aksine bazı faydalı canlıların öldürülmesi söz konusu olduğundan zararlı olabilmektedir. Kene riski bulunan açık alanlarda çalışanların veya piknik yapanların, vücutlarında açık yer bırakmamaları gerekir. Pantolon veya bacaklarını kapatacak giysiler giymeleri, bunları da çoraplarının içine atmaları faydalı görülmektedir.
 
Açık alanda çalışanların veya piknik alanından dönenlerin, eve geldiklerinde üstlerini çıkararak, kene taramasından geçirilmesi önemli bir tedbirdir. Açık alanda oynayan çocukların mutlaka sık sık kene taramasına tabi tutulmaları gerekli görülmektedir. Evde beslenen kedi, köpek gibi hayvanlara kene yapışması sık görülen bir olaydır. Bu hayvanların da kene taramasından geçirilmesi zorunludur.
 
Doğada bütün canlıların bir denge içinde yaşadıkları bilimsel bir gerçektir. İnsanın dışında hiçbir canlı bu dengenin bozulmasına olumsuz bir katkıda bulunmamaktadır. Parazit ve böcekleri yiyerek beslenen tavuk, kuş gibi kanatlı hayvanlar keneleri de tüketmektedir. Kuş gribi sebep gösterilerek bu hayvanların yok edildiği dönemlerde kene zararının da arttığı gözlenmektedir. Kuş gribi salgını döneminde vatandaşın beslediği tavuklar yok edildiği halde, tavukçuluk işletmelerinde böyle bir tedbir alınmamıştır. Bunun yorumunu da sizlere bırakıyorum.
Yaşadığımız dünya sadece bize ait değildir. Bizimle birlikte görünen görünmeyen sayısız canlı bu yer küre de yaşamaya çalışmaktadır. Canlıların sayısı arttıkça iklim ve ekoloji olumsuz olarak etkilenmektedir. Hayvanlardan insanlara geçen zoonotik hastalıklar çoğalmaktadır. İleriki yıllarda hiç adını bile duymadığımız bakteriyel ve viral hastalıklar ile karşılaşmamız mümkündür. İnsanoğlu bu hastalıklarla birlikte yaşamaya alışmak zorundadır.
 
İnsanoğlu her hastalığın koruyucu ve tedavi edici ilacını veya aşısını bulsa bile, kene gibi birbirini ısıran, yılan gibi birbirini sokan, vampir gibi birbirinin kanını emen, kendi türünün parazitlerine karşı bir çare bulamayacaktır. Hatta kanserin çaresi bulunsa bile, kıskançlık ve fesatlığa karşı çare bulunamayacağını düşünüyorum.