TARİHTEN DERS ÇIKARMAK


İngilizler Ortadoğu haritasını çizerken, adeta kendi hesapları doğrultusunda cetvel ile çizer gibi çizmişlerdir. Mesela Irak’ı Basra Körfezinden uzak tutmak için, Kuveyt topraklarını geniş tutmuşlar, Irak’a derin suyolu bırakmamışlardır. Irak lideri Saddam Hüseyin bu konuya itiraz edip, Kuveyt toprakları Irak’ın bir parçasıdır diyerek, Kuveyt’i işgal etmiştir.
 
ABD Irak’a müdahale etmek için koalisyon gücü kurmuştur. Petrol parasıyla güçlenen Saddam Hüseyin hem içeride, hem de dışarıda çok saldırgan bir tutum izlemiştir. Mesela Halepçe katliamından kaçan Kürtler Türkiye’ye sığınmışlardır.
 
Rahmetli Turgut Özal ise geleneksel Türk politikası dışında davranarak, bir koyup üç alabileceğini düşünmüştür. Onun bu tutumu devlet bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Sefa Giray ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay paşanın istifaları ile sonuçlanmıştır. Saddam Hüseyin’i sıkıştırmak için ABD 36’ıncı paralelin kuzeyi ile, 34’üncü paralelin güneyini Irak uçaklarına uçuşa yasak bölge ilan etmiştir.
 
Bundan önce PKK lideri Abdullah Öcalan’ı paketleyip Türkiye’ye teslim etmiş, Celal Talabani’yi Irak Cumhurbaşkanı yaparak Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin yolunu açmıştır. ABD 36’ıncı paralelin kuzeyinde kalan Kürt Bölgesine ‘’provıde comfort’’ huzur operasyonları düzenlemiştir. Operasyonu yapan bu kuvvetlere, ‘’poısed hammer’’ kalkık horozlu, ateşe hazır silah (çekiç güç) adı verilmiştir.
 
Çekiç Güç, çeşitli ülkelerin katılımı ile meydana gelmiştir. 1991-1996 yılları arasında bu gücün süresi 12 defa uzatılmıştır. Türkiye’nin de 74 asker ile içinde yer aldığı Çekiç Güç sayesinde Kuzey Irak da Bölgesel Kürt Yönetimi kurulmuştur.

          Hatta İngiliz Büyükelçisi dış işleri bakanımız Sayın Mümtaz Soysal’a alay edercesine ‘’how do you see provıde comfort ?’’(huzur operasyonunu nasıl görüyorsunuz) demiştir. Sayın Soysal da ‘’we wıll see how comfortable ıt ıs’’ (nasıl huzurlu olduğunu göreceğiz) diyerek tepki vermiştir. Bu politika değişikliği Sayın Mümtaz Soysal’ın istifası ile sonuçlanmıştır.
 
          Türkiye Kuzey Irak’da kendi elleriyle Bölgesel Kürt Yönetiminin kurulup gelişmesine ön ayak olmuş, adeta kendi ayağına kurşun sıkmıştır. Hatta Barzani’ye kırmızı pasaport vererek onu dünya da diplomatik itibar sahibi yapılmıştır.
 
Daha sonra Arap Baharı dalga dalga yayılmış, Libya Lideri Muammer Kaddafi yok edilmiş, Suriye Lideri Beşar Esat hedef alınmıştır. Ancak Rusya Ortadoğu’da ki menfaatlerine kayıtsız kalmayarak, İran ile birlikte Suriye’ye sahip çıkmıştır. İran bu arada Irak’ta kurulan Şii Bölgesi ile irtibata geçerek Suriye üzerinden açılan Şii Koridoru ile adeta İsrail’e komşu olmuştur.
 
Türkiye’de Arap Dünyası ile arasının bir Şii Koridoru ile kesilmesine karşı çıkmış, Beşar Esat ile köprüleri atmıştır. Beşar Esat da Türkiye’nin bu tutumuna karşılık Suriye’nin kuzeyini boşaltarak PKK, YPG ve PYD’ye terk etmiştir. Bu hamle çok tehlikeli bir durum oluşturmuştur.
 
Türkiye Şii Koridoruna karşı çıkarken, hemen güneyinde terör koridoru ile karşı karşıya kalmıştır. Türkiye bir oldu bittiye fırsat vermemek için Fırat’ın batısına müdahale ederek, Kürt koridorunun Akdeniz’e ulaşmasına mani olmuştur. Bu arada yaklaşık beş milyon savaş kaçkını Suriyeli, Türkiye’ ye göç etmiş olup, sosyal ve ekonomik sorunlara sebep olmuşlardır.
 
Türkiye 35-40 km derinliğinde bir güvenli bölge oluşturulmasının gerekli olduğunu savunmuştur. Ancak, yakın geçmişte Kuzey Irak Bölgesinde 36’ıncı paralelin kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturularak Bölgesel Kürt Yönetimi oluşturulduğu hatırlanmamıştır. Maalesef bu konuda tarihin tekrarı gibi bir yanlışın içinde olduğumuzu söylemek mümkündür.
 
Söz konusu güvenli bölge ABD tarafından uçuşa yasaklanabilir mi ? Hiç bir mani hal yok gibi görünmektedir. Bu bölgede PKK, YPG ve PYD meşrulaştırılır mı? Bu da ihtimal dahilindedir. Türkiye Kuzey Irak’ta yaptığı hatayı tekrarlamamalıdır.
 
Ttürkiye'nin Ortadoğu’daki kâbusu "KCK" sözleşmesidir. Bu sözleşme ile; İran da Pejak, Türkiye de PKK, Irak da Bölgesel Kürt Yönetimi, Suriye de YPG ve PYD'nin birleştirilerek uzun vadede Akdeniz’e çıkışı olan bir Kürt devletinin kurulması hedeflenmektedir. Açıkça buna karşı çıkmayan kim varsa, bu planın parçası durumundadır.
 
Olaylar doğru okunursa, doğru çözümler üretmek mümkündür. Çok net söylemek gerekir, "KCK sözleşmesi" nin ortadan kaldırılmasını mücadele eksenine almayan hiç bir politika gerçekçi değildir. Bu konuda Türkiye, İran, Irak, Suriye birlikte mücadele etmek zorundadır. Geç kalınmıştır ama, her şey bitmiş değildir.
 
Bölgede ne ABD, nede Rusya'ya güvenmek doğru değildir. Bu konuda Türkiye acilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi öncülüğünde, iktidar ve muhalefetiyle bir bütün olarak, "milli devlet politikası" oluşturarak yeniden sahneye çıkmalıdır. Meclis bu duruma el koymadığı takdirde, Ortadoğu bataklığında önemli sorunlar yaşamakla karşı karşıya kalacağımız düşünülmektedir. Bu konuda her yurttaşa kamu oyu oluşturma görevi düşmektedir.
 
Aziz Atatürk bölge ile ilgili olarak ne demiş bir bakalım; Rusya bizim komşumuzdur aman bu komşumuz ile iyi geçinelim ve asla kötü olmayalım. Aman sakın Arap’lar arasındaki mezhep tartışmalarının tarafı olmayalım. Din ve mezhep eksenli bir dış politika izlemeyelim. Dış politikamız mutlaka ulusal çıkarlarımız temelinde kurulmalıdır. Ortadoğu bir enerji bölgesidir. Emperyalizm bu bölgenin Arap’lara bırakılmayacak kadar önemli olduğunu bilmektedir. Sakın ola bölgede petrol için çıkacak tartışmalarda emperyalizmin maşası ve piyonu olmayalım diye işaret etmiştir.
 
Şimdi bu yazıyı okuduktan sonra derin derin düşünelim ve hatalarımızı gözden geçirelim. Aziz Atatürk’ün işaret ettiği hususları bir defa daha okuyalım. ABD darılıyor diye Suriye ile devletler arası diyalog kurulmasına sırt çevirmeyelim. Uluslararası ilişkiler tamamen milli çıkarlara dayanmalıdır. Duygusallığa asla yer yoktur.