DÖNÜŞ OPERASYONU


HEDER ettik kendimizi…
Yokuşlarda yorulduk, tepelerden yuvarlandık…
Ve çıkmaz sokaklarda sıkıştı ruhumuz. En iyisi olmak için gelen fırsatları heba ettik.  Bizi biz yapacak soruları ya hiç anlamadık ya da yanlış değerlendirdik.
Bir dönüş operasyonu zorunlu hâle geldi artık. Bundan kaçamayız. Kendimizi “Kurban Psikolojisi”nden kurtararak başlatabiliriz bu ameliyeyi.
Sonrasında kalplerimizi müşahede ile nefislerimizi mücadele ile donatmalıyız. Ego balonumuzu patlatmamız ancak mümkün olabilecek.
Kaybettiğimiz zamanı telafi etmek istiyorsak iyiliklerde koşanlardan olmalıyız. Geride kalırsak hayırda tembellik edenlerden bir farkımız kalmayacak yine. Dolayısıyla dönüş operasyonumuz başlamadan bitecek.
Kulluğumuzu ibadetlerle, pişmanlığımızı tövbelerle destekleyip besleyeceğiz.
Sonuç almamız en büyük hazinemiz olan Allah’ı bilip idrak etmiş kalbimiz olacak. Aklın gerçekleri ise kalbimize yerleştireceğimiz sezginin ışığı…
Bu dönüş gönüllerimize huzurun da geri gelmesi olacak aynı zamanda.
Kaybettiğimiz olumlu duygular gökyüzündeki yıldızlar gibi parlayıp yol aldıracak bize gün ışığında bile.
Kendimize azap eden olmaktan azat olmak bu. Zira kişinin kendine zalim olması en kötüsü olsa gerek.
Rumuza çektirdiğimiz zulüm sona erdiğinde sükûnet yuvamız olacak.
Umutlarımız yeşerecek yeniden.
İştiyakımız coşacak. Bu iyiliğe özlemimizi katlayacağı için doyuramadığımız duygular tatmin bulacak.
Kıymetimiz öz benliğimize, fıtratımıza gösterdiğimiz himmet ölçüsünde gelişip serpilecek.
Boyundurukları atacağız.
Bizi tutsak eden ne varsa boynumuzu büken, geride kalacak artık.
Stres soluyan, karamsarlık yudumlayan ve kendini kendi karanlığına mahkûm eden anlayışımız zincirlerini kıracak.
Suçlayacaksak eğer birini önceliği şahsımıza vereceğiz.
Bize kötülüğü erişenleri affetmekle kalmayacak onlar için bağışlanma dileyeceğiz bize ayna olup kusurlarımızı görüp olayları okumayı öğrettikleri için.
Salih olmak böyle bir şey çünkü.
Merhametli olmadan girişeceğimiz dönüş operasyonunun akim kalacağını en iyi biz bileceğiz.
Kendisini taşlayanlar için mağfiret dileyen bir Nebi’nin (sav) bağlısı olmak başka türlü nasıl olabilir ki hem!
Allah’ın inayetinin gölgesine girmek dünyadan hazzını arayanlara değil Hakkın emrine muti olanlara nasip olduğu bilinci taşıyacak bizi buraya.
Ekin bitmez vadilerde dolu başaklar aramak beyhude değil mi?
Ya dönüş operasyonunu ertelediğimiz için kalbimizi çorak haline getirenin biz olduğu gerçeği ile yüzleşmemiz konusunu ne yapacağız?
Yine geciktirecek miyiz yoksa artık Zülfikârı kullanma zamanı geldi diyerek hamle mi yapacağız?
Hz. İbrahim’in put kırıcılığını övüp kendimiz putçu olursak bu paradoksu nasıl açıklayacağız?
İhsan bekliyorsak, lütuf umuyorsak, ikram istiyorsak eğer dönüş operasyonu konusunu ciddiye almalıyız.
Hem de çok!