İSLAMDA MEZHEPÇİLİK VE TARİKAT




İslamda Mezhepçilik Hz. Ali ile başlar. Hz. Muhammed'in oğlu yoktur. Hz. Ali, Peygamberin damadıdır.  En yakını olması nedeniyle, doğal hukuka göre Halifelik Makamı,  Hz. Ali'ye intikal etmesi gerekiyor. Ancak, kadının arap kültüründe yok sayılması, doğal hukuk kurallarının işlemesini önlemiştir.

Önlemiştir ama, doğal hukuk sınır tanımaz. Hz. Peygamber öldükten sonra Hilafet tartışması başlar. Hz. Ebubekir, Ayşenin babasıdır. Ayşe 9 yaşında Peygamberin karısı olur. Bu akrabalık, ilk Halifenin Hz. Ebubekir olmasına yeterli gelir.  Dönemin kuvvetli adamı Ömer, Hz. Ebubekir'den sonra Halife olmak koşuluyla buna itiraz etmez.

Hz. Ömerin katlinden sonra, sıra Ali'nin olmalıdır. Ama, Ali'nin güçlü kişiliğinden korkanlar ayak oyunları ile Osmanı Halife seçerler. Gerekçe basittir. Osman da Hz. Peygamberin damadıdır.  Hz.Osmanın katledilmesinden sonra sıra Ali'ye gelir. Halife seçilir. Ancak, Şam Valisi Muaviye itiraz eder. Savaş başlar.

Savaş sırasında Muaviye, ''kan dökmeyelim, oturup anlaşalım'' teklifine bulunur. Komisyon kurulur. Muaviye yetenekli bir siyasetçidir. Sorunu bir şekilde çözer ve Ali'nin Halifeliği düşer. Muaviye halife kabul edilir.

Anlaşmaya uyduğu ve savaşmadığı için Ali taraftarlarından bir kısmı itiraz eder. Ali itirazcıları yatıştıramaz. İtirzcılar Ali'yi katlederler. Hz. Ali taraftarı İtirazcılar ikiye bölünür. Ali'yi katledenler HARİCİ MEZHEBİNİN temellerini oluşturur. Hz. Ali taraftarları ise Şİİ MEZHEBİNİN temellerini oluşturur. İktidardan taraf olanlar ise SÜNNİ MEZHEBİNİ oluşturur.

Sünnilerin tutarlı iddiası vardır. Kuranı  ve Sünneti olduğu gibi korumak. Ancak başarılı olunamaz. Zamanla Sünniler kendi içerisinde de ayrışacaklardır.  Bu ayrışma dört imama göre şekilleniyor. Hanefilik, Şafilik, Hanbelilik, Malikilik. 

Türkler, mevali sayıldıkları için, Kuranı Evrensel değerler manzumesi olarak değerlendiren  İmamı Azam Ebu Hanife'nin kurduğu HANEFİLİĞİ tercih ettiler. Kürtler ise ŞAFİLİĞİ tercih etmiştir. İranlılar,  Şİİ MEZHEBİNİ  tercih etmiştir. 

TARİKAT ise Türklere has bir uygulamadır. Araplarda aslolan Mezheptir. Tarikat ile ilgilenmezler.  Tarik,  Allaha ulaşmada takip edilecek yol anlamına geliyor. Yol sınır tanımıyor. Tarikat Lideri önce kendine bir Mezhebi esas alıyor. İstediği şekilde yolunu tayin ediyor. 

Tarikatların dünyevi amaçları da vardır. Dünyevi amacın esası,  para kazanmaya, devleti ve siyasi iktidarı ele geçirmeye dayanıyor.  

Şinasi Kara