GÖRMEZDEN GELDİKLERİMİZ BİR GÜN SORUNLARIMIZ HALİNE GELİRSE


 

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışı insanoğlu var olduğu süreç içinde hep kabul edilmiş bir fikir olmuştur. Mazlumun uğradığı zulmün hesabının sorulmadığı bir yaşam alanında adalet mekanizması görevini tam hakkıyla yerine getiremez.

Adaletin olmadığı alanlarda ise huzur denilen kavram vücut bulamaz. Huzursuz toplumlar ise hep bir iç savaş bir kavga ile burun buruna yaşamak zorunda kalırlar.Maddede adaletsizlik haksız kazancı doğurur. Bir kısım birey çalıştığı halde alın terine kavuşamazken bir kısım birey edindiği haksız kazançla zulme devam eder.

Kitlelerin gelir basamakları arasında açıklıklar arttıkça da sonuç olarak toplumun ahlak yapısında bozulmalar meydana gelmektedir. Ünlü bir işadamı çalışanlarının parasını zamanında vermediği, sigorta güvencelerini ödemediği hatta kafasına göre elemanlarını işsiz bıraktığı zaman kar ettim para kapitalimi artırdım diye düşünebilir. Hayatında her şeye sahip biri olarak, tok açın halinden anlamaz anlayışıyla başını yastığına çok rahat bir biçimde de koyup uykusuna dalabilir.

Ama ne zaman ki kardeşi hasta işinden yeni atılmış bir birey bu iş adamının evine girip bir hırsızlığa teşebbüs ettiğin de; Hatta senaryoyu daha da kötüleştirirsek aralarında çıkan bir hengâmede bıçakladığında, bu sorun artık sadece bu işsizin sorunu değil işadamının da sorunu olmaya başlar. Para sorunu değildir belki ama huzur sorunuyla karşılaşmıştır. Görmezden geldiklerimizin daha ufak boyutları da vardır.

Yol da taş görürüz gerek yok ki bizim arabamız yoktur biz eğilip almasak da olur deriz ve ardımıza bile bakmadan yolumuza devam ederiz. Lastiğimiz patlamayacak ya da o otoyolda bizim işimiz olmayacaktır. Sürekli kullandığımız bu yolda taşa çarpan bir arabanın istem dışı hareketiyle yoldan geçen bahçemizdeki köpeğimiz ölebilecektir. İşte o zaman görmezden geldiklerimiz bizim sorunlarımız olmaya başlayacaktır.

Ülkelerin görmezden geldikleri de ileriki dönemlerde kendi sorunları olabilmektedir. Kişi, ülke, toplum, medeniyetler bu halkaları büyütmek istenirse uzun bir zincir olabilecek nitelik kazanacaktır. Dün üzülüp yaptığımız yanlışlarımızı bugün telafi etmeye çalışmak yerine zamanında müdahalelerle kan kaybını durdurmak meziyettir. Yoksa bizim sorunumuz değil anlayışıyla göz ardı ettiklerimiz ileriki zamanlarda kendi sorunumuz olarak karşılaşmamıza neden olabilmektedir.

Öğretmen okulun bahçesinde küçük bir öğrenciye hakaret eder. Veli aman kötü olmayalım bu öğretmen aynı zamanda okulun müdürüdür diye düşünür adımlarını geri atar tepki vermez. İkaz edilmeyen, başına buyruk öğretmen okulu babasının çiftliği gibi görüp istediği gibi at koşturur.

Sizin çocuğunuzun karşılaşmadığı sorunla ertesi sene yeğeniniz karşılaşır. Ondan sonra bir zaman görmezden gelinenler, bizim sükûtla karşıladığımız haksızlıklar döner dolanır bizi bulur. Aslında kötülüğü örtmek kötülüğe ortak olmakla eşdeğer görüldüğü zaman insanlar mutlu bir yaşama sahip olabileceklerdi. Bu döngünün bir çemberi oluşturduğu ve zaman içinde bu çember büyüdükçe biz insanları içine alabilecek kadar güçlü olabileceği fikri algılandığında felaketlerden korunmuş olabilmekteyiz.

Firavunlaşan zihniyetlerin varlığını kabul etmekle işe başlanılmış olacaktır. Eski devirlerde kaldığını düşündüğümüz bu anlayışı benimseyen o kadar çok insanla bir arada yaşamaktayız ki; ben ne derse odur zihniyetindeki bu insanlar ellerindeki gücü zayıfa karşı kullanmaktan çekinmemektedirler. Gerçek karakterin eşit şartlarda edinilmiş vasıfların karşılaşması olduğu anlayışından uzak bu firavun ari bireylerin varlığı toplumların en zararlı haşeratlarını oluşturmaktadır.

Tepkisiz kalan gücünün yettiği kadar karşılık vermeyen bireyler ise zamanla koyunlaşmakta ve güdülmek için başlarına çoban arayan suretlere dönüşmektedirler.Kendi sorunlarımızı bugün yine kendi ellerimizle ektiğimizi varsayarsak ileriki zaman diliminde biçtiklerimizin iyi şeyler olmasını istiyorsak ona göre bir yaşam standarttı belirlememiz gerekmektedir.

Duymuyorum, görmüyorum, konuşmuyorum yani üç maymun anlayışının artık çok gerilerde kalması gerektiği bu dönemlerde insanların daha duyarlı ve mazlumun yanında zulmün karşısında durabilmesi gerekmektedir. Sadece karşı durmanın yeterli olmadığı kendimizin de sorunları oluşturmaktan kaçınmayı hedefleyen bireyler olmamız gerektiği de önemli diğer bu konuyu oluşturmaktadır.

DOSTÇA KALIN...