'ŞAHMERAN' BİR ANADOLU EFSANESİ


Kadim Mezopotamya, Anadolu toprağı şüphesiz büyük bir zenginlikle karılmıştır.

Rengarenk kültürü, dipsiz medeniyeti bin yıllarca süregelmektedir.
Efsaneler diyarı demektir Anadolu.
Dilden dile anlatılıp durmuş efsaneleri insanlar.
Kimi efsane gerçek yaşanmışlıklara dayanmakta fakat bazı efsaneler de gerçek mi hayal mı belli değildir.
İşte "Şahmeran " efsanesi de hayal mı gerçek mi bilinmemektedir.
Fakat şu var ki ibret verici bir konusu var.
Ve insanoğlunun açgözlülüğü, hırsı gaddarlığı çoğu hikayede olduğu gibi Şahmeran egsanesinde de kendini göstermektedir.
Efsaneler dinlemeyi oldum olası heyacan verici bulmuşumdur.
Şahmeran efsanesi de beni büyüleyen bir efsane.
Doğuda hemen hemen iki evden birinin duvarına asılı olan şahmeran tasfirini (Resmi)uzun uzun seyrederdim.Doğrusu hem büyüleyici hem de ürpertici bulurdum. 
Bize sık sık misafir olan annemin kuzeni teyzem cok güzel bir masal ve efsane anlatıcısıydı.
Şahmeran ı bir anlatması vardı ki adeta yaşıyordum.
Gerçi bütün anlatıları öyleydi.
Sevgiyle yaşayarak anlatırdı.
Belki de çocuk edebiyatı yazmamda bir payı vardır bu akrabamın.
Siz değerli okuyucularıma bu güzel efsaneyi sunmak mutluluk verici.
Buyurun okuyalım.
 
 ŞAHMERAN EFSANESİ
 
"Tarsus'ta binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında yaşayan yılanlar varmış. Meran adı verilen bu yılanlar, akıllı, şefkatli ve barış içinde yaşarlarmış. Meranların kraliçesine Şahmeran denirmiş. Şahmeran genç ve güzel bir kadınmış. Efsaneye göre, Şahmeranı gören ilk insan Cemşab'mış. Cemşab geçimi için odun satan fakir bir ailenin oğluymuş. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfetmişler. Balı çıkarmak için Cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçmışlar. Cemşab mağarada bir delik görmüş ve buradan ışık sızdığını farketmiş. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçe görmüş. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler, havuz ve pek çok yılan görmüş. Uzun yılar burada yaşamış ve Şahmeran'ın güvenini kazanmış.
 
Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarmış. Bunun üzerine Şahmeran kendisini salıvereceğini, ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini istemiş. Şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş. Bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. Ülkenin veziri hastalığın çaresinin Şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemiş ve her yere haber salınmış. Cemşab kuyunun yerini söylemeye zorlanmış. Cemşab mecbur kalıp kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılmış. Şahmeran Cemşab'a; "Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu Vezire içir, etimi de Padişaha yedir" demiş. Böylece vezir ölmüş padişah da iyileşip Cemşab'ı veziri yapmış.
 
Efsaneye göre Şahmeran'ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus'un, Şahmeran'ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir