Himmeti Milleti Olan Bir Kahraman


  Himmeti Milleti Olan Bir Kahraman
  Hacı Zeynalabidin TAĞIYEV


Azerbaycan Sovyet Hakimiyetinde
Bazı milletlerin hayatında kara bir leke olarak geçen istilalar, istibdatlar Azerbaycan’ın tarihine de kara bir leke olarak geçmiştir. Azerbaycan 1920 yılında Sovyetler Birliği esareti altına girince, Bakü’de bu zulme karşı ayaklanmalar başlamıştı. Değişik mihrakların provakasyonları neticesinde sokaklar karışmış, eline silah geçiren her kes çete kurarak Müslüman Türklere karşı bir linç kampanyasına girişmişti. Bu çetelere karşı hem kendilerini hem de sevdiklerini korumak için, Müslümanlar da kendi aralarında savunma amaçlı “ Vahşi Dümen “ adı altında bir birlik kurardılar.

Ermeni ve Rusların bir araya geldiği ve omuz omuza hareket ettiği o günlerde, hayatını halkının refahı için adayan Hacı Zeynelabidin T​​ağıyev, onların menzil alanındaydı. Defalarca ölümle tehdit edilir ama, o hiçbir şeyden korkmadığını hal ve hareketleriyle ortaya koyar. Ortalık sis ve dumandır ve karışıklıklar hat safhaya ulaşmıştır. Bütün hayatı boyu vatan ve milletine hizmet etmiş, servetini bu yolda harcamış biri olarak suçlu yine o gösteriliyordu. Zalim, her devirde zulmü ile ortalığı kasıp kavurmuş, faşizmin esiri yürekler mala-mülke el koymak için bu olayları bir ganimet, bir lütuf olarak görmüştü. Bu, zalimlerin asla değişmeyen ve zalim olduklarına delalet eden en büyük emaresidir.
 
Evet, bir taraftan Azerbaycan toprakları kirli ayaklar altında ezilirken, diğer taraftan da Müslüman Türk’ün malı-mülkü talan ediliyordu. Rus hakimiyeti, kendi emeğiyle elde ettiği bütün kazanımlarına, ticarethanelerine ve eğitim kurumlarına el koyarak, adeta Tağıyev’in elinde avucunda ne varsa kendi zimmetine geçiriyordu. Bununla da kalmayan Sovyet haramileri, el koydukları şirketlerin ve fabrikaların adını da değiştirmeyi ihmal etmiyordu.
 
Tağıyev, sessizce bu olanları takip ederken, içi adeta kan ağlıyordu. Tabiri diğerle, taştan su çıkararak kazandığı paralarla kurduğu ve halkına hizmet için vakfettiği bunca mala-mülke Sovyet rejimi tarafın el koyulmasını bir türlü hazmedemiyordu. Ama, güç ve kuvveti elinde bulunduran bu çapulculara karşı gelebilecek gücü de yoktu. Sokaklara dökülüp, sağa-sola saldırıp, halkın malına zarar vererek hak aramanın, onun kitabında yeri yoktu.
 
Sovyet faşistleri, el koydukları ticarethanelerin kısa bir zaman sonra isimlerini tek tek değiştirmeye başlamıştı. Bir taraftan gelirlerini kendi ceplerine akıtırken, diğer taraftan bu müesseselerin kilit noktalarına kendine yakın sadık bendelerini yerleştiriyordu. ‘’Tağızade Bez Fabrikası’’ bunlardan sadece birisiydi.
 
Tağıyev’in en büyük fabrikalarından biri olan bu dokuma fabrikasının adı “Lenin  Bez Fabrikası” olarak değiştirilince, Tağıyev adeta beyninden vurulmuşa dönmüş, kendi burslarıyla okuttuğu Azerbaycan’ın meşhur şairlerinden Neriman Nerimanov’a bir mektup yazarak; “ Neriman, kendi paramla yaptırdığım tiyatroyu halkımıza hibe ettim. Tağizade adını değiştirip, Dadaş Bünyadzade koydunuz, buna itirazım yoktur çünkü o da bir Türk’tür. Kendi paramla yaptırdığın dokuma fabrikasını elimden aldınız, buna da bir itirazım yoktur. Çünkü, milletimiz için çalışacaktır diyorsunuz. Ona da ses çıkarmadım. Beni asıl üzen bu fabrikanın adını ‘’ Lenin Bez Fabrikası’’ olarak değiştirerek, milletime düşman bir zalimin adını  koymanızdır.  Ben Lenin’e fabrika satmadım...” diyerek rahatsızlığını bildirir.
 
VEFATI
Hayatı boyu hep milleti için çırpınan ve genç neslin yetiştirilmesi uğrunda mücadele veren Tağıyev, ömrünün sonlarında bile hala hizmet etmenin bir yolunu arıyordu. İlerleyen yaşına bakmayarak, milleti için bir şeyler yapmak, onu ayakta tutan en önemli iksirdi. Her ne kadar müspet bir sonuç alamayacak olsa da, Neriman NERİMANOV’a bir mektup daha yazarak  şu istekte bulunur. “  Büyük tarihi olaylar sonucunda ülkemizin ekonomik yaşamında iz bırakmış benim gibi bir ihtiyarın halkı adına çalışmalardan uzaklaştırılmasına rağmen bu yeni dönemde ben bir şeyler yapmadan duramam. Azerbaycan halkı ızdırap içinde iki büklüm kıvranırken, kendi köşesine çekilip keyfine bakan biri olamam. Bütün tecrübelerimle ömrümün kalan kısmını da milletime faydalı işlerle geçirmek istiyorum.” dediyse de, sesini ne Nerimenov’a ne de Sovyet siyasilerine duyuramamıştı. Çünkü onlar adeta bir leş kargası gibi üzerine kondukları malı-mülkü talan etmekle meşgullerdi.
 
Tağıyev’in hayatında, dünyanın en büyük üniversitelerinden mezun olan, büyük sermayelerin patronluğunu yapan ve servetlerine servet katmak için helal haram demeden çalışan holding sahiplerinin alacağı çok büyük dersler vardır. Sadece lafta vatanperver görünüp, milletin geleceğini talan eden hırsızların; Tilkilerin vaaz vermeye başladığı bir yerde, gözü tavuklarda olan hokkabazların  onun hayatından alacağı çok dersler olduğu kanaatindeyim.
 
Ama ne acıdır ki, dünya tarihinde yüzlercesine şahit olduğumuz olay gibi, “ 1906-1920 yılları arası yaptığı hizmetlere ait belgelerin bir çoğu tahrif edilmiş, yaptığı hayırlı çalışmalar da sanki başkaları tarafından yapılmış gibi, onların bir başarısı olarak kaydedilmişti.’’  Olsun. Bu yapılanlar Yüce Allah tarafından kayıt altına alınmış ya, sahte kayıtlarla varsın kitleleri kandırmış olsunlar ama, ona sadakat ve vefa ile bağlı akıl sahiplerini ve Allah’ı asla kandıramayacaklardı.
 
Tağıyev, 1 Eylül 1924 tarihinde Bakü’nün Merdekan kasabasında ki  evinde hayata veda etmiş, vasiyeti üzerine din alimi Ahund Hacı Turab’ın mezarının yanına defnedilmiştir. Rabbim onu cenneti ile mükafatlandırsın, Hz. Ebu Bekir (ra) gibi, Hz. Osman (ra) gibi, Hz. Ömer (ra) gibi  cömert ve Hz. Ali (ra) gibi cesur insanlarla beraber eylesin. Amin
Evet, hayatı kitaplara sığmayan Hacı Zeynalabidin Tağıyev’i bir yazı dizisi ile sizlere anlatmaya çalıştım. Gerçek manada araştırma yapan, bu işi bir meslek haline getiren ilim adamları tarihimizde bu ve buna benzer pırlanta şahsiyetleri araştırıp, gençlerimizin yolunu aydınlatan bir ışık haline getirmeleri lazımdır. Çünkü, Hacı Zeynalabidin gibi yüzlerce insan gelip geçti tarihin karanlık sokaklarından. Bu sokakların ışıklarını söndürenler, genç neslimizi mazisine yabancı hale getirdi. Batılı dünyası, bizim pırlanta şahsiyetlerimizin peşinden koşarken, bizleri başka örnekler, başka zevkler peşinden koşturdular. Bizi, kendi kültürümüzden koparıp, bize ait olmayan, bal görünümlü zehirlerle yatağa düşürdüler.
 
Günümüz nesli, kazanıp halkına sahip çıkma, onu yüceltme, ona hizmet etme uğrunda hayatını ortaya koyarak bir destan yazan ve yaşatma uğruna yaşayan Hacı Zeynalabidin Tağıyev gibilerini değil de; milleti sömürerek servetine servet katan, halkları adeta hipnoz ederek cebindeki parasını çalan Elon Musk, Jeff Bezos, Bill Gates gibi insanlara hayranlık duymaya başladı. Keşke bu hayranlıkları, onların para kazanma hırsları, yaşamak için yaşatma arzuları değil de, bilgi ve tecrübeleri yönünde olsaydı.