HAYATIMI ETKİLEYEN ŞEHİRLER, İLÇELER ve Prof. Dr. M. CEVAT AKŞİT



Her SALI Unutulmaz BİR ANI / 23

Geçen gün hayatıma giren illeri merak ettim, oturdum sıralama yaptım: Malatya, Erzurum, İzmir, Urfa, Rize, İstanbul, Kastamonu, Isparta, Konya, Niğde, Sivas, Adıyaman, Antalya… Türkiye dışından Özbekistan, Batı Trakya…
Böyle bir sıralamanın önemi yoksa da hayatımda Malatyalı biri vardı hep. Onlarla dostluk ve işlerden keyif aldım. The Green Park Otelleri sahibi Adil Üstündağ ile ortaklık yaptım, Malatyaspor eski başkanı ve tekstilin önemli ismi Hikmet Tanrıverdi gibi birçok Malatyalı işadamıyla farklı çalışmalarımız oldu meselâ… Malatya Eğitim Vakfı dergisini hazırladım bir dönem. Kitaplarımın yeni yayıncısı Çıra Yayınları’nın sahipleri de Malatyalı.
Her ilimizin çok değerli insanları var. Sizi bilmem ama yine de Malatya, Erzurum, İzmir ve Urfa doğumluların bendeki yeri ayrı vesselâm.
VE İLÇELER…
Denizli hayatımda olduğu gibi İstanbul’da da en çok Babadağlı ve Tavaslılarla karşılaştım ama kaderime güzel anlamda en ziyade dokunan üç Acıpayamlı oldu. Kâzım Genç, edebiyata yönelmemin; Mustafa Cevat Akşit İmam Hatip Lisesini dışardan bitirmemin, Gürbüz Azak daha iyi yetişmemin vesilesidir.
Kâzım Genç ve Gürbüz Azak’ı çok kereler anlattım. Prof. Dr. Mustafa Cevat Akşit hocadan fazla söz etme fırsatı olmadı. Şimdi biraz ondan bahsedelim:
Hafızam yanıltmıyorsa 1970 yılı. 71 de olabilir. Denizli İmam Hatip Okulu bir tiyatro eseri sahnelemeye hazırlanıyor. H. Basri Bilgin’in Çakıl Taşları oyunu. Oyunculardan biri de benim. Kafayı çeken bir üniversite öğrencisiyim.
Tiyatro tutuldu. Buldan'dan, çevre ilçelerden davet geliyor, gidiyoruz.
Davet aldığımız yerlerden biri de Acıpayam’ın Yatağan kasabası. Bir minibüse doluşup yola düştük, ikindi vakti.
Tarihi belde burası. Anadolu’nun fethinden önce Türkleşmiş topraklardan. Alparslan’ın öncü kuvvetleri kumandanı Yatağan Baba’nın türbesi de burada. Ziyaret ettik.
Yönetmemiz, tiyatro hocamız ve menajerimiz kimdi biliyor musunuz? Bugünün ünlü ilahiyat profesörü, TV yıldızı Mustafa Cevat Akşit. Yaptığı helikopter motoru ile bizi bu teknolojiye sahip dünyadaki yedi ülkeden biri konumuna yükselten Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit’in babası yani. Benim de İmam Hatip Lisesini dışardan bitirirken özel ders ve destek aldığım hocam.
Demek o yıllardan belliymiş tiyatroya, hayâl oyunlarına yatkınlığı. İmam Hatip’lerde az görülen dindar hocalardan biriydi. Bu işe nasıl ilgi sardı anlayamadık.
Yatağan, Akşit hocanın doğduğu kasaba. Burada daha iyi ağırlanacağımızı düşünüyoruz. O yılların şartlarında kolay değil 20 kişiye yakın bir grubu yedirip içirmek. Hepimiz genciz, kolay acıkıyoruz. Akşam gösteriden önce yemek yiyeceğiz. Etrafta bizim tiyatroyla ilgili duyuruları görünce keyifleniyoruz. Osmanlı’dan kalma tarihi ve sanat ehli bu kasaba insanlarının yakınlığı sevindiriyor.
Akşit hoca yemek için büyücek bir fırına götürdü bizi. Öyle acıktık ki yiyecek bir şeyler olsun da ne olursa olsun. Fırınların o bildik enfes kokusu… Candan bir fırıncı. Pide hazırlamışlar bize. İçinde ne vardı veya bir şey var mıydı tam hatırlamıyorum ama çok iyi geldi. Hocanın da yapabileceği fazla bir şey yok. Henüz o zamanlar böyle teşkilâtçılığı gelişmiş değil.
Tahin pekmez tabakları da sürülünce önümüze keyfimiz tavan yaptı. Bir güzel karnımızı doyurduk. Arada “İyi yiyin çocuklar, temsilden sonra bir yere uğramadan Denizli’ye döneceğiz” diyor hoca. Demese de kolay kolay kalkacağımız yok.
O arada tek durmadım, her zamanki tenkide teşne karakterim yine ortaya saldı kendini. Bunun ukalâlık, hatta ayıp sayılacağını düşünmeden Akşit hocaya iğneli bir soru yönelttim:
“Hocam siz hep dersiniz, ayakta yemek günahtır, diye. Ama biraz önce gördüm pideyi ayakta yiyordunuz?”
Hoca beklemiyordu bunu. Biraz şaşırdı ama çabuk toparladı:
“Yahu, Hüseyin karıştırma şimdi! Görmüyor musun fırındayız; lokantada ya da evde değiliz. Böyle sıkışık durumlarda bazı şeyleri yapamayız. Allah görüyor, günah yazmaz herhalde.”
Hoca, yine kestirmeden biraz da bıçkınlık ya da popülizmle yırttı yine…
Sustum tabii. 13.04.2021
>H. GÖKÇE