HAVAYA SÖYLENEN SÖZLER


 
Havaya söylenen/yazılan sözler bize nasıl ulaştı? 
 
Geçmişte iki tür şair/ozan varmış, halk ozanları ve divan şairleri. Divan şairleri şiirlerini elleriyle bir deftere yazar, padişaha sunarmış. Sonra da "Aferim, al sana şu kadar kese altın, makam, vs." 
 
Halk şairleri, varsa iki telli bağlama ya da sesli, nefesli çalgısı, yoksa omzunda heybesi, şiirini / destanını havaya okur, yola koyulurmuş. Kayıt kuyut, arşiv yok tabi. Okudukları şiirler de okunduğu yerin adını alır; Erzurum havası, Dersim havası, Trabzon havası.. Kaç yüzyıl, bin yıl böyle yaşadı halk şairleri, şiirleri, kim bilir. 
 
Sonra ne mi oldu? 
 
Esrarengiz bir şekilde ulaştı bize halk şairlerinin havaya okudukları şiirleri. Buna halk inadı denir. İnadına dilden dile taşıdı halkımız havadan hafızasına kaydettiği şairleri ve şiirlerini. Yunus Emre, Pir Sultan, Karacaoğlan, Nesimi, Dadaloğlu, .. 
 
Hepsini ezbere biliyoruz. Çünkü hepsi aşk, başkaldırı şiirleri. 
 
Havaya da olsa konuşun, şarkı, türkü söyleyin. Hiçbir söz kaybolmaz. Bir kırmızı gül gibi her bahar sözlerimizi hatırlatırız.
 
Defterlere kaydedilen divan şairlerinin şiirlerini kim ezbere biliyor?