DÖRT DUVAR ARASINA



Harfleri dört duvar arasına sıkıştıran nice yazarlar biliyorum. Oysa yazım ne kadar özgürse o kadar gerçekçidir. Şehirler gezmeden, bir ceviz ağacına sırtına dayamadan nasıl sevdadan bahsedilebilir oysa…
Sevdaya dair iki kelam beyti olmayana da ben yazar demem ya o da ayrı bir hülasa. Çiçek koklamadan, bir yavru ceylanı sevemeden de sevdaya dair satırlar aralamak imkânsız olsa gerek.
Slyviayı yazı yazdıran elbette ki o ceplerine taşları doldurup intihar ettiği gölden başkası değildi. İnsan tabiattan uzaksa yazmaya da eğrelti durur çünkü.
Van gogh’un evinin manzarasını çizdiği tablolardan izleyince insan anlayabiliyor iyi bir ressam oluşunun rastlantı olmadığını. O manzaradan ya ressam çıkardı yahut yazar çünkü…

                                            HAYAT BAZEN…
Hayat bazen; altın tepside sunmak istemez senin dileklerini ve sen gümüş tepsiyle idare etmek zorunda kalırsın.
Hayatta bazen; son kalan çikolata sana nasip olur.
Hayatta bazen; cüzdanın çalınır.
Hayatta bazen; baban seni yurt dışına gönderir.
Hayat bazen; sevmediklerini sana dost yapar.
Hayatta bazen; aylardır indirime girdiğinde almak istediğin kabanın bedeninin kalmadığı olur.
Hayatta bazen; içinde kelebekler uçuşur.
Hayatta bazen; kiracı olduğun evin sahibi olursun.
Hayatta bazen; dolabındaki tüm kıyafetlerin modası geçmiştir.
Hayatta bazen; sürekli gülümseyen insanlar karşına çıkar.
Hayatta bazen; sevgilin terk eder.
Hayatta bazen; kafanda tilkiler dolanır.
Hayatta bazen; annen sabah kahvaltısında yumurtalı ekmek yapar.
Hayatta bazen;  kötü geçen sınavından geçmiş olduğun haberini alırsın.
Hayatta bazen; sipariş verdiğin çayı kendin içemezsin.
Hayatta bazen; külüstür minik arabanla son model bir Mercedes’e çarparsın.
Hayatta bazen; siyahtan başka renklerin olduğunu da fark edersin.
Hayatta bazen; kedin ölür.
Hayatta bazen; karşılıksız çok seversin.
Hayatta bazen; tayinin çıkar.
Hayatta bazen; çiçekler açarsın.