ANLAMANIN SEVİNCİ



Prof Dr Reyhan Pütün


İnsanlık tarihinin en önemli kırılma anlarından biri de iki bin yıldır süren, Aristoteles tarafından da savunulan, “dünya merkezli” yani güneşin dünyanın çevresinde döndüğüne inanılan evren görüşünün Kopernik (1473-1543) tarafından yerle bir edilmesidir.

Kopernik’in çığır açan “güneş merkezli”, dünyanın güneş etrafında döndüğünü savunan evren modelini ilk savunanlardan biri İtalyan rahip ve filozof Giordano Bruno, aykırı görüşler beslediği için 1600 yılında Roma Katolik Kilisesi'nin Engizisyon mahkemesince sapkın ilan edilip, Roma'da diri diri yakılarak idam edilmişti.
Kilisenin bu kararı, 1600 yılının Şubat ayında, Roma'da Campo de' Fiori meydanında yerine getirildi. Bugün aynı meydanda Giordano Bruno’nun bilimin ve insanlık onurunun temsilcisi güzelim heykeli bulunur.

Ölüm kararını yüzüne okuyan yargıca "ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz" diyen, düşünce özgürlüğünün ilk havarilerinden Bruno’nun şu söyledikleri ise gök kubbede 420 senedir yankılanıyor ve bugün daha büyük anlam taşıyor: “Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve ‘cehaletin babaları’ olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım…”

Bugün 2 Temmuz 2021 Sivas katliamının 28. yılı. Tam yirmi sekiz yıl önce bugün güdülenmiş, ışıktan korkan ahali Sivas’ta cami çıkışı, içerisinde ülkenin çeşitli yörelerinden gelmiş aydınların bulunduğu Madımak Otelinin önünde toplandılar. İçlerinden biri “yakın oteli” diye bağırdı, tıpkı Kılıçdaroğlu’nun şehit cenazesi sonrası Ankara Çubuk’ta sığındığı evi göstererek “yakın şu evi” diye bağıran zavallı gibi.

Kafalarının içi örümcekle kaplanmış, vicdanları kararmış örgütlü cahiller hep aynı lafı haykırırlar: “Yakın!” Bruno’nun “cehaletin babaları resmi akademisyenler ve kalın kafalı çoğunluk” şeklindeki teşhisi 420 yıl önce söylenmiş büyük bir saptamadır ve ne yazık ki değişen hiçbir şey yok. Zamanında yazılıp söylenmiş, bugün insanlık dışı haksız bir cezaya çarptırıldığı anlaşılmış, ama herhangi bir bilinç gelişimi olmamış, güruhlar onun koyduğu aynı yerde asırlardır otlayıp duruyorlar…

Çağlar boyunca daha iyi, daha güzel ve daha aydınlık bir dünya isteyen insanlar düşünceleri uğruna çok acı çektiler, öldürülmeyi göze aldılar ve öldürüldüler. Dostoyevski, “bilincin temelinde acı çekmek vardır, ancak çektiğimiz acılarla kendimizi keşfedebiliriz” demiş, hala bilincimizin harekete geçmesini bekliyoruz demek ki.

Oysaki düşündüğü üzerine düşünebilen tek varlığız.
İnsanlığın temel açmazı sınırlı beden ile sınırsız hayal yetisi arasında gidip gelmesi olsa gerek. Sınırlı bilgimiz ile evrenin sınırsız bilgisine kafa tutuyor olmamız da tehlikeli bulunuyor genellikle, felsefeden bunun için korkuluyor olsa gerek.  
Leonardo da Vinci en güzelini söylemiş: “En asil zevk anlamanın sevincidir…”

Prof Dr Reyhan Pütün