VİTA KUTULARINDAKİ ÇİÇEKLERDİK


                     
Sokak ortasında top oynayan çocuklardık. Annelerimiz demir parmaklıklı balkonlarda, vita kutularının içerisinde çiçekler yetiştirmekteydiler. Pembe, mor renkli çiçekler açmaktaydı o teneke kutuların içlerinde…
Bütün siyah beyaz filmleri ezbere bilmekteydik.

Ne Türkan Şoray yabancıydı bize ne de Zeki Müren. Elbet bir gün buluşacağız şarkısıyla umutlanan, çiftetelli duyunca oynayan kaktüs gibi dikeni olmayan çiçeklerdik.

Bizler solmayan, yaprak dökmeyen her mevsim açabilen, vita kutularında bile yaşayabilen, saksı aramayan kaprissiz çiçeklerdik. Ne sosyete pazarından giyinmeyi bilirdik. Ne yalancı bir baharı sevmeyi…
Bizler vita kutularındaki çiçeklerin kardeşleriydik. Kamyon arkasında topluca pikniğe gider çarşambayı çamaşır günü ilan ederdik. Annemizin eteğinden ayrılınca ağlar veryansın eder, ölen örümceğimizi ellerimizle toprağa gömerdik…

***
                                       GÜL KOKUSU
Gözlerime gökyüzünün yeşilliği bulaşmış. Kalbimde vuslatın sancısı. Bir elimde son çıkan gazetenin manşet sayfası. Burnumda yan bahçenin gül kokusu. Başımda yaşmağım, kucağımda al yanaklı bebem. Bakışım yolunu gözlemekte…
Sokakta çocuk sesleri. Tek tek eksilen komşuların nefesi. Çocuklar ölmesin bir bomba sesinde. Doğmasın güneş hain toprakların üstüne. Bir kaç cellatla yapılan pazarlık kadar sinsi arta kalan sevdalar bakışım yolunu gözlemekte…
Kırmızı topraktan yollarda katarlar gitmekte. Bir kaç vahşi at ön safta cesaretin örneği. Deli kızın türküsü kaplamış dünya denen melun meydanı. Bakışım yolunu gözlemekte.
Burnuma gelen sefahat şehirlerinin gül kokusu ve yoklukla cebelleşen insanların derin uğultusu. Bir kurşunun ihanetinde aşkı gizlemekte. Azrail denen kadim sevgili bakışım yolunu gözlemekte…