Bir Minik Köy; Şirince


“Hele çirkince… Hele bu yedi, sekiz yüz hanelik dağ köyü… Daha uzaktan, çamların ve zeytinliklerin arkasından, hafif çivitli beyaz evlerin, camları parıldayan, meydanların iri çınarların gölgelediği küçük Rum kasabası…”
(Sabahattin Ali’nin mübadele öncesi çocukluğunda ziyaret ettiğinde betimlediği şirince köyü)
 
Nohut oda, bakla sofa evlerin bulunduğu, yeşillikler içerisinde, bir dağın yamacında dantel gibi işlenmiş evlerin yer aldığı şirin mi şirin bir yerdir Şirince.
İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı olan bu köy Cumhuriyet Döneminin öncesinde bir Rum kasabası iken; mübadele sonrası Rumlar, Yunanistan’a göç etmiştir. Devlet buraya da Balkanlardan gelen göçmenleri yerleştirmiştir. Bu göçlerden dolayı bu köyün eteklerinde daima tarihin büyük düğümleri çözülüp bağlanmıştır.
Buraya önce “Kırkınca” daha sonraysa insanlar gelip yerleşmesin diye “Çirkince” adı veriliyor. Kazım Dirik, İzmir valisi olunca buranın adını; buranın güzelliğine ve şanına yakışırcasına “Şirince” koymuştur.
Şirince’deki yapılar da tamamen Rum mimarisi hâkimdir.
Doğası ve havası çok güzel olan bu köyde yaşlı nüfusu bir hayli fazladır.
Köyün geçim kaynağı önceleri zeytin, tütün ve incir iken şimdilerde daha çok hanımların satmış olduğu el işleri, zeytinyağı, tarhana, zahter ve kekiktir. Hanımlar bu ürünleri pek çok yerli ve yabancı turistlere satıyorlar. Bizlerde bu ürünlerden satın aldık. Hem de bu köyün geçmişi hakkında hanımlarla sohbet etme fırsatı yakaladık.
Buranın tarihi hakkında bilgi aldıktan sonra bu güzel köyü keşfetmeye başladık. Renk renk sıralanmış evlerini, çiçekli sokaklarını büyük bir keyifle gezdik.
Nazar taşlarının ve süs kabaklarıyla süslenmiş ağaçların bulunduğu, Arnavut kaldırımlı dar sokakları yürüyerek;  Şirince’yi kuşbakışı izleyebileceğimiz, Rumlardan kalan kiliseyi ziyaret ettik. 1800’lü yıllara dayanan kilise yıkılmış ve tekrar yapılmıştır. Bu kilisenin bahçesinde Şirince’nin siluetini seyretmek tarif edilemeyecek bir duyguydu.
Kiliseden inerken; rengârenk, cıvıl cıvıl görünen bu evler kim bilir çeyiz sandığı açılmamış kaç genç kızın gözyaşlarına şahitlik etmiştir. Ne anılar ve ne ayrılıklar yaşanmıştır bu yalancı sokaklarda.
Çarşısında da kumdan kahvelerin yapıldığı, karadut sularının ve şarapların satıldığı küçük dükkânlar yer alır.
Bu küçük dükkânlarda hediyelik eşyalarımızı alıp Şirince’mize veda ettik. Ve rotamızı Efes’e çevirdik.
(Bir sonraki yazımızda; nice çağlara ve olaylara şahitlik etmiş, ülkemizin antik kentlerinden biri olan Efes’ten bahsedeceğiz)
 
 
Gezi yazılarımız hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz Zehra Işık’ın https://www.instagram.com/gizemli_rehber/?hl=tr sayfasını ziyaret edebilirsiniz.