YÂR KOKUSU


GÖZLERİNİ kapatmış sessizliğin demini sürüyordu.

Rüzgârı kollar gibiydi her hâli.
“Ne yapıyorsun? dedim?
“Çok özledim, kokluyorum renk renk” dedi.
“Gözlerini kapayarak mı?” dedim.
“Evet” diye cevapladı.
“Nasıl?” dedim.
“Âşık olsan bilirdin” dedi.

Âşık, mâşukunu kokusundan tanırmış.
Tüm renkler bir renk olur da yârin varlığında tek tek geçerler zihninden bir tören gibi.
Bu renk sadece gözle mi görülür sanırsın?
Hayır.
Renkler bir anlam yüklemesi yaparlar yârin kokusuna. Bu kokuyu aldın mı, sevdiğinin tüm renklerini görürsün.
Ve onlar senin sevda koku bankanı oluştururlar.
Ne yana baksan o kokuyu alırsın.
Yârin açılmış zülfünün kokusunu bir tek yâri alırmış, elvan elvan…
Anladıklarım bunlardı. Duramadım sordum yine.
“Bu göz kapayış ne o zaman?” dedim. Cevapladı.
“Kaygılanırsın bazen.
Özlem seni firkatin kıskacına alır. Sıkar da sıkar.
İşte o hallerde yârin kokusunu kaybettim sanırsın.
Korkma.
Tam zamanıdır gözlerini kapatıp yâr kokusu almanın.
Çünkü yâr da o demdedir. Oturmuştur yele karşı ve rüzgârın telinde kokudan selamlar salmıştır sana. Merhabalar göndermiştir sımsıcak.
Almak sana düşer.
Sevdanın koku molekülleri süzülüp gelirler.
Sadece burun mu alır sanırsın yiğidim bu kokuyu? Bu koku gönül kokusudur. Yanmışlık kokusudur. Hasretin buğusu kokuya dönüşmüş de tam yüreciğine konmuştur.
Koku hafızanın veri tabanı her nefes alışta yâr kokusunu taşıyıp durur sana.
Sadece güvercinler mi taşır aşk namelerini ve nağmelerini.
Hadi otur sen de. Otur ve ayırt etmeye başla yârin bin bir çiçek kokan nefesini.
Gülüşünü, bakışını, göz kırpışını gönlüne.
Beslen yârin kokusuyla.
Bunda aç kalanı hiçbir şey doyurmaz.”
Haksız mı, değil elbet.
Yâr kokusundan ayrı kalanı başka hiçbir koku doyurmaz.