CUMHURİYET DÜŞMANLIK DEĞİL BARIŞ ÜRETİR



Necdet Topçuoğlu

Suriye ve Filistin Cephesi’nde Arapların sahte Müslüman önderi Edward Lawrence, komuta ettiği Bedevi süvari alayına şöyle emretmiştir. “Esir almak yok! Hücuuum!” Filistin Cephesi’nden Anadolu’ya doğru çekilmekte olan Osmanlı ordusu yorgun ve perişandı. At arabalarının üstünde, ilkel sedyelerde yaralılar taşınıyordu. Kiminin başı, kiminin omuzu, kiminin kolu sargılıydı. Binlerce bedevi atlısı, kılıçları ile Osmanlı ordusuna arkadan saldırmışlardır. Mehmetçiğin başları, kolları havada uçuşup çölün kızgın kumlarına düşmüştür. Teslim olmak için el kaldıranların önce kolları, sonra başları kesilmiştir.

“Ümmet kardeşimiz” diye bel bağladığımız Araplar, sahte Müslüman Edward Lawrence’nin “Esir almak yok!” buyruğuna harfiyen uymuşlardır. Tarihi gerçek böyle olmasına rağmen yüzyıl sonra Beştepe Sarayından İbrahim Kalın ‘’Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.” Diyebilmektedir. Tarihi gerçekleri inkar eden bu zatın akademisyenlik kariyerini nasıl aldığını anlamak mümkün değildir. Böyle bürokratlar olduğu sürece, Türk Milletinin başka düşmana ihtiyacı yoktur.

Suriye ve Filistin Cephesi’nde Lawrence’in komuta ettiği Bedevi süvari alayının kılıçlarından başını kurtaran, yaralı iki bin Mehmetçik Şam’daki hastaneye yatırılmıştır. Hastane dolup taşmış, yüzlerce kişi avludaki sedyelerde yatırılmıştır. Yeterli sağlık personeli, ilaç, narkoz yoktur. Cerrahlar sivri uçlu bıçakları ile yaraya girdiğinde feryatların göğe yükseldiği söylenmektedir. Tablo böyle olmasına rağmen, Bedevi atlıları Lawrence’a bile “Lanet olsun bunlara” dedirtmiştir. Bu vahşet karşısında Lawrence Filistin cephesinden ayrılarak Mısır’a dönmüştür.

Bedevi katiller Türk kanı dökmeye doymamışlardır. Önce hastane avlusunda yatan yaralıların göğsünü hançerle deşmişler, sonra hastane odalarına dalarak, sağlık personeli dahil herkesi öldürmüşlerdir. Tarihi belgeler hiçbir kimsenin kurtulmadığını kaydetmiştir. Bu duruma İngiliz gözlemci subayları bile isyan etmişlerdir. “Bu kadar da vahşet olmaz! Evet biz Arapları destekledik ama hastane baskını istemedik” demişlerdir. Yüz yıl sonra bir bürokrat çıkıp, Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti diyebilmektedir. Milletimiz gerçekleri saptıranları asla unutmayacaktır.

Benim yaşımda olanlar Kıbrıs da Rumların işledikleri cinayetleri çok net olarak hatırlayacaklardır. 24 Aralık 1963’de Kıbrıs Rum Lideri Makarios tarafından kurulan cinayet örgütü EOKA Tabib Tuğgeneral Nihat İlhan’ın evini basarak, eşi ve üç çocuğunu banyoda vahşice öldürmüşlerdir. Nihat İlhan cenazeleri kendi elleriyle yıkayıp defnetmiştir. Lefkoşe’nin Türk mahallerinde 39, Girne’de 7, Baf’da 49, Larnaka’da 21 ve Magusa’da 21 Türk daha Makarios’un cinayet örgütü tarafından katledilmiştir. Bu saldırılar sonucunda Toplam olarak 364 Türk can vermiştir. İşte o günlerde Filistin Lideri Yaser Arafat Kıbrıs’a gelerek, Makarios ile kucaklaşmış ve şu ifadeleri kullanmıştır. “Filistin Halkı Kıbrıs Rumlarını ve haklı mücadelelerini desteklemektedir” demiştir. Bu sözleri Türk milleti asla unutmayacaktır.

Diğer yandan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Uygur Türklerine karşı uygulanan soykırımı destekleyen demeci hafızalardan silinmemiştir. Hiç utanmadan “Doğu Türkistan’da Çin haklıdır!” diyebilmiştir. “Mavi Vatan” mücadelesinde, Filistin ve Arap dünyası Yunanistan’ın yanında yer almış, Girit’e Suud uçakları konuşlanmış, “Pilotlar sizden, uçaklar bizden” demişlerdir. Bu kadar açık bir biçimde Türk düşmanlığı yapılmış olmasına rağmen, bir bürokrat Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretmiştir diyebilmektedir. Bu milletin ekmeğini yiyen ve sarayda saltanat süren bürokratlar kime ve nereye hizmet etmektedirler.

Aziz Atatürk Türk Milletini şu tarihi sözlerle uyarmıştır. Ülkenin yönetimine getirdiklerinizi daima irdeleyin. “Baylar, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın.” Dost görünümlü düşmanların vereceği zararlar, gerçek düşmandan çok daha fazladır. Bu kötü niyetliler kendilerini saklayarak, zararlarını uzun süre sürdürebilme imkanına sahiptir.

Büyük önder Atatürk'ün düşüncesinde gençler, milletin geleceğidir. Atatürk, Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 19 Mayıs’ı gençlere armağan etmiştir. Cumhuriyeti neden gençlere emanet ettiği, Gençliğe Hitabesinde çok net olarak açıklanmıştır. ‘’yurtta barış, dünya da barış’’ diyen ulu önder Atatürk, başka milletlerle olan ilişkilerini barış ekseni üzerine kurmuştur. Barış temelleri üzerine kurulan Cumhuriyetin hiçbir millete karşı düşmanlık üretmesi mümkün değildir. Bu iftirayı atanlar, kalbi Cumhuriyete karşı kinle dolu olanlardır. Milletimiz bu müfterileri temiz vicdanında yargılayacaktır.