AYRANI YOK İÇMEYE...


Yönettiği ülkede asgari ücretlinin, emeklinin karnını doyuramıyor...
Adaleti sağlayamıyor...
Devletin kasasını koruyamıyor...
Çağa uygun olarak ne sanayi ne de teknolojik altyapıyı oluşturabilmiş değil...
Dünya milletleri; borç bulmak için düştüğümüz hallere gülüyor...
Ama o hala diyor ki; bir vatandaşı uzaya göndereceğim...
...
Sebep...?
Ne olacak göndereceğiz de?

Sonra neyle göndereceğiz?
Hangi tecrübe, hangi teknolojiyle; hangi alet, edavatla...?

Nasıl gönderecekler peki o vatandaşı?
Bu teknolojiye sahip bir ülke ya da şirkete rica edecekler; parasını ödeyecekler de; o da alacak birini götürecek...
Sirke tur düzenlemek gibi yani...
Tur şirketi gibi, bizim vatandaşı uzaya götürenler; kızıp, "getirmiyorum ne haliniz varsa görün" dese, vatandaşı da getiremeyiz...
Orada kalır...
Al sana dünya çapında bir komedi daha...

Öyle saçma, öyle temelsiz, öyle çaresiz bir uzay macerası işte bizimkisi...
"Ayranı yok içmeye..." diye başlayan atasözleri geliyor aklıma...
Bir açıklaması vardır elbet...

Dün bizim hanım çok mutluydu...
Belki ben giderim uzaya diye değil..; 9 liraya biber bulmuş, onun için...
Bu ülkenin gerçekleri ortadayken, "uzaya bir vatandaşımızı göndereceğiz" demek; vallahi de billahi de kara mizah dahi değil...
Öyle absürt...
Öyle saçma...
Öyle sığ...
Öyle akıldan, mantıktan, vicdandan, gerçeklikten uzak ki; gülemiyorum bile...
Gülemiyorum çünkü; bunu söyleyene ve alkışlayanlara bakınca gülmekten çok ağlamak geliyor içimden...