TUT KALBİMDEN...


BİR gece vakti tut kalbimden nazarım.
Tut ki, aksın pınarımın öz suyu. 
Geceyi sulasın sevda ile baştanbaşa…
Ve bir türkü tuttursun dağlardan duman tüttürür gibi.
Ulaştır beni desin yâre, ulaştır. 
Aya bir urgan atsın tırmanmak için.
Sevilsin, kahramanı olsun, tadı taşsın gönülden cümlelerin…
Yâre geçit vermeyen dağ neleri hak etmez ki!
İşte o zaman ya aşmak düşer yiğide ya deşmek.
"Dağlar seni delik delik delerim."
Bununla da kalmam dağlar hey!..
"Kalbur alır toprağını elerim.." 
Ardından ne mi gelir?
Düzlüğe varılır.
Varılır da yâr elinden bâde içer gibi kahve telvelendirilir.
Okkalı hem de. 
Bir de şiir olmalı fincanın yanında elbette.
Henüz ıtırlanmış…
Taze.
Ve o an tuttuğun, fincanın kulpu değildir, bilesin.
Kalbidir yârin.
Bir gece vakti geldi mi kahvenin kokusu…
Gelen koku değildir sadece. 
Elidir yârin.
Kalbimin sıcaklığı ondandır. 
Ondandır kalbinin sıcaklığı…
Hep ondandır.
Gelmiştir…
Ve…
Tutmuştur kalbinden…
İçten içe seslenirsin ardından…
Tut kalbimden dersin.
Hep tut.
Ve…
Hiç bırakma!