ÖĞRETMENLER BİR MİLLETİN MİMARLARIDIR



Necdet Topçuoğlu

Bir insan için en büyük mucize, hayata çok iyi bir öretmenle başlamış olmasıdır. Eğitim ve öğretim bizi faydalı insan yapan bir sistem bütünüdür. Bu sistemin uygulayıcıları öğretmenlerdir. Eğitim ve öğretim birbirinden farklı kavramlardır. Ancak bu iki kavramın gerekleri bir arada öğrenciye verilmediği takdirde, öğrencinin yetişmesi eksik kalmaktadır. Bu nedenle iyi bir öğretmenin bilgi yönü ile donanımlı, kişilik kazandırması için kaliteli bir eğitimci olması zorunludur. Demek oluyor ki kaliteli eğitim ve öğretim öğretmenlerin iyi yetiştirilmesi ile başlamaktadır. Bu nedenle eğiticilerin eğitilmesi önemli bir uygulamadır.

Eğitimin temel amacı üretim olmalıdır. Bunu yapabilmek için çok yönlü olarak yetişmiş öğretmenlerin, çok yönlü bireyler yetiştirerek hayata hazırlaması gerekmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Köy Enstitüleri bu amaçla kurulmuşlardır. Çünkü Köy Enstitülerinde, köy öğretmeni olacak gençlerin çok yönlü insanlar olabilmeleri için, onlara dünya edebiyatının yanı sıra, spor dalları, sanatlar, hayvan yetiştirme, marangozluk gibi beceriler de öğretilmiştir. Çok yönlü bilgilere sahip olarak gelişen genç öğretmeler mesleğe başladıktan sonra, kendilerini istedikleri alanda yetkinleştirmişlerdir. Onların politika ve sanat alanında atılımlar yaptıklarını gören çevreler kaygıya kapılmışlardır. 

Kaliteli insan yetişmesinden rahatsız olan vasıfsız siyasetçiler, İnsanların sadece kendi işlerini yapmalarını, başka işlerle uğraşmamalarını istemişlerdir. Sonunda Köy Enstitülerini elbirliği ile yok edip, eğitimde bugünlere gelinmesinin sebebi olmuşlardır. Şimdi okullarda, sadece okudukları alanı bilen, diğer alanlarda hiç bilgisi olmayan, üretimin bir yan parçası gibi yaşayan kendi toplumuna bile yabancı bir gençlik yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu çok önemli eksikliktir. Üretim için ara eleman yetiştiren meslek okulları kapatılmıştır. Sayıları 206’ya ulaşan üniversitelerin birçoğu diploma değil, adete işsizlik sertifikası dağıtmaktadırlar. Önce öğretmenlerin eğitiminden başlamak üzere, çok yönlü insan yetiştiren eğitim ve öğretim sistemine geçilmeden kalkınmayı sağlamak mümkün değildir. 

Türkiye de her yıl 24 Kasım’da Öğretmenler günü kutlanmaktadır. Öğretmenlerimizi senede bir güne sığdırmak mümkün değildir. Onlar hayatın her alanında yılın her gününde başımızın tacıdır. Dünyanın pek çok ülkesinde ise 1994 yılından bu yana UNESCO tavsiyesiyle her yıl 5 Ekim günü, Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. 1966 yılında Paris'te gerçekleştirilen “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetler Arası Özel Konferansı” nda UNESCO temsilcileri ile ILO tarafından “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” kararının oybirliği ile kabul edildiği 5 Ekim günü Öğretmenler Günü olarak ilan edilmiştir. Türkiye de Öğretmenler Günü’nün, 24 Kasım olarak kutlanmasının nedeni, 24 Kasım 1928 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Millet Mektepleri'nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği tarih olmasıdır. Bu tarih Türkiye özelinde anlamlı bir seçimdir. 12 Eylül yönetimiyle ilişkilendirilmesi yanlış bir yorumdur.

Türkiye Köy Enstitüleri ve Meslek Liselerinin kapatılmasıyla Eğitim ve Öğretimde yanlış bir yola girmiştir. Söz konusu yanlışlıklar, taşımalı eğitim adında bir projenin uygulanmasıyla devam etmiştir. Köy İlkokulları kapatılarak öğretmenler köylerden çekilmiş, köy halkı sadece imamların önderliğine terk edilmiştir. Ben kendi adıma bunun maksatlı bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Köy İlkokulları tekrar kurulmalı ve öğretmenler köylü ile buluşturulmalıdır. Yüzbinlerce öğretmen atama beklerken, imam atamalarında bir sıkıntı yaşanmamaktadır. Sözleşmeli öğretmen uygulaması ve öğretmenler arasında sınavla yaratılmaya çalışılan ayrım, öğretmenlik mesleğine yapılan bir zulümdür. Aziz Atatürk’ün hedeflediği nitelikli eğitim orduları kurulmadıkça kültür ve medeniyet zaferinin kazanılması mümkün değildir. ‘’Muallimler gelecek nesiller sizin eseriniz olacaktır’’ sözü bunun en güzel ifadesidir.

Öğretmenlik meslek olmanın ötesinde bir idealdir. Hiçbir meslek mensubu öğretmenler kadar, içinde yaşadığı sorunlara direnç gösterememektedir. Öğretmenlerin başta özlük hakları ve ekonomik sorunları çözülmedikçe onlardan kaliteli hizmet vermeleri beklenemez. Öğretmenlerin sorunlarını 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde toptancı bir yaklaşımla çözmek mümkün değildir. Sorumluluk noktasında bulunanların hamaseti bir yana bırakıp, ‘’Öğretmenlerin Görev, Yetki Ve Sorumlulukları Hakkında Kanun’’u çıkarmaları gerekmektedir. Sorunların Özel Kanun çerçevesinde çözüme kavuşturulması daha kolaydır. Ayrıca sendika ve derneklerde bu konudaki taleplerini seslendirmelidirler.

Hayatın her alanında yetişmiş ve başarılı olan her meslekten insanın yaşamında mutlaka öğretmenleri olmuştur. Bu insanların öğretmenlerini unutmamaları ve onların sorunlarına kayıtsız kalmamaları gerekir. Öğretmenlerimiz söz konusu olduğunda vefa, İstanbul’da bir semtin adı veya bozacının adı olmamalıdır. Öğretmenlik bir moda meslek değildir. Peygamber mesleğidir. Bu meslek insanlık var oldukça, varlığını sürdürmeye devam edecektir. Bu vesileyle başta ailem içindeki öğretmenler olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutlarım. Ebediyete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimize başta Baş Öğretmen Atatürk olmak üzere Allahtan rahmet dilerim.

(24, Kasım, 2022-Ankara)