BU SEÇİM KOLTUK SEÇİMİ DEĞİLDİR



 
Necdet Topçuoğlu
 
Uğrunda ölecek kadar inanılan fikir davadır. Böyle bir davanız yoksa yaşamak sıradan bir olaydır. Cumhurbaşkanlığı Hükumet sistemini getirenler, biz bu işe soyunurken kefenlerimizi giydik diyerek yola çıkmışlardır. İşte Cumhur İttifakının dava dediği budur. Bu sistemi getirirken ölmeyi göze alanların, sistemi kaybetmemek için de ölümü göze almaları kaçınılmazdır. Yoksa konu dava olmaktan çıkmış demektir. İşte bu nedenle Türkiye’nin geleceği bazı potansiyel sıkıntılar taşımaktadır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçmeyi düşünenler bu uğurda ölmeyi göze alacak kadar kararlı değilse buna dava demek mümkün değildir.
 
Ancak Altılı Masa da yer alan paydaşlara bakıldığında kararlılık görülmemektedir. Birbirleriyle basın aracılığı ile restleşmeleri güvensizliğe sebep olmaktadır. Erken veya zamanında yapılacak seçim bir koltuk seçimi değildir. Bu seçim, Türkiye Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi ile yönetilmeye devam mı edecek, yoksa Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme mi geçecek, bunun kararının verileceği seçimdir. İşte bu nedenle Millet İttifakının göstereceği adayın isminden çok, bu dönüşümü sağlayacak niteliklere sahip olması önemlidir. Masadaki 6 liderin tamamı da bu dönüşümü sağlayabilecek liyakate sahiptir. Bu nedenle benim adayım şu kişidir, olmazsa oy kullanmam gibi laflar boştur. Böyle davranışlar mevcut sistemin devamına destek olmak anlamına gelir. Halen ders alınmamışsa söylenecek söz yoktur.
 
Bu seçimde Cumhurbaşkanlığının kazanılması kadar, TBMM de nitelikli çoğunluğun sağlanması da önemlidir. İktidarın çıkarmış olduğu en son Seçim Kanunu, Nisan 2023 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bu tarihe kadar erken seçim kararı alınması MHP’nin menfaatleri açısından mümkün değildir. Ancak AKP, MHP’nin adaylarını kendi listelerinden göstermeyi kabul ederse, seçimin daha erkene alınmasını sağlamak mümkündür. Millet İttifakı cephesinde ise CHP ve İYİ Parti’nin baraj sorunu bulunmamaktadır. Geri kalan dört parti baraj sorunu ile karşı karşıya olduklarından Milletvekili adaylarının CHP ve İYİ Parti listelerinden gösterilmesi zorunludur. İşte bu nedenle seçim zamanı gelince menfaatler kilitlenecektir. Tabela partileri listelerde yer alabilmek için sıraya gireceklerdir. Oy hesapları dikkate alınarak talepler fırsata dönüştürülmelidir.
 
Cumhurbaşkanı adayı Altılı masadan çıkacak denildiğine göre, Millet İttifakında Cumhurbaşkanlığı adaylığının Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Ali Babacan arasında geçeceği anlaşılmaktadır. Hangisinin aday gösterileceğini Sayın Meral Akşener’in tavrı belirleyecektir. Seçimler sonucunda iktidar değişikliği olursa, devralınacak tablo, dış destek olmadan altından çıkılacak bir tablo olmayacaktır. Altılı Masa paydaşları bu durumu gayet net bilmektedirler. Dış temasların sadece ABD, İngiltere ve Almanya ile sınırlı kalması mümkün değildir. Cumhurbaşkanı Adayı netleştikten sonra başka ülke ve uluslararası kuruluşlar ile görüşülmesi gündeme gelecektir. Gelmezse zaten büyük eksiklik var demektir.
 
Sayın Kılıçdaroğlu zamanlamasını çok iyi ayarladığı bir çıkışla, partisi içindeki Bremen Mızıkacılarını hizaya getirmiştir. Bu durum seçimde bazı isimlerin liste dışında kalmasına kadar uzanacaktır. Bu kararlılık sağlanmadığı takdirde oluşacak yeni Meclis Grubunun disiplin altına alınması mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile, Milletvekilliği seçimleri ayrı olmasına rağmen, karma listelerdeki menfaat birliği açısından partilerin birbirlerini desteklemesini zorunlu kılacaktır. Ya hep birlikte kazanacaklar, ya da hep birlikte yok olacaklardır. Muhalefet seçimleri kaybederse, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi yerleşecek, gelecek seçimler bu sistem içinde rekabete dönüşecektir. Zorunlu olarak çok partili siyasi dönem sona erecek, iki partili sisteme geçilmiş olacaktır. Zaman gereksiz olaylara takılıp kalma zamanı değildir.
 
Muhalefet sürekli seçim sonrası cenneti vaat etmektedir. Halbuki o cennete gidebilmek için önce seçimlerin kazanılması zorunludur. Halen bir türlü seçimlerin nasıl kazanılacağı konusundaki vaatlerini ortaya koymamışlardır. Ortaya koydukları vaatleri de iktidar bir bir gerçekleştirmektedir. Seçimin kazanılması, sadece iktidarın başarısızlığı üzerine kurulamaz. İktidarın elinde bir sürü imkan bulunmaktadır. Gözünü karartarak bunları uygulamaya koyarsa, kararsız oyları lehine çevirebilir. Ayrıca akla hayale gelmeyecek seçim hileleri ile sonuca gitmeye çalışacaklardır. Seçim güvenliği ile sandık güvenliği birbirinden ayrı hususlardır. Her ikisi için de ayrı ayrı önlemler alınmalıdır. Halen bu konuda yapılan dişe dokunur bir organizasyon görülmemektedir.
 
Siyasi İktidarın hukuk dışı yollara başvuracağı İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na reva görülen tutum ve davranışlardan anlaşılmaktadır. Bunun ardından HDP’nin kapatılması gündeme gelecektir. İmralı ile yapılan gizli görüşmelerden bir sonuç alınamadığı anlaşılmaktadır. Seçimler öncesinde İktidar Muhalefeti kriminalize etmeye çalışmaktadır. Bu tuzağa kesinlikle düşülmemelidir. Muhalefet halkın demokratik tepkisini örgütlemelidir. Aylardır söylemememize rağmen, bu konuda hiçbir adım atılmamıştır. Halbuki iktidarın örgütlediği gruplar ev ev dolaşmaya başlamışlardır. Muhalefet çalışmalarını TBMM dışına taşımadıkça işleri zor görünmektedir.
 
Oylar sandığa girinceye kadar yapılacak olan her türlü çalışma seçim güvenliği, oylar sandığa girdikten sonraki çalışmalar ise sandık güvenliği ile ilgilidir. Her iki konuda çalışma yapıldığı söylenmektedir. Ancak halka yansıyan bir bilgi bulunmamaktadır. Seçim sürecinde yapılacak tahrikler ne olursa olsun sokak hareketlerine itibar edilmemeli, seçim günü de sonuçlar alınıncaya kadar sokaklarda yatılmalı ve evlere girilmemelidir. Bütün bunların demokratik bir şekilde yapılması, taşkınlığa dönüşmemesi için halkın örgütlenmesi zorunludur. Partiler bu konuda halkla bütünleşerek çalışma yapmalıdır.