SUSUZLUKTA TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR



Necdet Topçuoğlu

Dünyadaki canlı hayatının varlığı ve devamı su ile mümkündür. Yer kürenin dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen bunun %3’ü temiz ve içilebilir sulardan oluşmaktadır. İnsanoğlu temiz ve içilebilir suların ancak %1’ine ulaşabilmektedir. Şu anda dünyada yaşayan 2 milyar insan bir bardak temiz su içmekten mahrum bulunmaktadır. Halbuki su, bütün canlılarda olduğu gibi insan hayatı için de o kadar önemlidir ki vücudumuzun %60’ı, beynimizin %70’i, kanımızın %80’i sudan oluşmaktadır.
İnsan vücudu açlığa bir ay dayanabildiği halde, susuzluğa ancak bir hafta dayanabilmektedir. Bu sebeple insanoğlu yaşamını sürdürebilmek için mutlaka suya ulaşmak zorundadır. Su için savaşmak zorunda kalırsa, gerekirse savaşmak durumundadır. Su hakkı temel yaşama hakkıdır.
Dünyada bir yandan küresel ısınma sebebiyle iklim değişiklikleri meydana gelirken, diğer yandan da nüfus hızla artmaktadır. Her iki durum da suyun miktarını ve kullanımını olumsuz yönde etkilemektedir. Milattan sonra bir yılında 300 milyon olan dünya nüfusu, 1802 yılında bir milyar, 1999 yılında 6 milyar, 2008 yılında ise 6,7 milyar, 2022 yılına gelindiğinde ise 8,5 milyar sınırına dayanmıştır. Bu artış hızı ile 2050 yılında ise 10 milyar olması beklenmektedir. Artan dünya nüfusu su tüketimini olumsuz yönde etkilerken, mevcut içilebilir tatlı su kaynakları da küresel ısınma sebebiyle azalmaktadır. Bilim adamları dünyanın yakıtsız kalmadan önce susuz kalacağını ifade etmektedirler.
Su sıkıntısı tarımsal üretimi de olumsuz yönde etkileyeceğinden bu durum hızla açlık sıkıntısına sebep olacaktır. Suya bağlı olarak meydana gelen sorunların domino taşı örneğinde olduğu gibi birbirini tetikleyerek kitlesel göçlere ve su savaşlarına kadar uzanması öngörülmektedir.
Bütün dünyada yüzey suları hor kullanıldığı gibi, yer altı suları da bilinçsizce tüketilmektedir. Daha şimdiden dünya, içindeki suyu şırınga ile çekilmiş portakala dönmüştür. Dünya genelinde susuzluk ve buna bağlı kıtlık tehlikesi önemli bir tehdit oluştururken, Türkiye’de durum hiç de iç açıcı değildir. İstanbul çevresindeki su kaynaklarının ancak 4 milyon insan için yeterli olacağı hesaplanırken, 2023 yılında İstanbul nüfusunun 17 milyon olması beklenmektedir. Başta Konya ve Ankara olmak üzere bütün İç Anadolu illerinin önümüzdeki 10 yıl içinde tamamen susuz kalabileceği düşünülmektedir. Durum bu kadar vahim olmasına rağmen Türkiye’nin halen belli bir su yönetimi politikası bulunmamaktadır.
Türkiye kesinlikle su zengini bir ülke değildir. Tam aksine gelecek 10 yıl içinde su fakiri ülkeler arasında yer alacaktır. Türkiye’de suyun bol olduğu bölgeler Doğukaradeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleridir. Bu konuda Türkiye bir paradoks içindedir. Suyun yetersiz olduğu bölgelerde nüfus yoğun, suyun bol olduğu bölgelerde ise nüfus azdır. Bu durumda Türkiye, geleceğini kurtarmak için ya nüfusunu suyun bol olduğu bölgelere kaydıracak, ya da suyu yüksek maliyetli projelerle nüfusun yoğun olduğu bölgelere aktaracaktır.
Eskiden bir malın fiyatının ucuzluğunu ve bolluğunu ifade etmek için sudan ucuz denilirdi. Sudan ucuz ifadesi mazide kalmıştır. Artık temiz ve kullanılabilir su kıt ve pahalıdır. Başkent Ankara içme ve kullanma suyu yönünden çok talihsiz bir durumdadır. Kesikköprü barajından Ankara’ya getirilen ve zaman zaman kullanılan Kızılırmak suyu lağım kokmaktadır. Açıklanan DSİ raporlarına göre bu suyun değil içme ve kullanma suyu, bahçe sulamaya bile uygun olmadığı ifade edilmektedir. Ankara da temiz ve içilebilir su temini için ödenen para, aile bütçelerinde önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Ulaşım ve ambalaj giderlerin sürekli artması su fiyatlarını da aşırı ölçüde yükseltmektedir. Tedbir alınmazsa bu gidişle su sıkıntısı sebebiyle tersine göçler başlayacaktır.
Su konusunda bu kadar sorun bulunmasına rağmen halen su kullanımında büyük ölçüde israf yapıldığı görülmektedir. Evlerde kullanılan suyun dörtte biri tuvaletlerde harcanmaktadır. Sifonun bir defa çekilmesiyle 10 litre su, çamaşır makinesinin bir defa kullanılmasıyla 37 litre su, 10 dakikalık duş alınması sırasında 132 litre su, musluk açıkken diş fırçalanması durumunda 5 litre su kullanılmaktadır. Birleşmiş Milletler raporlarına göre; susuzluğun sebep olduğu hastalıklar sebebiyle dünyada her 15 saniyede bir çocuk ölürken su israfının yapılması oldukça düşündürücüdür.
Ortadoğu ve Afrika su sıkıntısı sebebiyle, dünyanın en sıcak bölgeleridir. Zaten Avrupa Birliği ilerleme raporlarının ekinde, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki su kaynaklarının uluslararası bir kurum tarafından yönetilmesi, İsrail ve komşularının bu kaynaklardan eşit oranda faydalanması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durum Türkiye için potansiyel bir tehdit olarak algılanmalı ve gerekli tedbirler alınmalıdır.
Başta su olmak üzere dünyanın bütün kaynakları sınırlıdır. Sınırlı kaynakların paylaşılması mümkün olamadığı hallerde uluslararası sorunlarla karşılaşılması ve bu sorunların savaş sebebi olması mümkündür. Yaşamsal kaynakların savaş sebebi olmaması için, kaynak kullanımında tasarruflu davranılması yanında, dünya nüfusunun da kaynaklara göre planlanması büyük önem taşımaktadır. Ocak ayının ortalarına gelmiş olmamıza rağmen Türkiye’nin yeterli yağış aldığını söylemek mümkün değildir. Buna rağmen kimsenin umurunda olmadığı görülmektedir. Aslında bu vurdumduymazlık susuzluktan daha önemli bir tehlikedir.