LİYAKATSİZLİK SEBEP, DEVLETİN ÇÖKÜŞÜ SONUÇTUR




Necdet Topçuoğlu

Bu gün bazı arkadaşlarımın soruları üzerine liyakatsizliğin sonuçlarını yazmaya karar verdim. Ancak özetleyerek yazmak gerekir, yoksa bu konuda kitap yazmak mümkündür. Liyakat; verilen görevi eksiksiz yerine getirmek için yeteneği, zekası ve her türlü özellikleri o göreve layık olan donanım demektir. Liyakat aynı zamanda bir ehliyet ya da bonservis anlamına gelmektedir. Liyakatin önemini ve değerini bilmek için en azından bunu anlayacak kadar liyakate sahip olmak gerekir. Vereceğim örneklerin toplumun genelini ilgilendirmesine özen göstermeye çalışacağım.

Önce İmamdan başlayalım. İmamın liyakatli olması demek, çok iyi bir din eğitimi alması ve bunu insanlara anlatma yeteneğinin olması demektir. Olmaz ise bir atasözünde söylenen meydana gelir. ‘’Yarım hekim candan, yarım imam dinden eder.’’ Ayrıca imam, İslam’ın ahlaki değerlerini bizzat kendisi yaşayarak, insanlara örnek olmalıdır. İslam’ın rehberi olan Kuran’ın mealini, ehlisünnetin uygulamalarını ve gerçek hadisleri çok iyi bilmelidir. İmamın, sosyal ilişkileri, insanlar ile iletişimi mükemmel olmalıdır. Kuran’a bağlılık çerçevesinde özgür ve bağımsız olmalı, asla siyasetle ilgilenmemelidir. Bu özelliklerin sayısını çoğaltabiliriz. Saydıklarımız asgari liyakat ölçüleridir. Bunlara sahip olmayanların elinde din, oyuncak haline gelir ve insanların dine karşı inançları zayıflar. Bu açıklamalar çerçevesinde içinde bulunduğumuz durumu sizler değerlendirebilirsiniz.

İnsan sağlığı çok önemlidir. Canımızı emanet ettiğimiz sağlık personeli, başta hekimler olmak üzere liyakatli olmalıdır. Aksi halde yarım hekim candan eder atasözü gerçekleşmiş olur. Hastalandığımız veya hastamız olduğu zaman, hemen iyi doktor arayışı içine girer, sorar soruştururuz. Bilgisizliği sebebiyle yanlış ilaç yazan veya yaptığı ameliyatlarda hata yapan doktorlar, insan hayatını tehlikeye atmış olurlar. Demek ki hekimlik mesleğinde de liyakat çok önemlidir. Bu meslekte uzman olmanın hak ettiği bir bedel vardır. Söz konusu bedeli talep etmeleri onların en doğal haklarıdır. Haklarını talep eden nitelikli personele giderseniz gidin demek, sadece onları hiçe saymak değil, insan sağlığını tehlikeye atmaktır. Böyle bir tavrın devlet adına yapılması oldukça üzücüdür.

İnsanların sosyal yaşamları içinde Hukuk insanlarının da çok büyük önemi vardır. Bunlar hakimler, savcılar ve avukatlardır. Hukuk insanlarının liyakat ölçüleri Hukuku ve Kanunları çok iyi bilmeleri, adil, tarafsız ve vicdanlı olmaları şeklinde tanımlanabilir. Liyakatli Hakimlerin patronu yazılı hukuk kurallarıdır, kimseden emir almazlar. Adalet dağıtmaları ancak bu şekilde mümkündür. Savcılar Cumhuriyetin savcılarıdır, kamu adına iddia makamını temsil ederler. Avukatlar ise savunma makamıdır. Başımız dara düştüğünde mutlaka iyi bir avukat arayışı içine gireriz. İşte iyi dediğimiz vasıflar liyakattir. Hukuk insanları liyakatli olmazsa adalet tecelli etmez, suçsuz yere mağduriyetler ortaya çıkar. Hiçbir dönemde adaletsizlik bu kadar tavan yapmamıştır. Devletin gücünü yargının üstünde baskı unsuru olarak kullananlar, çok derin mağduriyetlere sebep olmuşlardır.

Toplumun mimarları öğretmenlere bir bakalım. ‘’Atatürk diyor ki, Muallimler gelecek nesiller sizin eseriniz olacaktır.’’ Bir insanın en büyük şansı, hayata liyakatli bir öğretmenle başlamaktır. Bir toplum ancak liyakatli öğretmenler sayesinde gelişir, kalkınır ve medeni milletler seviyesine yükselir. Aileler çocuklarının iyi öğretmeler elinde yetişmesini isterler. İşte o iyinin adı öğretmenin liyakatidir. Aksi olursa neler olur, onu zaten toplum olarak yaşıyoruz. Eğitimi bitirmek toplumu bitirmektir. Bu dönemde eğitimde yapılan tahribatların uzun yıllar giderilmesi mümkün görülmemektedir.

Mühendisler, mimarlar liyakatli olmalıdır. Mühendis endezeden gelmektedir. Endeze ölçme demektir. Yapılan her işin bir riski vardır. Mühendisler liyakatleri ile riski en aza indirirler, Riskin sıfırlanması mümkün değildir. Yapılan barajlar, köprüler, gökdelenler, otoyollar ancak bilgili ve donanımlı mühendisler sayesinde ayakta kalmaktadır. Son olarak yaşadığımız Pazarcık ve Elbistan depremlerinin meydana getirdiği ağır yıkım, liyakatsizliğin sonucudur. Mimar Sinan’ı düşünelim, yaptığı eserler, kemer köprüler halen hiç bozulmadan ayakta durmaktadır. Bu konuda liyakatin en anlamlı, en kısa tanımlaması büyük usta Mimar Sinan’dır. Günümüzde yapılan köprülerin, yolların ve binaların durumlarını hep birlikte görüyoruz. 

Vatan savunmasını emanet ettiğimiz subaylarımızı ele alalım. Harp okullarında yetişirken ülke savunmasının ve askerliğin gereği olan her türlü eğitimi görmektedirler. Sonra kurmay olmak için adeta iğnenin deliğinden geçirilmektedirler. Liyakatsiz komutanların elinde vatan savunması güvencede olabilir mi? Liyakatsiz pilotlara milyon dolarlık uçaklar teslim edilebilir mi? Liyakatsiz komutanlar ancak darbe yaparlar. Bunları geçmişte yaşayarak gördük. Bu dönemde liyakat bir yana, Türk Ordusunun bütün dengeleri bozulmuştur.

Gazeteciler, yazarlar, aydınlar liyakatli olmak zorundadır. Halkın doğru haber alma ve bilgilenme hakkını ancak korkusuz, tarafsız ve cesur gazeteci, yazar ve aydınlar sayesinde sağlamak mümkün olur. Liyakatsiz ve taraf olan yayın organlarının halkı ne hale getirdiğini, basınımızın son hali göstermektedir. Basının demokrasinin dördüncü kuvveti olması, liyakatli, bağımsız ve özgür basın mensupları ile mümkündür. Nasıl Rus Basını, Rus oligarkların elindeyse, Türk basınının çok büyük bir bölümü de Türkiye oligarklarının elindedir. Bu itibarla halkın doğru haber alma kaynakları sınırlı kalmaktadır.

Tarihçiler çok önemlidir. Hiç düşündünüz mü, yazan yapanın durumunu bütün gerçekliği ile yazmazsa tarih nasıl bir hal alır. Birçok insan tarihin doğru yazılmadığından, amacından saptırıldığından şikayetçidir. Tarihini doğru öğrenmeyen Milletler geleceklerini sağlıklı bir şekilde planlayamazlar. Böylece tarihçilerin de liyakatli olmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde tarihi doğru öğrenme yerine, tarihle hesaplaşma tercih edilmiştir. Halbuki geçmişle hesaplaşmak geleceği kaybetmek demektir. Bu gerçeklerin göz ardı edilmesi halen sürdürülmektedir. 

Tarım uzmanları olan Ziraat Mühendisleri, Veteriner Hekimler ve bu mesleklerin teknisyenleri, tarımsal kalkınma için çok önemlidir. Bilgisiz, yeteneksiz ve isteksiz teknik elemanlar ile çiftçiye faydalı olmak, yol göstermek mümkün değildir. Nerede liyakatli iyi yetişmiş bir uzman varsa orada başarı vardır. Buğdayı sofrada ekmek, eti tabakta köfte, sütü bardakta içecek, kuru yemişi ve meyveyi meze olarak gören eksik eğitimli, pratikten habersiz elemanlar ile tarımın sorunlarını çözmek mümkün değildir. Bu sahada da liyakatli eleman yetiştirilmesi zorunludur. Bilgisiz, beceriksiz ve sorumsuz yöneticilerin yüzünden Türk tarımı çökmüştür. Gıda güvenliğimiz tehlikededir. Yakın gelecekte olacakları düşünmek bile istemiyorum. Tedbir alınmazsa gıda sorunu beka sorunumuz olur dediğimde kimsenin umurunda olmamıştı. Şimdi o günlerin eşiğindeyiz. Yani açlık kapımızdadır.

Bir ülkenin yönetilmesinde Bürokratların çok büyük önemi vardır. Bürokratların sahip oldukları teknik bilgiler üzerinden politikalar üretmek mümkündür. Bürokratlar siyasete teknik altyapı hizmeti vermektedirler. Siyaset kurumunu sırtlarında taşıyan onlardır. Ancak son yıllarda siyasileşmiş, cemaatlere bulaşmış niteliksiz bürokratlar, siyaset kurumu tarafından sırtlanarak taşınmaktadır. Başarısızlığın temelinde konularında ehil olmayan bürokrat atamalarının, siyasi kayırmacılığın olumsuz etkileri bulunmaktadır. Başarılı politikalar, liyakatli bürokratların teknik bilgileri ışığında üretilebilir. Devletin kurumları maalesef cemaatlerin etki alanları haline gelmiştir.

Ülkelerin dış politikaları, diplomatların omuzlarındadır. Diplomatların mesleki eğitimlerinin, lisanlarının çok iyi olması gerekir. Diplomatlar siyaset kurumuna teknik yönden çok iyi alt yapı hizmeti verirlerse, o ülkenin dış politikası başarılı olur. Aksi takdirde, askeri sahada kazanılan zaferlerin barış masasında kaybedilmesi mümkündür. Askeri başarılar, diplomasi ile taçlandırıldığı takdirde zafer sayılır. Son yıllarda yapılan Büyükelçi atamalarına bir bakarsanız, liyakat aranıp aranmadığını kendiniz anlamanız mümkündür.

Devletlerin hayatında ekonominin çok önemli bir yeri vardır. Ekonomik yönden bağımsız olmayan bir ülkenin, siyasi yönden bağımsız olabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle ekonomiden sorumlu bürokratların çok donanımlı ve iyi yetişmiş olmaları gerekir. Merkez Bankası, Hazine, TÜİK gibi kurumların başına bürokrat atanırken, akrabalık, arkadaşlık değil, liyakat aranmalıdır. Bu özellikler göz ardı edilince sonucun nasıl olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Dünya devletleri arasında ayakta kalabilmek için, güçlü bir ekonomi ve savunmanın yanında başarılı bir İstihbarata ihtiyaç vardır. Dikkat edilirse, üç kurumsal yapının başında Milli kelimesi vardır. Bunlar Milli Eğitim, Milli Savunma ve Milli İstihbarattır. Demek ki bu kurumlarda parti politikaları değil, Milli politikalar uygulamak gerekmektedir. Ben liyakat açısından prensipleri yazıyorum, uygulanıp, uygulanmadığına siz karar verin.
 
Gelelim Devleti yönetenlere, işte ehliyet liyakat burada çok gereklidir. Bu hususu neden en sona bıraktım, çünkü yukarıda anlattıklarımın hepsini devleti yönetenlerin yapması gerekir. ‘’Devletin dini adalettir.’’ Devleti yönetenler adaletli olursa, liyakatli insanları göreve getirme imkanları vardır. Başarı burada yatmaktadır. Nerede bilgiyi egemen kılarsak orada başarı vardır. Devleti yeniden inşa ederken adalet ve liyakate önem verilmesi zorunludur.

(09, Şubat, 2023-Ordu)