DEPREM YETİMLERİ



Necdet Topçuoğlu

Dünyanın her yerinde savaş ve doğal afetlerin mağdurları dul ve yetimlerdir. Ülkemizde meydana gelen Pazarcık ve Elbistan merkezli iki deprem, oldukça yıkıcı olmuştur. Depremlerin tahribatını önlemek, depremler meydana gelmeden alınacak tedbirlerle mümkündür. Bunlar, depreme dayanıklı sağlıklı konutların üretilmesi ve insanların depreme karşı eğitilmesi olarak bilinmektedir. Deprem olduktan sonra yapılacak her şey öncelikle arama kurtarma çalışmaları ile başlamaktadır. Uzmanlar tarafından depremden sonraki 72 saat, can kurtarmak için, altın saatler olarak ifade edilmektedir. Ondan sonra saatler biter ve umutların azaldığı altın günler başlamaktadır. Mucize olarak adlandırdığımız birkaç can daha kurtulur ve sonra umutlar sona erer.
Depremde yaralananların bakım ve tedavisi kadar, ölenlerin defin işlemleri de büyük önem taşımaktadır. Ölenler kurtulup gidiyor ama esas çile, sağ kalanlarındır. Sadece bir iç çamaşırı ile kurtulan insanların, ölmüşlerine sahip çıkmaları mümkün değildir. Cesetlerin defin işlemlerinden önce, cinsiyetine göre farklı renkte ceset torbaları, gasil işlemleri ve kefen gerekmektedir. Organize olunmadıkça, bu ihtiyaçların temin edilmesi zordur. Cesetlerin defnedilmesinden önce savcı, doktor ve teşhiste bulunacak bir kişinin hazır bulunması zorunludur. Ancak bu şartlar sağlandıktan sonra ölüm tutanağı düzenlenerek nüfus idarelerine gönderilmektedir. Bunların tamamı depremden önce organize edilmesi gereken hizmetlerdir. Aksi takdirde defin izdihamı ile karşılaşılmaktadır.
Enkaz altından kurtarılan canlara bakıldığında çocukların fazlalığı dikkati çekmektedir. Bedenleri küçük olduğu ve ebeveynleri tarafından korundukları için küçük yaşam üçgenlerinde hayatta kalmayı başarabilmektedirler. Bir can kurtarılması çok değerlidir. Ancak esas sorumluluk bundan sonra başlamaktadır. Depremden kurtulan ve enkaz altından canlı çıkarılan bütün çocuklar deprem yetimleridir. Bu yetimler her türlü tehlikeye karşı korumasızdır. Başta çocuk hırsızları pusuda beklemektedir. Bu yavrular sadece ailelerini değil, geleceklerini de kaybetmişlerdir. Sosyal devletin görevi, sadece bu çocuklara anne baba olmak değildir. Bu yetimlere eğitim başta olmak üzere, mutlu bir gelecek fırsatı sunmaktır. Deprem kurbanları sadece canlarını kaybedenler değil, esas geleceklerini ve umutlarını kaybeden deprem yetimleridir.
Arama kurtarma çalışmalarından sonra sıra, deprem enkazının ayrıştırılması ve kaldırılmasına gelmektedir. Enkazın kaldırılması arsa hafriyatı gibi düşünülmemelidir. Enkazlar, hayatını kaybedenlerin bütün değerli varlıklarının gömülü olduğu yığınlardır. Bu nedenle hırsızlık ve yağmaya karşı güvenlikleri sağlanmalıdır. Bu yığınlar bir arkeolojik kazı disiplini ve titizliği ile işlem görmelidir. Çıkarılan her türlü özel eşya, kıymetli takı, altın, gümüş ve paralar tasnif edilerek sahiplerine teslim edilmelidir. Sahibi bulunamayan varlıkların ne yapılacağı bir komisyon tarafından karara bağlanmalıdır. Türkiye tarihte birçok depremi en acı şekilde yaşamıştır. Bu süreçte bir deprem hukuku oluşmuştur. Ancak son depremler, devletin bu konudaki hafızasının kaybolduğunu göstermiştir.
Hayatın gerçekleri bize ölenlerle ölünmediğini, yaşamın devam etmek zorunda olduğunu göstermiştir. Geride kalanların ne olacakları, yaşadıkları travmadan nasıl kurtulacakları, normal yaşama nasıl dönecekleri çok önemlidir. Devlet bölge insanına her türlü desteği vererek bölgeden göçü önlemelidir. Deprem felaketi yaşayan iller stratejik açıdan önemlidir. Boşalan yerlerin kimler tarafından doldurulacağı net olarak bilinmektedir. Böyle bir değişikliğe izin verilmemelidir. Bölgenin rehabilitasyonu ve yeniden kalkındırılması için sosyal ve ekonomik yatırım projeleri uygulanmalıdır. Allah bir daha milletimize böyle acılar göstermesin.