EMEKLİ HAKİM TURAN ATEŞ



Necdet Topçuoğlu

‘’Kamuoyuna’’ başlığı ile yazılarını okuduğumuz Sayın Turan Ateş’in kim olduğunu bilmek istersiniz diye düşündüm. Aslında namı diğer Turan Hoca’yı yazmak bir cesaret işidir. Çünkü ibretlik dersler ile dolu yaşamının neresinden başlanacağına karar vermek çok zordur. Sevgili Turan Hoca ile 1974 yılında Kredi ve Yurtlar Kurumu, Cumhuriyet Yurdu’nda tanıştım. Yurtta odalarımız yan yana idi. O, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, ben de Ziraat Fakültesinde öğrenciydik. Turan Hoca, Kırşehir Öğretmen Okulu mezunu idi ve beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, üniversiteye gelmişti. Bu nedenle arkadaşlarımız arasında Turan Hoca olarak biliniyordu. Bu adlandırmanın ona çok yakıştığı konusunda hepimiz aynı görüşü paylaşıyorduk.

Sevgili Turan Ateş, Kırşehir’in Mucur İlçesi, Kurugöl nahiyesinde dünyaya gelmiş, kendisinden dinlediğim kadarıyla çocukluk ve gençlik yılları mücadele içinde geçmiştir. Yıllar sonra Kırşehir Şeker Fabrikası’nı denetlerken Kurugöl Beldesi ve Rahmetli Osman Bölükbaşı’nın doğduğu Hasanlar Köyünü ziyaret etmiştim. Turan Hoca öğrenciler arasında, öğretmenlikten gelmesi ve tecrübesi nedeniyle farklılık yaratıyordu. Özde bir Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduğunu hepimiz biliyorduk. Cumhuriyet Yurdu sol fraksiyonların çoğunlukta olduğu bir yurt idi. Çevrede öğrenci polis çatışması hiç eksik olmazdı. Bizim için o yurtta kalmak oldukça zordu. Her olay sonrasında yurdu terk etmemiz istenirdi. Olaylar sonrasında Turan Hoca bizi toplar ders çalışma salonuna götürür dışarı çıkmamıza izin vermezdi. Sayesinde bizler hiçbir olaya karışmadan o yurttan ayrılmayı başarmıştık.

Turan Hoca yatılı okul kültüründen geldiği için, oldukça disiplinli bir yaşam biçimi vardı. Yurtta Turan Hoca’nın piposu ile, Mülkiyeli Kostüm Zeki Uzal’ın Kravatları çok konuşulurdu. Yurtta haftada iki defa sıcak sular akardı. O günlerde Hoca hepimizin banyo yapmasını ister, tıraş olmayanları eleştirirdi. Ya doğru dürüst sakal bırakın, ya da tertemiz taraş olun, dişlerinizi mutlaka fırçalayın derdi. Hepimiz ütü yapma alışkanlığını, Turan Hoca sayesinde öğrenmiştik. Yaptığımız ütüyü beğenmediği zaman, gel bakalım der bizi kendisi ütü yaparak öğretirdi. Çevredeki lokantaları araştırır, en ucuza karnımızı nasıl doyuracağımızı bize tavsiye ederdi. Genellikle Hukuk Fakültesi’nin karşısındaki Konya Mutlu Lokantasına giderdik. O yıllardaki Cebeci esnafları öğrenciye çok değer verirlerdi. Daha sonra Çığır Lokantası diye bir yer keşfettik, orada ‘’aşçı yemeği’’ adını verdiğimiz, her yemekten bir kaşık olmak üzere hazırlanan tabak yemeğini tercih ederdik. Çığır Lokantasından çok bürokrat gelip geçmiştir.

Turan Hoca derslerinde oldukça başarılıydı. O yıllarda Uğur Mumcu, Mümtaz Soysal gibi aydınların verdiği konferansları hiç kaçırmaz bizi de götürürdü. Sinema ve tiyatroları takip eder seyretmemiz gereken oyun ve filmleri tavsiye ederdi. Bu sayede bir yandan okulda mesleki bilgileri alırken, diğer yandan da kültür heybemizi dolduruyorduk. Üçüncü sınıfta olduğunu sanıyorum, Turan Hoca Cumhuriyet Yurdundan ayrılarak, Ankara Üniversitesi, Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’na geçti. Yolumuzun ayrıldığını düşünürken, bir süre sonra ben de aynı yurda kaydımı yaptırdım. Bu defa kader bizi, Koç Yurdu’nun 403 numaralı odasında oda arkadaşı yaptı. Koç Yurdu öğrencisi olmak bir ayrıcalıktı. Bu vesile ile rahmetli Vehbi Koç’u minnet ve şükranla anıyorum.

Turan Hoca ile oda arkadaşı olmak ayrı bir okuldu. Hoca o kadar çok çalışıyor ve kitap okuyordu ki, onun yanında olup da okumamak mümkün değildi. Akşam yemeğimizi paramızı birleştirip, Maltepe’deki Akçakoca Marketten aldığımız yiyeceklerle geçiştirirdik. Genelde bol paramız olmazdı. Ancak burs ve kredilerimizi aldığımızda Hoca bizi toplar, gelin bu akşam kendimizi şımartalım der, Tandoğan da Dedem Kebap diye bir yere götürürdü. Garsonlar hocayı tanıdıkları için etrafında pervane olurlardı. Hesabı o öder, sonra biz aramızda parayı toplar kendisine öderdik. Aramızda muhteşem bir dayanışma ve paylaşım vardı. Öğrencilik yıllarımızın lider insanı Turan Hocamız 1977 yılında Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Hem sevindik, hem üzüldük. Sevindik, artık hayata yeniden atılmıştı. Üzüldük, mutlu günlerimiz sona ermişti. Benim okulum 5 yıl olduğu için bir yıl daha Koç Yurdunda kalmaya devam etmiştim.

Bir gün Turan Hoca yurda ziyaretimize gelmişti. Danıştay da Tetkik Hakimi olarak göreve başladığını öğrendik. Çok mutlu olmuştuk. Bir süre sonra Hakimlik sınavını kazandı ve Adli Yargı camiasındaki hayat yolculuğu başlamış oldu. Kısa süre sonra evlendi ve bu evliliğinden birisi doktor iki kız evladı var. Turan Hoca Türkiye’nin birçok yerinde Hakim olarak görev yaptı. Özellikle Sakarya ve Diyarbakır görevleri sırasında çok ses getiren kararlar verdi. Türkiye’nin en deneyimli seçim hakimlerinden birisidir. Seçim hukukunu çok iyi bildiğinden hiç şüphe yoktur. Çok sayıda yayımlanmış eseri ve binlerce makalesi mevcuttur. Hakimlikten emekli olduktan sonra bilgi ve tecrübelerini İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat olarak sürdürmektedir.

İşte benim penceremden Sevgili Turan Ateş Hocamın görünüşü. Kırşehir Kurugöl Nahiyesinden başlayan hayat yolculuğu dikkate alındığında, Hocamızın çok başarılı bir performans çizdiği görülmektedir. Turan Ateş Hocanın yakın çevresinde bulunmak bana ayrı bir üniversite bitirmiş kadar katkı sağlamıştır. Bir hukuk insanı olarak hiçbir zaman siyasete bulaşmamıştır. Hakim olarak her zaman karaları ile konuşmuştur. Asla taraf tutmamış, adaletten şaşmamıştır. Gönlüm emekli olduktan sonra TBMM de Milletvekili olarak görev yapmasını çok isterdi. Bilgi ve tecrübelerini Meclise taşınmasında çok fayda olurdu diye düşünüyorum. Sevgili Turan Ateş Hocamıza İstanbul da ailesiyle birlikte sağlıklı ve mutlu bir yaşam dilerim.