ALT GEÇİTLER



 
Necdet Topçuoğlu
 
İnsanların şehir yaşamını tercih etmeleri, şehirlerin aşırı şekilde büyümelerine neden olmaktadır. Altyapısı çözülmemiş olan kentsel yaşam, o kent de yaşayanlar için bir işkence halini almaktadır. Alt yapı denilince ulaşım, otopark, su, kanalizasyon ve haberleşme gibi hususlar akla gelmektedir. Bunların hepsini ayrı ayrı ele almak mümkündür. Hiç birisini birbirinden bağımsız olarak çözmek mümkün değildir. Her birinin diğerine göre bir önceliği vardır. Bunların tespit edilmesi ve hesaplanması, mühendislik ve şehir planlaması işidir. Plansız ve projesiz köyden beldeye, beldeden ilçeye, ilçeden ile dönüşen kentleşmeye çarpık kentleşme denilmektedir. Planlı, projeli ve programlı kurulup gelişen kentleşmeye ise modern kentleşme diyoruz.
 
Türkiye de modern kentleşmeden söz etmek mümkün değildir. Bazı kentlerin içinde modern semtler vardır. Bütün yerleşimlerin başlangıcı köyden başlamaktadır. Bu nedenle hem mimari kimlik, hem de kültürel dönüşüm yönünden modern kentleşme mümkün olamamaktadır. Kentlerimiz, kırsal kesimin kültürünü varoşlara taşıyarak büyümektedir. Bu nedenle kentler köyleşmektedir. Yapılaşmalar rant odaklı olduğu için dikey mimari hakimdir. İnsan odaklı yerleşimler son derece azdır. Kent içi ulaşım insan merkezli olmaktan çok taşıt merkezli olduğu için, insanlar cadde ve sokaklarda ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Yaya kaldırımlarına araç park edilmesi insanlara yürüyecek alan bırakmamaktadır.
 
Merkezi Hükumet ve Belediyeler kent içi ulaşımını çözmek için çeşitli çareler aramaktadırlar. Nüfus yoğunluğu az olan yerleşimlerde ulaşım sorunu basit müdahaleler ile çözülebilmektedir. Ancak nüfus yoğunluğu arttıkça yer altı ve yer üstü raylı sistemler ile kavşak düzenlemeleri devreye girmektedir. Metro ve yer üstü raylı sistemler ulaşım kolaylığı sağlamaktadır. Alt ve üst geçitlerden oluşan kavşak çözümleri, sorunu bir sonraki kavşağa aktardığı için çözüm olmamaktan uzaktır. Bu durumda ulaşım hatları üzerinde bulunan tüm kavşaklara, alt ve üst geçit yapılmadıkça taşıt trafiğine çözüm bulmak mümkün değildir. Gördüğüm kadarıyla Ankara, Eskişehir ve Çorum’un içinden geçmekte olan ana arterlerdeki trafik akışı bu şekilde çözülmüştür.
 
Son yıllarda büyük kent merkezlerindeki kavşaklara büyük paralar harcanarak alt geçitler yapılmıştır. Bunların bazıları mühendislik tekniğine aykırı uygulamalardır. Alt geçitlerde dikkat edilmesi gereken en temel sorun yağmur sularının tahliye edilmesidir. Düz alanlara inşa edilen alt geçitler, aşırı yağışlarda birer havuz olma potansiyeline sahiptir. Bu durumda mühendislik hesapları çok önemlidir. Alt geçide giren sudan daha fazlasını tahliye edecek bir sistem yok ise, suyun göle dönüşmesi engellenemez. Bu havuz hesapları öğrencilere ortaokul yıllarında öğretilmektedir. Buna rağmen mühendislerin hesap hatası yapmaları affedilir bir durum değildir.
 
Dün Şanlıurfa da meydana gelen sel felaketinde, onlarca araç içindeki yolcularla birlikte, alt geçitte meydana gelen su baskınının ortasında kalmış, 15 kişi hayatını kaybetmiş, 4 kişi kaybolmuştur. Depremin ne zaman olacağını bilmek mümkün değildir. Ancak sel uyarısı Valilikçe yapılmış olmasına rağmen hiçbir tedbir alınmamıştır. Alt geçit inşasında olası bir sel durumunda su tahliyesinin hesaplanmamış olması temel hatadır. İkinci olarak sel uyarısına rağmen alt geçidi trafiğe kapatmayan görevliler hatalıdır. Her fırsatta liyakat dememizin gerekçesi budur. Bilimden ve teknikten uzak görevlilerin hataları yüzünden en az 19 yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Canlarını kaybedenlerin yakınları hukuki yola başvurarak haklarını aramalıdırlar.
 
İki yıl önce bir ilkbahar günü oturmakta olduğum Ankara-Balgat semtinden geçen Çetin Emeç Bulvarı üzerindeki ‘’70 gün alt geçidi’’ ni su basmıştı. Onlarca araç çift yönlü alt geçitte sulara gömüldü. Çevredeki gençler buz gibi sulara dalarak araçlardaki bayan sürücüleri boğulmaktan kurtarmışlardı. Ankara’nın başka semtlerindeki alt geçitleri de aşırı yağışlarda su bastığını biliyorum. Yaşanmış olaylardan ders alınarak, sel uyarısı durumunda riskli geçitlerin taşıt trafiğine kapatılması, can ve mal güvenliği bakımından önemli görülmektedir. Bu afetlerde ilkinde tedbir almamak hatadır. Ancak sonrakilerde tedbir alınmaması suç kapsamına girmektedir.
 
1983 yılında Japonya da eğitimde bulunduğum dönemde, beş gün boyunca yağmur yağdığını ve çevrede hiç su birikmediğini görünce çok şaşırmıştım. Demek ki bilim ve teknik bazı tedbirleri almamıza yardımcı olmaktadır. Ülkemizde bu yanlışlar yapılırken Üniversiteler ve ilgili meslek odalarından hiç ses çıkmaması üzücüdür. Ancak felaket olduktan sonra herkesin uzman olduğu aklına gelmektedir. Yanlışlar yapılırken ses çıkarmayanlara sormak istiyorum, arkadaş sizler niye varsınız? Hepimizin içinde bulunduğumuz topluma karşı sorumlulukları bulunmaktadır. İnsanların hangi makamda oturdukları değil, ne yaptıkları önemlidir. Unutmayalım, yaptığımız kadar faydalı ve önemliyiz.