Yüzünüzü geçmişe dönmek yerine, geleceğe bakmak ve ilerlemek gerekir...


Değerli dostlar,
Hayata dait iki güzel hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim. Keyifle okumanız dileğiyle...

İKİ KEŞİŞ HİKAYESİ

İki keşiş nehir boyunca giderken, nehrin karşısına geçmek için yardım bekleyen bir kadına rastlamışlar. Kadın yüzme bilmiyormuş ve bu yüzden çok korkuyormuş.
Keşişlerden genç olanı kadına yardım edemeyeceklerini çünkü inançları gereği kadınlarla temas kurmalarının yasak olduğunu söylemiş. Fakat kesişlerden yaşlı olan, genç kadına yardım edeceğini söylemiş ve kadını sırtına alarak nehrin diğer yanına geçirmiş.
Diğer keşiş bu durumdan hiç memnun olmamış. Ama kadın keşişe yardım ettiği için çok teşekkür etmiş, şükranını göstermek için tekrar tekrar önünde eğilmiş.
Keşişler yollarına devam etmişler. Yol boyu genç keşiş kendi kendine söyleniyormuş. Yaşlı keşiş dayanamayıp yaklaşık bir mil sonra sormuş:
– Neden hala söyleniyorsun, bir sıkıntın mı var?
Genç keşiş kızmış olarak cevap vermiş:
– Biz keşişiz; bir kadını sırtında taşıyıp karşıya geçirmek şöyle dursun, kadınlara bakmamız bile yasak. Nasıl böyle bir hareket yapabildin?
Diğer keşiş gülümseyerek cevap vermiş;
– Ben o genç kadını bir mil geride bıraktım. Sen neden hala taşıyorsun?

Hayat akarken her şeyi kendinize dert etmek size yük haline gelir. Geçmişte olan olaylar üzerine yoğunlaşmanın yükünüzü artırmaktan başka faydası olmaz. Yüzünüzü geçmişe dönmek yerine, geleceğe bakmak ve ilerlemek gerekir.
 Alıntı 
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok

***

AŞIK VEYSEL
NEDEN;


"Ben ölünce mezarıma asla taş koymayın, çimento dökmeyin" demiş.!

Bir spiker Aşık Veysel ile röportaj yaparken şu soruyor:

Ben ölünce mezarıma asla taş koymayın, çimento dökmeyin demişsiniz. Neden acaba.!

Elinde bağlaması,
hafif kamburunu çıkarmış, üstünde yelekli gri takım elbisesi, içinde boğazına kadar iliklediği beyaz gömleği, başında hafif geriye ittiği şapkası, o her zamanki sakinliği ile konuşuyor.

- Eğer gözlerim olaydı, ben toprağı göremeyecektim, özelliklerinin farkında olmayacaktım, çiğneyip geçecektim...

-Ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın...

-Taş kapatır, çimento örter, hiç kimse istifade edemez...

-Ölünce benim toprağım da milletime hizmet etsin...

-Orada biten otlardan koçlar yesin et olsun, koyun yesin süt olsun, arı yesin bal olsun...

-Yoksa taşın altına yatmakla bir faydam olmaz.

Bu nasıl bir yürektir, bu nasıl bir bakış açısıdır, bu nasıl bir “gönül gözüdür”...

Sivas’ın bir köyünde dünyaya gelen ve gözleri görmeyen bir ozan, bundan elli yıl önce, onca yazdığı türküyle, şiirle, maniyle yetinmemiş; öldükten sonra bile milletime nasıl hizmet edebilirim diye kafa yorarken...

Biz bugün; “Bu millete nasıl hizmet ederim” diye kendimize hiç soru soruyormuyuz?

Mekanın cennet olsun büyük usta, ışıklar içinde uyusun.
Alıntı
Bu resim için alternatif metin açıklaması yok