KİŞİLERİN DEĞİL SİSTEMİN PEŞİNDEYİZ



 
Necdet Topçuoğlu
 
Sistem, toplumun belli bir kesimi tarafından sıkça kullanıldığı halde, anlamı çok net olarak bilinmeyen bir kelimedir. Bu nedenle, konuşmalarda yerli yersiz kullanılır. Aslında sistem; hedeflenen bir amaca ulaşmak için, gerekli olan araçların, birbirini desteleyecek şekilde, senkronize olarak dizayn edilmesidir.
 
Sistemin tanımına en uygun kurulum, Kainatın düzenidir. Güneş sisteminde adı bilinen gezegenler, takımyıldızları ve adını bilmediğimiz milyonlarca yıldızlar bulunmaktadır. Bunların her birisi hem kendi yapıları, hem de uzaydaki hareketleri bakımından incelendiğinde anlaşılması güç bir şekilde birbirine çarpmadan dönmektedirler. Kimi çevreler bunu ilahi düzen olarak tanımlarken, bilim çevreleri ise halen bu düzeneğin sırrını çözmeye çalışmaktadırlar.
 
Diğer yandan doğanın da inanılmaz bir düzeni vardır. Şöyle bir düşündüğümüz zaman, doğa da okyanuslar, dağlar, denizler, göller ve nehirler bulunmaktadır. Nehirler sürekli olarak, göllere, denizlere ve okyanuslara su taşıdıkları halde, bu su rezervleri hiçbir zaman taşmamaktadır. Doğa da bütün fiziki, biyolojik ve kimyasal olaylar bir denge içinde sürmektedir. Biz buna doğal denge diyoruz. İnsanlar bozmadıkları takdirde bu doğal denge hiç bozulmadan devam etmektedir. Şayet insan müdahalesi ile bir bozulma meydana gelirse, insanların müdahalesine sınırlama getirildiğinde doğanın hızla kendisini yenilediği gözlenmektedir. Doğanın bu inanılmaz işleyişi de sistem kelimesinin anlamına tam olarak uymaktadır.
 
Sistemi daha iyi anlamak için insanın kendi bedenini iyice incelemesi ve anlaması gerekir. Beyinin yönetiminde bütün organlar, senkronize bir şekilde birbirini destekleyerek yaşamın devamını sağlamaktadır. Organlardan herhangi birisi görevini yapamaz hale gelirse sistem bozulmaktadır. Sistemin yeniden işler hale getirilmesi için bozulan organ, ya ameliyat edilerek, ya da ilaçlı tedavi ile tamir edilmektedir. İnsan bedeninin işleyişi bütün ayrıntıları ile incelendiğinde, yaratıcının ne kadar mükemmel, taklit edilemez bir sistem kurduğu anlaşılmaktadır.
 
Bir de insanların, doğadan esinlenerek kurduğu sistemler vardır. Örneğin, yakıtları enerjiye çevirerek güç elde edilmesini sağlayan motorlar, önemli bir sistemdir. Karmaşık bir yapıları vardır. Motorun içindeki her parçanın bir görevi bulunmaktadır. İşini tamamlayan parça, görevini kendisinden sora gelen diğer parçayı destekleyecek şekilde onu harekete geçirmektedir. Bu parçalardan birisi görevini yapamaz hale gelirse, motorun sistemi bozulur. Bu parçanın ehil ustalar tarafından tamir edilmesi veya yerine yenisinin monte edilmesi ile sistem işler hale getirilir.
 
Diğer yandan, kolumuzda hemen her gün taşıdığımız, adeta vücudumuzun bir parçası haline gelmiş olan kol saatini açıp inceleyelim. Saatin içinde irili ufaklı bir sürü çarkın olduğunu görürüz. Saatin amacı, zamanı doğru göstermektir. Zamanı doğru göstermek amacıyla, bütün çarkların birbirini en uygun şekilde destekleyecek biçimde organize edilmesine, saatin sistemi diyoruz. Bu çarklardan birisi görevini yapamaz ise saat durur. Çarklardan birisi veya bir kaçı görevini eksik yaparsa saat zamanı yanlış gösterir. Bu durumda saati saatçiye götürüp, ya tamir ettiririz, tamir edilemiyorsa yenisini almak zorunda kalırız.
 
Buraya kadar çeşitli düzeneklerin işleyişlerini inceleyerek, sistem kelimesinin ne anlama geldiğini net olarak anlamaya çalıştık. Bu işleyişin anlaşılması bir bilgidir. Bilgi başarıya giden yolu bize gösteren bir kılavuzdur. Bilgiye dayanmayan uygulamaların başarılı olmaları düşünülemez, varsa tesadüflerin sonucudur.
 
Devlet, milletin kendi ihtiyaçlarının karşılanması ve bekasının sonsuza kadar devam etmesi için kurduğu kurum ve kuruluşların organizasyonudur. Dünya da birçok devlet şekli vardır. Burada ayrıntısına girmek uygun olmaz. Ancak biz dümen tutan devleti değil, hizmet etmeyi amaçlayan garson devleti ele alalım. Amaç millete hizmet etmektir. Amaç millete hizmet etmek olduğuna göre, bu amaca ulaşmak için gerekli olan kurum ve kuruluşların, birbirini destekleyecek şekilde düzenlenmesi gerekir. Biz buna devletin sistemi diyoruz.
 
Devletin sisteminin ne olacağı, Milli İrade tarafından kurulan Meclisin çıkaracağı Anayasa ile ortaya konulur. Yasalar hiyerarşisine göre, bütün Kanunlar Anayasa’ya, ikincil mevzuatların tamamı da Kanunlara uygun olmak zorundadır. Hukukun üstünlüğünü esas alan devlet sistemlerinde, Yasama, Yürütme ve Yargı kuvvetler ayrılığı prensibine göre ayrı ayrı düzenlenir. Bu sistemde Cumhurbaşkanı yürütmenin ve devletin başı olarak görev yapar.
 
Böyle bir sistemde Meclis Kanunları yapar. Kanunların hukuka uygunluğunun garanti altına alınması için, sistem de ikinci meclis olarak Senatonun olması da çok faydalıdır. Yasama organı kendi içinde ayrı bir sistemdir. Yürütme Hükumettir ve Meclis tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Tarafından bir Başbakan atanır. Başbakanın kuracağı kabine Meclisten güvenoyu aldıktan sonara görevine başlar. Hükumet, bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarından meydana gelen yine kendi içinde ayrı bir sistemdir.
 
Hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu sistemlerde Yargı, kuvvetler ayrılığı prensibine göre ayrı bir kuvvet olmasına rağmen adeta bir şemsiye konumundadır. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay gibi yüksek yargı kurumları ve alt organlarından oluşur. Yargının sacayaklarından birisi olan savunma makamının üst örgütü olan baroları da bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Ayrı bir kuvvet olan Yargı da kendi içinde bir sistemdir.
 
Görüldüğü gibi devlet, temel olarak ayrı sistemlerden oluşan bir sistemler bütünüdür. Devlet yapısının ayrıntısına girildiği takdirde birçok kurum ve kuruluşun olduğu görülmektedir. Bu ayrıntıya burada girilmesi uygun değildir. Yukarıda örneklerini verdiğimiz sistemlerdeki saat çarkları ve motor parçaları gibi devletin kurumlarının da birbirini destekleyen, mükerrer görevleri olmayan bir uyum içinde birbirini yönlendirmesi gerekir. Birbirini desteklemeyen, uyum içinde olmayan bir sistem de devletin işletilmesi mümkün değildir. Hangi kurumun iyi işlemediği, hangi kurumun eksik veya fazla olduğu uygulamada tespit edilerek, gerekli düzenlemelerin yapılması zorunludur.
 
Her devlet şeklinin amacına göre bir sistemi vardır. Önemli olan bu sistemlerin işletilebilmesidir. En iyisi veya en kötüsü diye bir durum yoktur. İşletilemeyen teorik olarak iyi sayılan bir sistemden, çok iyi işletilen, beklenen amacı karşılayan vasat bir sistem daha başarılıdır. Devlet sisteminin iyi işleyip işlemediğini anlayabilmek, ihtiyaç duyulan aksaklıkları düzeltebilmek için, yetişmiş deneyimli uzmanlara ihtiyaç bulunmaktadır.
 
Bir devletin hizmet kapasitesi, kurum ve kuruluşların kapasiteleri toplamı ile ölçülmektedir. Şayet devleti tek adam sistemine dönüştürürsek, devletin kapasitesi işte o tek adamın kapasitesi kadar olmaktadır. Bekamızla ilgili acil müdahalelerde bile tek adamın iki dudağı arasından dökülecek söze bakarız. Bunun işlemediği denenerek görülmüş oldu. En son yaşanan deprem felaketinde, tek adamdan emir gelmediği için yerinde ve zamanında müdahaleler yapılamadığı için mal ve can kayıpları meydana gelmiştir. Kişilerin değil, güçlü kurumlardan oluşan devlet sisteminin peşinde olmalıyız.