Hele de sekiz asırdan fazla bir zaman dilimine direnç göstermiş,  namazgâh bölümü mihrabının çok az bir ömrü kalabilmiş olan bu haşmetli kale surları ve mihrabı eğer bir yıkılacak olursa ayağa bir daha asla kaldırılamaz. Asırlara meydan okuyarak yorulmuş; Ey Türk-İslam’ın Şanlı Kalesi bürokratik oligarşi şunu çok iyi bilsin ki, bu ecdat yadigârı ata mirasının vebali bir daha ödenemez. Oysa birkaç asra dahi dayanamayan kilise kalıntıları birer ikişer restore edilirken yüz yıllara meydan okumuş; Türk-İslam’ın havalideki en eski tapu senedi sayılan bu kaleye onarımı reva görememek acaba bir ihmal midir? Yoksa bu ata mirası kalenin hepten yok olacağı günleri beklemek mi gerek. Kim bilir bu gidişata belki de en çok ülkemize sinmiş gizli Bizanslılar seviniyordur. Bilinmez…        

KALENİN TARİHÇESİ 

Bu kalenin en ilkini Danişmendlilerin yapılmış olduğuna dair az sayıda emareler olsa da, Türkiye Selçukluları Zamanı ile ilgili çok somut emareler vardır. Buranın Hacı Emiroğulları ve daha başka beylikler tarafından kullanılmış olduğuna ilişkin henüz şimdilik her bir bulgu ve emareye rastlanılamamıştır. Ancak ne var ki; bu Türk-İslam kalesinin Türkiye Selçuklularından sonra Osmanlı’nın diriliş döngüsü zamanında gene kale olarak işlevini sürdürmüş olduğu konusunda kaynaklar mevcuttur. Hatta buranın kale görevini 18.yy.ın sonlarına kadar devam ettirmiş olduğu da anlaşılmaktadır. / 26.05.2020 a.k