Reklam

MİLLİ ÜRETİM ADINA İNTİHAR NİTELİĞİNDE POLİTİKALAR UYGULANDI

TÜRKİYE GIDA POLİTİKALARI, BAZI ZAMANLARDA MİLLİ ÜRETİM ADINA İNTİHAR NİTELİĞİNDE UYGULANDI.

MİLLİ ÜRETİM ADINA İNTİHAR NİTELİĞİNDE POLİTİKALAR UYGULANDI

TÜRKİYE GIDA POLİTİKALARI, BAZI ZAMANLARDA MİLLİ ÜRETİM ADINA İNTİHAR NİTELİĞİNDE UYGULANDI.

MİLLİ ÜRETİM ADINA İNTİHAR NİTELİĞİNDE POLİTİKALAR UYGULANDI
01 Mart 2021 - 02:25

 
     Bu topraklarda, bu milletin medeniyetini kuran devletler; Selçukludan günümüze öyle zamanlar oldu ki; bir bütün olarak baktığımızda o dönemlerin yöneticilerin resmen millete devlete ihanette yarıştıklarını düşündüren uygulamalar yaşandı.
1. Bu topraklardaki yine bizim olan devletlerimizden, 1600'lü yıllarda sadece 250 000 Olan İstanbul da, günlük sadece küçükbaş koyun-keçi kesimi ortalama, 4000 adet civarında. 
2. Yılda 4 kişilik bir aileye düşen tavuk-kaz; 20 adet, büyükbaş kaymalık 1 adet, balık ve av hayvanları; 26 kg. kurbanlık ve diğer adakları hesaba dâhil etmediğimizde yıllık bir kişilik et tüketimi bile son 400 yıllık ortalama da savaş zamanında bile; 10 Kg altına düşmemiştir.
3. Üstelik, bu üretimler doğal, hijyen ve sağlıklı. Daha da önemlisi üretimi yönünden sürdürülebilirdi.
4. Anadolu’nun en önemli gen kaynağı ve besin hammaddesi olan buğdayın, 1000 in üzerinde çeşitleri vardı. Üzüm ve üsümsü doğal meyvelerin 300 den fazla çeşidi vardı. 
5. Orman meyvelerinin 400 çeşidi, mantarların ise 350 kadar çeşidi biliniyor toplanıyordu. 
6. Koyun-keçinin 200'ün üzerinde türü vardı. Sığır, manda, kaz, tavuk daha her bölgede farklı farklı cinslere sahipti. 
7.Verim düşükte olsa gayet sağlıklı ve tamamen bölgenin iklim, üretim şartlarına uygun, tamamen kendi kendine yeter şartlarla (tohumdan, üretime) üretimi sürdürülebilir olarak 1990’lara kadar geldi.
8. Bu üretimi yapan kırsaldaki köylü, çiftçi, hiç bir zaman dışarıya bağımlı olmadan sürekli kendi ürettiği koyun keçi, sığırdan en iyilerini damızlık olarak ayırıp üretime devam etti. 
9. Bitkisel üretimde de aynı şekilse tohum, fidesinin en iyilerini ayırıp gerisini tüketti.
10. İşte bu dönemlerde öyle zamanlar oldu ki, devlet eli ile kapitülasyonlarla, zaman zaman ucuz gibi görünen, kaliteli gibi görünen gıda maddeleri bu ülkeye girdi.
11. Osmanlı son döneminde şehirlerdeki gıdanın neredeyse yarısı dışarıdan sağlanıyordu.
12. Cumhuriyet döneminde bir dizi milli yerli üretim için tedbirler alındı.
13. elde kalan tohumlar, gen kaynakları yeniden toparlanıp üretime kazandırıldı.
14. Kombinalar, Üretim çiftlikleri, Uygulama alanları; TİGEM, EBK, SEK, TEKEL, TMO, SÜMER HOLDİNG... gibi kurumlarla bu üretimler desteklendi.
15. Ta ki demokrasi, özgürlük deyip ABD’nin oyununa gelene kadar.
16. Dünyanın en zengin gen kaynağı olan, ülkede millilik yerlilik yerine gençlerimize birileri ABD faşizmi, Birileri Rusya komünizm modellerini övmekteydi. 
17. Son 40 yılda zaman zaman intihar gibi yerli milli üretime olan ilişmeler belki de hiç habersizce tesadüfen, yine darbelerle devam etti.
18. Darbeler belki bazı sıkıntıları getirmişti, ama kademeli yerli milli tohum, gen kaynakları, kırsal üretim, yerli üretime yapılan darbeleri kısmen önlemişti. 
19. Koalisyonlarda da bu yapı kısmen korunmuştur.
20. Tek parti iktidarlarında ise bilerek veya bilmeyerek; o intihar gibi yerli milli üretim resmen bitirildi.
21. Çiftçiye, üreticiye destek diye verilen paralarla önce yerli milli, gen kaynaklarının yerine SERTİFİKALI diye İsrail, yabancı, GDO'lu, ne olduğu belirsiz millete, coğrafyamıza uymayan üretim modelleri dayatıldı.
22. EBK, TMO, TİGEM, SÜMER HOLDİNG, sek, gibi çiftçiyi sübvanse eden üretim mekanizmaları da ya bilerek ve ya bilmeyerek bir çırpıda yok edildi.
23. Aile çiftçiliği yok edilerek, güvenli üretim gıda yerine, küresel tekellere devletin elindeki milletin, devasa kurumları yok fiyatına satıldı, kiralandı.
24. Belki köylüyü üretimden vaz geçirmedi, ancak daha ucuza, daha fazla üretip ticareti ile para kazanma hırsına özendirilen üretici zamanla kendi gen kaynaklarını terk etmeye başladı.
25. Şehirlere göçü artırıp, kırsaldaki hayatı bitiren politikalar, birde kuş gribi gibi oyunlarla, nüfusun en doğal, ekonomik, besin ürünleri kümes hayvanlarını, elde avuçta ne varsa devlet eli ile canlı canlı itlaf ederek silip süpürdü. 
26.Oysa kuş gribi yüz yıllarca bu coğrafyanın bir gerçeği olup, insan sağlığına da zararı olmayan bir gerçekti.
27. Doğanın insana cevabı; o gün için kanatlılara, yıllar sonrasında fillere olan katliamın intikamı çok acı oldu, olmaya da devam edecekti. 
28. Kırsaldaki insan, evdeki bulgurdan da olunca, devlette damızlık, tohumluk için dışarıya bağımlılık başladı.
29. Sertifikalı tohum, etiket bilgileri, izlenebilirlik adına; AB uyum yasaları gerekçe gösterilerek, yerli tohum, yerli üretim, aile çiftliği kavramı, doğrudan çiftçinin ürettiğinin millete satılmasının önü kapatıldı. 
30.Devasa kartellerin GDO’lu, hormonlu, ithal, etiketinde izlenebilir ancak gerçekte ne olduğu bile görülemeyen; adı; “TÜRK KODEKSİ” ancak hiçbir zaman Türkün töresi, örfüne, milli üretimi, helal üretimine yakından yaklaşamayan kartellerin kodeksi dayatıldı.  
31. Uygulanan devlet politikaları ile mahallede güvendiğimiz bakkal, kasap, manav, süt üretimi yapan çiftçinin taze ürünleri değil, Çin, ABD, AB.. gibi dünya gıda kartellerinin uzantıları market zincirlerinin önü açıldı.
32. Buralarda dondurulmuş, içinde insan sağlığını tehdit eden E.. koruyucular olan ürünler, dolapta büyümeye devam eden sebzeler, … millete yedirildi.
33. Üretimin bitmesi, köydeki halkın şehirlere beton dikme yarışının başlaması ile asıl felaket anlaşıldı.
34. Ta ki bu ülkede GDO ve ithalle milletin karnının doymadığını, hazıra dağın dayanmadığını anlayana kadar.
35. Elinde arazisini satıp şehirde daire alan, kapıcılık yapıp çocuğunu okutan, tohum, damızlık kaz, koyun, sığırını satan köylüye; hadi devlet size hibe verecek geri köye gidin demek işe yaramadı.
36. Geri telafisi mümkün olmayan gıda açığı için habire ithalat, habire GDO lu üretim, sağlıksız gıdalar millete dayatıldı.
37. Sağlıksız gıdalarla beslenmeyi unutup karnını bile doyuramayan milletin hastalıkları arttı, işsizlik arttı, 
38. Zaman zaman su zehirledi, zaman zaman gıda zehirledi, sağlıklı beslenemedi. 
39. Şehirlerde işsiz kalan, aç kalan milletin öfkesi arttı, suç işleme oranları katlandı. 
40. Zaman kaybı içi boş, eğitimi amaçsız ve hedefsiz olan, sadece diploma veren okullar dan mezun üniversite mezunlarının iş umudu kayboldu. 
41. Devlet panikleyip, önce geriden gelen mezunları durdurmak için okul yıllarını artırdı, olmayan işlere, bilmeyen personelleri aldı..
42. Gıda güvenliğini, gıdanın pahalılığını, üretim yerine; sözde denetilen market iş yeri sayısı ile ölçen, dünyada neye göre kaçıncı olduğunu bilemeyen bir Bakanlık türedi. 
43. Üretmeden yaşamanın mümkün olamadığı gerçeği yerine siyasetçiler suni gündemlerle milleti oyalamak için adeta birbirleri ile yarıştı.
44. Doğruları söylemek, gerçekleri hatırlatıp, çözüm sunmak, vatana ihanet olarak görüldü.
45. Sonunda yapılan yanlışların telafisinin yerine hiç bir şey olmamış gibi; yerli, milli, ata tohum ve gen kaynaklarına dönüyoruz diye; ata tohumları, aile çiftçiliği, tarım reformu,…. Gibi hiçbir somut adımı olmayan süslü bir politik söylem üretildi. .
46. Oysa tarımsal destekler, hibelerle, köylere, üretime, tarıma dönüş yolunun tek çare olduğu görüldü.
47. Ancak bunun nasıl yapılacağı, orta, uzun planlaması konusunda hala bir net politika yok. 
48.Çünkü o gıda, tarım, ormanın yöneticilerin o işi kavraya bilmeleri tam 2 yıl alıyor. O iki yıl dolmadan da o yöneticiler yerlerinden alınıp daha beteri getiriliyor...
49.Yine çare milletin sağduyusu. Köyüne gidip minimum dışa bağımlı kendi kendine yeter çiftlikler oluşturmak. Önce kendi karnını doyurup fazlasını ise yine yerinde eşe dosta satmak… 
Ali BAL (Tarım Tarihi Araştırmaları).Şubat.2021 

Bu haber 2547 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum