Reklam

ORDU-ULUBEY HALKI TOPRAĞINA VE ÇEVRESİNE SAHİP ÇIKACAKTIR

Ulubey'liler, insanı yaşat ki Devlet yaşasın anlayışından hareketle, yaşadığı çevreyi korumak amacıyla bir araya gelmiş çevre gönüllüleridir. Aidiyet duygusu ile yürekten bağlı olduğumuz bu topraklar, bize atalarımızdan miras kalmamıştır. Bu toprakları biz gelecek nesillerden ödünç aldığımıza, koruyarak sahiplerine devretmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.

ORDU-ULUBEY HALKI TOPRAĞINA VE ÇEVRESİNE SAHİP ÇIKACAKTIR

Ulubey'liler, insanı yaşat ki Devlet yaşasın anlayışından hareketle, yaşadığı çevreyi korumak amacıyla bir araya gelmiş çevre gönüllüleridir. Aidiyet duygusu ile yürekten bağlı olduğumuz bu topraklar, bize atalarımızdan miras kalmamıştır. Bu toprakları biz gelecek nesillerden ödünç aldığımıza, koruyarak sahiplerine devretmek zorunda olduğumuza inanıyoruz.

 ORDU-ULUBEY HALKI TOPRAĞINA VE ÇEVRESİNE SAHİP ÇIKACAKTIR
13 Nisan 2022 - 10:59

Necdet Topçuoğlu  

Bu anlayışla Kanun ve yönetmelikler çerçevesinde topraklarımızı, ekolojimizi, su kaynaklarımızı ve iklimimizi korumak amacıyla elimizden gelen her türlü fedakarlığı göstermek amacındayız.
3213 Sayılı Maden Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan yönetmeliğe göre madenlerimiz Devletimizin hüküm ve tasarrufu altında bulunmaktadır. Duyarlı yurttaşlar olarak bunun bilincindeyiz. Madenler, milyonlarca yılda oluşan tüketildiğinde yenilenemeyen kaynaklardır. Bu nedenle mutlaka etkin bir planlamayla ülkemizin ihtiyaçları göz önüne alınarak çevreye duyarlı bir şekilde ve kamu yararı öncelikli olarak işletilmesi gerektiğine inanıyoruz. Milletimizin Milli serveti olan madenlerimizin işletilmesine, ekonomiye kazandırılmasına asla karşı değiliz. Mücadelemiz maden işletmeciliğinin insan yaşamına ve ekolojiye zarar verilmeden yapılmasını amaçlamaktadır.
Enerji ve tabii kaynaklar bakanlığına bağlı MTA Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi, Ordu-Ulubey çevresinde de maden cevherlerinin varlığını tespit etmek için sondajlar yapıldığı bilinmektedir. Sondaj çalışmaları sırasında gelecek yıllarda mağduriyet yaşaması muhtemel olan hemşerilerimiz yalnız mücadele vermek zorunda kalmışlardır. Alınan duyumlara göre; 223. Grup maden arama ihalesinin 24 Mayıs 2022 tarihinde yapılacağı öğrenilmiştir. Söz konusu ihale gerçekleştiği takdirde Başta Akoluk Mahallesi ve mezarlığı olmak üzere, Şekeroluk, Elmaçukuru, Oyumgürgen ve mezarlığı Refahiye, Şıhlar arasında çok geniş bir alanda öncelikle arama çalışmalarının başlayacağı anlaşılmaktadır.
Öğrendiğimize göre, ihaleyi alan firmanın bu alan üzerindeki özel mülkiyet sahipleri ile önce satın alma, kiralama veya irtifaklar yolu ile anlaşmaya çalışacağı, anlaşma sağlandığı takdirde yüzey bitki toprağının sıyırma işleminin başlayacağı tahmin edilmektedir. Firma çalışmaları sırasında bir engel ile karşılaşırsa, Bakanlığa başvurarak resen kamulaştırma isteyebileceği öğrenilmiştir. Kamulaştırma kararı alındığı takdirde sadece fiyat konusunda itiraz hakkı bulunduğu bilinmektedir. Tarafsız ve bilimsel kuruluşlar tarafında ÇED raporu hazırlanarak Kamu Oyunun bilgisine sunulmasını gerekli görmekteyiz. Bütün yasal ve teknik işlemler tamamlanmadan bir emrivaki ile karşılaşmak istemiyoruz. Biz yapalım Kanun arkadan gelsin muamelesine tabi olmak istemiyoruz.
Altın cevherinin ayrıştırılmasında genellikle siyanür kullanılmaktadır. Siyanür aslında bir bileşiktir. C ve N elementlerinden oluşmaktadır. Uzaktan bakıldığında karbonata benzemektedir. Laboratuvar deneyleri için genellikle toz şeklinde kullanılmaktadır. Cam kap içinde saklandığı sürece kimseye bir zararının dokunması söz konusu değildir. Ancak temas edildiğinde milyon da bir seviyesindeki miktarının bile yaşamı tehdit etmeye başladığı bilinmektedir. Zehirleme etkisi çok hızlıdır. Tedavileri ancak tam teşekküllü eğitim ve araştırma hastanelerinde yapılabildiği ifade edilmektedir.
Siyanürün solunum yolu ile alınması halinde, alan kişinin pek kurtulma şansı bulunmadığı söylenmektedir. Bu aşamada hastanın hastaneye ulaşması için sadece on dakika zamanı olduğunu söylemek mümkündür. Siyanürün en tehlikeli özelliği, merkezi sinir sistemini etkilemesidir. İşte bu nedenle zehirlenmeler yüksek oranda ölümle sonuçlanmaktadır. Altının büyük parçalı olmayan, tanecikli altın yataklarının içerisinde milyonlarca parça halinde geniş araziye yayılmış olarak bulunmaktadır. Tonlarca toprağın içerisinde altın cevherini tek tek elle bulma imkanı yoktur. Bir nişan yüzüğünün elde edilebilmesi için tonlarca cevherin işlem görmesi gerekmektedir. İçinde altın olan toprak siyanürlü su ile yıkandığında altın katı halden sıvı hale dönüşmektedir. Meydana gelen çözeltinin içinde yüksek oranda altın bulunmaktadır. Bu çözeltiye klor gazı verilince altın çözeltinin içinde katı halde çökmektedir. Sonra kurutularak külçe haline getirilmektedir. Aslında bu aşamaya kadar bir sorun yok gibi görünmektedir. Esas sorun bundan sonra başlamaktadır.
Her şeyden önce, binlerce ton toprağı yıkayacak kadar siyanürlü suyun olması zorunludur. Bunun için çok geniş ve oldukça derin bir siyanür havuzunun olması gerekmektedir. O nedenle altın madenine yakın bir yerde tıpkı şu an Çanakkale ve Fatsa da olduğu gibi, devasa havuzların yapılması zorunludur. Bunun anlamı, benden sorası tufan olsun zihniyetiyle doğayı katletmektir. Maden ocağının büyüklüğüne göre değişmekle birlikte bu havuzların çapı 200-250 metre, derinlikleri ise 60-70 metre civarında olmaktadır. Olayın büyüklüğünü kavramak için, Akoluk ve Şekeroluk mahallelerinde bir stadyumun, boğaz köprüsünün denizden yüksekliği kadar derinlikte kazıldığını hayal etmek yeterlidir. İşte bu potansiyel felaketin tarifidir.
Söz konusu siyanürlü havuzun mutlaka açık hava da olması zorunludur. Siyanürlü çözeltinin zehir etkisi yine doğa tarafından bertaraf edilmektedir. Çözelti güneş ışınları ile temasa bırakıldığında Ultra Viyole Işınları, Karbon ve Azotu parçalayarak zehir etkisini azaltmaktadır. Genellikle havuzun iç çeperleri su geçirmez branda ile kaplanmaktadır. Ancak sızma tehlikesi mevcuttur. Havuzun deprem bölgesi veya bir fay hattı üzerinde olması tarifi mümkün olmayan çevre felaketi ile sonuçlanabilir. Bunların dışında aşırı yağışlar veya sel felaketinin meydana gelmesi ile havuzun taşması tehlikesi de bulunmaktadır. Ulubey’in Akoluk, Şekeroluk ve Oyomgürgen çevreleri aşırı yağış aldığından sel tehdidi altında bulunmaktadır.
Bu devasa havuzda meydana gelebilecek sızıntı ve su kaçaklarının en büyük tehlikesi yer altı sularına karışmasıdır. Böylece bitkilerde ve hayvanlarda zehirlenmelere bağlı teşhisi konulamayan hastalıklar meydana gelebilmektedir. Hastalıkların nedeni daha sonra yapılacak otopsiler sonucu aydınlığa kavuşmaktadır. Siyanür havuzlarının olduğu çevrede öncesine göre ölüm artışları meydana geliyorsa, sebebini bu havuzların yarattığı çevresel etkilerde aramak gerekir. Kaldı ki Ulubey çevresindeki altın arama sahası, su havzasında bulunmaktadır. Çevredeki bütün fındık alanları ve diğer bitkisel üretimlerin zarar görmesi kaçınılmazdır. Bize göre toprağımızın üstü, altındaki madenden daha değerlidir.
Bütün tehlikelerine rağmen, siyanürle altın elde etmekten maliyet avantajı sağladığı için vazgeçilmemektedir. Halbuki altın elde etmek için başka yöntemler de vardır. Ancak uzun zaman aldığı ve maliyetleri yüksek olduğu gerekçesiyle tercih edilmemektedir. Romanya’da siyanür havuzunun selden zarar görmesi sebebiyle 50 kilometre çapında bir alanda biyolojik yaşam sona ermiştir. Bu çevre felaketi Çernobil faciasından sonra en büyük ekolojik felaket olarak değerlendirilmektedir.
Altın çok değerli bir metaldir. Ancak hiçbir mal, insan ve canlıların yaşamı kadar değerli değildir. Türkiye’de yabancı şirket ortaklıklarına verilen altın arama ruhsatlarında ölçü kaçmıştır. Bu durum adeta talana dönüşmüştür. Ayrıca elde edilen altının sadece %5’i Türkiye’de kaldığı söylenmektedir. Bu durum adeta kaynakların sömürülmesi demektir. İlçemiz Ulubey çevresinden elde edilecek altının ne Ulubey’e, ne de Ulubey Halkına bir faydası yoktur. Şirketler altını alıp gidecekler, çevre felaketi ve hastalıkların ise halkımıza kalacağından endişe duyulmaktadır.
Bu olay karşısında Platform olarak sessiz kalmamız mümkün değildir. Yasaların izin verdiği çerçevede mücadele etmek zorundayız. Tehlikenin büyüklüğü konusunda herkesi bilgilendirmek en önde gelen görevimizdir. Başta Dernekler olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşları, görsel ve yazılı medya, kanaat önderleri ve Ulubey kökenli aydınlar harekete geçirilecektir. Bu girişimler sonucunda güçlü bir Kamu Oyu oluşturulmasını mümkün görmekteyiz. Büyük bir dayanışma örneği göstererek bu çevre katliamının önlenmesini sağlayacağımıza inanmaktayız. Bu çabalarımız İlçemize yapacağımız tarihi bir hizmet olacaktır. Mücadelemizi yaparken ala siyasete bulaşmak istemiyoruz. Bu mücadele siyaset dışı olup, bölge insanının sağlıklı yaşama mücadelesidir.
Siyanür, çevreye yayıldığında tüm canlı yaşamı için ölümcül tehlike oluşturan bir kimyasaldır. Siyanür dökülmeleri, içme suyu kaynaklarının kirlenmesine, çok sayıda balık türünün yaşamını kaybetmesine ve tarım alanlarının zarar görmesine neden olmaktadır. Her türlü yasal ve teknik tedbirler alınmış olsa bile, siyanür kullanımıyla ilgili risk ve kaza olma ihtimali mevcuttur. Ülkelerin siyanür ya da tehlikeli maddeleri aynı oranda denetlemeleri mümkün değildir. Yakın tarihte yaşanan bazı facialar çok sayıda insan ve diğer canlı türlerinin hayatına mal olmuştur. Bunların bazıları hakkında bilgi verilmesinin faydalı olacağına inanıyoruz.
Meksika 2014: Yoğun yağışlar sonrası, 500.000 galon siyanür çözeltisi, Proyecto Magistral madenindeki istinat havuzundan dışarıya taşmış ve çevre felaketine yol açmıştır. Sel potansiyeli olan çok yağış alan bölgelerde bu tehlike mevcuttur.
Kırgızistan Kumtor Altın Madeni 1998: 2 ton sodyum siyanür taşıyan bir kamyon Barskoon nehrine düşmüş, böylece 2.000’den fazla insan tıbbi yardıma muhtaç kalmıştır.
Romanya Aural Gold 2000: Bir atık barajı patlamış, Tisza ve Tuna Nehirlerine 3,5 milyon metreküp siyanürlü atık dökülmüştür. Macaristan ve Yugoslavya’ya doğru yaklaşık 400 kilometre boyunca bulunan su kaynakları zehirlenmiş ve binlerce balık türü yok olmuştur. Bu olayın Çernobil Nükleer Santral patlamasından sonra meydana gelen en büyük felaket olduğu ifade edilmektedir.
Birleşik Devletler Zortman-Landusky Madeni, Montana, 1982: 52.000 galon siyanür çözeltisi, Zortman kasabasına içme suyu sağlayan su havzasını zehirlemiştir. Kaza, bir maden çalışanının evdeki musluk suyunda siyanür kokusu olduğunu fark etmesiyle ortaya çıkmıştır.
Aynı olayların Türkiye’deki maden işletmeciliğinde olmamasının bir güvencesi yoktur. Özellikle Ordu-Ulubey çevresi ele alınırsa, Altın madeni işletmeciliği yapılacak bölgenin su havzasında bulunduğu görülmektedir. Alınacak bütün önlemlere rağmen siyanür atıklarının depolandığı barajda kaçak meydana gelmesi veya sel sebebiyle taşması halinde, bölgeden Karadeniz sahiline kadar alanda canlı hayatının sona ermesi söz konusudur. Dünyanın hiçbir değerli madeni, canlıların yaşama hakkından daha önemli değildir.
Siyanür zehirlenmesi dünyadaki bütün zehirlenmelerin en tehlikelisidir. İnsanlarla birlikte, siyanüre maruz kalabilme ihtimali olan üç temel hayvan grubu vardır. Birinci grup kara hayvanlarıdır. İkinci grup kuşlar, üçüncü grup ise suda yaşayan canlılardır. Birinci gruptaki hayvanların, siyanürle karşılaşma olasılığı, insanlar için alınan önlemlerden dolayı kısmen de olsa azdır. Asıl risk gurubunda olanlar ise su canlılarıdır. Bu canlılar siyanür zehrine en duyarlı canlılardır. Diğer yandan oluşacak zehirli gazlar sebebiyle bitkilerin zarar görmeleri de söz konusudur. Siyanür suya karışırsa, söz konusu canlıların zarar görmeleri kaçınılmazdır.
Yapılan sözleşmelerde terk edilen maden sahalarının tekrar verimli toprak ile kapatılıp ağaçlandırılacağı yer almaktadır. Bu güne kadar hiçbir maden sahasında bu sözler yerine getirilmemiştir. Isparta ve Burdur yörelerinde mermer ocaklarının enkazları perişan bir şekilde terk edilmiştir. Kaldı ki ağaçlandırma yapılmış olsa bile eski haline dönmesi mümkün görülmemektedir. Platform üyelerimizin Fatsa Bahçeköy Altın işleme sahasında gördükleri, duyarlılığımızı bir kat daha artırmıştır.
SONUÇ:
Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan başta altın ve gümüş olmak üzere bütün madenlerin işletilmesine ve ekonomiye kazandırılmasına karşı değiliz. Bizim mücadelemiz çevre, ekoloji, iklim ve su kaynaklarımızın korunmasını sağlamak içindir. Yöneticilerimizden bu konuda yardım ve anlayış bekliyoruz. Altının siyanürle ayrıştırılması başka bölgede yapılmak üzere cevherin nakli konusunu görüşmeye açabiliriz. Bunun dışında başka çözüm bulunmadığını bilgi ve takdirlerinize sunarız.


 

Bu haber 1427 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum