Reklam
Reklam

TAŞ KALPLİ OLARAK BİLDİĞİMİZ İNSAN

Erol Taş’ın 25 Eylül 1965 tarihinde Ses Dergisi’ne özel hayatıyla ilgili verdiği roportaj:

TAŞ KALPLİ OLARAK BİLDİĞİMİZ İNSAN

Erol Taş’ın 25 Eylül 1965 tarihinde Ses Dergisi’ne özel hayatıyla ilgili verdiği roportaj:

TAŞ KALPLİ OLARAK BİLDİĞİMİZ İNSAN
16 Eylül 2020 - 22:42



18 Ağustos 1965, Erol Taş için unutamayacağı kara günlerden biri olmuştu. Vakit akşamüzeri, odadan çıkan hemşire, hastane koridorlarında dolaşan adama başıyla işaret ediyor “Erol Bey gelir misiniz?” Erol Taş odadan içeri giriyor. Uzun seneler aynı yastığa baş koyduğu karısı, kurtulamadığı amansız hastalığın pençesinde hayata gözlerini kapıyor ve artık Erol, çocuklarının hem babası, hem de annesi oluyor.

Birlikte kahveden iki sokak ilerde olan, “Şadırvan Çıkmazı”ndaki Erol Taş'ın evine doğru yürüyorduk. İşte o zaman Erol Taş birdenbire durdu. Üstü başı kir ve pas içinde, durmadan ağlayan bir çocuğa gözü ilişmişti. “Neden ağlıyorsun yavrum?” derken çocuğun kirli yanaklarını iri elleri ile okşuyordu. Erol Taş çocukları eskiden de severdi. Fakat o kara gününden sonra, bütün çocuklar onun kendi öz çocuğu olmuştu sanki. Evin kapısından içeri girdiğimizde, çocuk sesleri kulaklarımızı doldurdu. Erol, “Çocuklar daha hiç bir şey bilmiyorlar. Annelerini hastanede sanıyorlar.” dedi. Çocuklar babalarını görünce sevindiler. Fakat, bizleri tanıyamamışlardı. Erol Taş “Bir dakika, benim çamaşır suyu kaynamış olmalı.” diyerek yanımızdan ayrıldı.

Erol Taş'ın üç çocuğu var: Güler, Gönül ve Metin. Güler ile Gönül 6 yaşında ikiz kardeş. Bu yıl okula başladılar. Metin ise 3 yaşının içinde.

Küçük Metin ağlamaya başlar. “Baba karnım acıktı.” diye sesini duyurmaya çalışır.
“Baba Karnım Acıktı” Küçük Metin ağlamaya başlamıştı. “Baba karnım acıktı.” diye sesini duyurmaya çalışıyordu. Erol Taş bir taraftan masayı hazırlarken, “Çamaşır ve banyo günleri hep böyle oluyor. Yemek saati gecikiyor.” diyordu. Masa hazırdı.
Çamaşır ve banyo günü yemek gecikse de Erol Taş her şeye yetişir. Çocuklar masanın etrafında yerlerini aldılar. Erol çocukların tabaklarını hazırladı. Hep beraber oturup yemeye koyuldular. Gönül: “Babacığım makarna çok güzel olmuş. Hep bize bundan pişir emi?” diyordu. Erol da “Her gün makarna olur mu kızım. Sonra bıkarsın. Bugün kolayıma geldi. Onun için makarna pişirdim.” diyordu.

Yemekten kalktılar. Erol çabucak bulaşıkları yıkadı. “Hadi bakalım şimdi uykuya.” dedi. Çocuklar, önce nazlandılar. Fakat Erol kalktıkları zaman onları otomobille çocuk bahçesine götürmeyi vaat edince itiraz etmediler.

Erol Taş'ın çamaşır yıkaması da uzun sürmedi. Bir taraftan yıkadığı çamaşırları sıkarken, “Ben de kirlilerin çok fazla olduğunu sanıyordum.” diyordu. Bu arada öğlen uykusundan uyanan Metin'in sesi duyuldu. Gönül ve Güler de uyanmışlardı. Artık parktaki çocuk bahçesine gidebilirlerdi. Dört kişilik “Taş” ailesi arabalarındaki yerlerini aldılar ve çocuklar gözlerini açıp kapayıncaya kadar kendilerini Gülhane Parkı'nda buldular. Önce hayvanat bahçesi gezildi, sonra çocuk bahçesindeki salıncakta sallandılar, kaydılar, eğlendiler.

Dalgın Adam Taş duvarın önündeki ağlayan çocuğa üzülen Erol, çocuklarının yanında daima neşeli olmaya çalışıyordu. Bugüne kadar çeşitli yarışmalarda 7 defa mükafat almıştı. En iyi karakter oyuncusu olarak gösteriliyordu. Fakat onun şöhrette, parada, pulda gözü yoktu. Çocuklarından başka hiç bir şeye aldırış etmiyordu. Zaman zaman boşluğa dalan gözlerinde üzüntü bulutlarını görmek mümkündü.

Sinemayı bıraktıktan sonra arayanın onu bulacağı tek yer Erol Taş Kahvesi'ydi.
Erol Taş, ölene kadar kahve işletti ve gelenleri şaşırtacak derecede misafirce ilgilenirdi. 1998'de geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Keşke her baba Erol Taş gibi olabilse. Keşke her kötü Erol Taş kadar kötü olabilse. Oysa iyi biliyorum o en zirve olduğu yıllar, yolda kötü adam diye taşlanmışlığı vardır Erol Taş’ın. Keşke tüm kötü adamlar Erol Taş gibi bir yüreğe sahip olabilseler.

Ruhun şad mekanın cennet olsun, Türk sinemasının en kötü, en iyi kalpli adamı!

Bu haber 1813 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum