Reklam

Yaşanmış Gerçek Bir Kesit. KAYIP CÜZDAN

Yaşanmış Gerçek Bir Kesit. KAYIP CÜZDAN

Yaşanmış Gerçek Bir Kesit. KAYIP CÜZDAN

Yaşanmış Gerçek Bir Kesit. KAYIP CÜZDAN

Yaşanmış Gerçek Bir Kesit. KAYIP CÜZDAN
20 Şubat 2020 - 19:21


Ortaokulda öğle arası çarşıda gezerken yerde cüzdan bulmuştum içinde epey miktarda para da vardı, sahibinin kimliği de vardı. Şeytan dürtmüştü al parayı diye ama haram lokma yemedik elhamdülillah, sahibini bulurlar diye karakola götürdüm, uzun süre beklettiler beni.
Tabi o esnada derse filan da geç kaldım, zaten çocukluktan beri hep karakollardan polislerden korkmuşumdur iyice titremeye başlamıştım. Abi dedim benim dersim var okula gitmem lazım olmaz mı? Polis abi, cüzdanın sahibi bulunmuş bekle gelsin, sen verirsin diye bekletiyoruz.
Neyse koskoca polis bekle diyor, emrine uymazsam hapse gireceğimi düşünüyorum o zamanlar, mecbur korka korka bekledim, yarım saat civarı sürdü gergin bekleyişim, sonunda abi geldi gel bakalım içeri dedi, dedim ızdırap bitti en azından hemen gireyim çıkayım da gideyim şuradan.
İçeri girdiğim an sahne inanılmaz, kırklı yaşlarında pos bıyıklı kilolu bir amca amirin önündeki sandalyede oturmuş derin derin nefes alıyor, cüzdanını bulmuş olma sevinci yerine bir kızgınlık ifadesi var suratında.
Sonra az önceki abi tekrar geldi üstümü aradı 1₺ harçlığım vardı cebimde o gün için, o zamanlar büyük para benim için ama o 4 simit alınıyor o paraya. Amirim 1₺ çıktı sadece dedi, pos bıyıklı amca olsun ne kadar kurtarırsak kârdır dedi aldı parayı elimden.
Ben iyice şok oldum tabi, abi o benim harçlığım demeye kalmadan sus hırsız diye bağırdı pos bıyıklı amca, sus paranın kalanı nerde söyle dedi. Ne parası ne oluyor derken küçük bir çocuğun korkuyla yapacağı şeyi yapıp ağlamaya başladım.
Bak bir de ağlıyor hırsıza bak üste çıkacak, korkum iyice zirveye ulaşmış ne diyeceğimi de bilmiyordum, konuşmaya da takatim yoktu. Susmayı tercih ettim, ne kadar tercih denebilirse…
1 saatten fazla olmuştu artık nerdeyse okul bitmek üzereydi servise de geç kalırsam 10 km köye yürümek zorunda kalabilirdim. Yalvar yakar çıkmak istedim, amir insaflıymış azıcık, bak almamış işte çocuk alsa niye getirsin buraya cüzdanı hem dedi, zorla ikna etti adamı.
Karakoldan çıkış anım var ki, sanki nezarette 70 yıl yatmış gibiydim, çıkar çıkmaz okula koştum, ders bitmek üzere tabi.
Müdür bey bir güzel geç kalma azarı attıktan sonra dinlemeden ceza verdi, önce sonra derse gönderdi, sınıfa girdim ama hâlâ ayaklarım titriyor, geçtim sırama oturdum, olay üzerine düşündüm epey süre, hâlbuki iyilik yaptım dedim niye böyle oldu ki…
Yine Çarşı.
Aradan çok zaman geçmedi, yine bir öğle arası çarşıdayım, öğle namazını kıldım, cenaze var öğle namazını müteakip, babam kimin olursa olsun katıl cenazelere derdi, kişi gider rabbimin emaneti kalır onu uğurlamak üzerimize borçtur diye.
Neyse kıldık namazı, bizim amir gördü beni uzaktan çağırdı yanına, görünce korktum kaçsam mı dedim ama artık polis görünce bacaklarım otomatik titremeye başlar olmuştu korkudan, neyse mecbur gittim yanına…
Abi, ben suçsuzdum dedim, sakin ol dedi, biliyorum zaten, kimin cenazesi bu bilmiyor musun? Hayır demek için kafamı salladım ama desem yine başım belaya girecek, cenazeye katıldı diye başım belaya giren ilk insan olacağım diye düşündüm.
Senin cüzdanını bulduğun adamın cenazesi bu dedi, kahve içerken boğulup ölmüş, kendisini uzun zamandır tanırım, ilçenin saygın kişilerindendi, ama birazcık aksi biriydi, sen onun cüzdanı bulduğunda cüzdanda eksik para çıktı onun dediğinden.
O da senin aldığını düşündü, dediğim dedik biridir, kolay kolay ikna edilmez biridir de, o yüzden öyle davrandı o gün sana. Vallahi ben almadım dedim, biliyorum dedi gülümseyerek, daha sonra hanımı arayıp söyledi, parayı ceketinde unutmuş evde, seni boşuna üzdük.
Uzaklara daldım o an, sinirlenmek yerine aklanmış bir suçlu gibi hissettim, masumdum ve öğrenilmişti bu, bir süre sessizlik oldu, sonra asker selamı verip uzaklaştım yanından, tam okula doğru yöneldim ki, muhtemelen cenaze yakınlarından iki kişinin sohbeti ilişti kulağıma:
“Vay be ölümlü dünya”
- Ecelin ne zaman geleceği bilinmiyor sorma;
“Koca denizde boğulmuyor da 1 milyonluk (1₺) kahveden boğulup ölüyor insan….” 
1 milyon sözü kulağımda yankılanmaya başladı…
Ya Rabbi dedim, bir yetimin 1 milyonunun hakkını dahi unutmayan sen, bizi haramdan koru, zalim olmaktan sana sığınırım… Ben mazlum olmaya razıyım sen bizi yeter ki şaşırtma.
Yalnız Mevlam bilir o 1 milyonluk (şimdiki 1 lira) kahvenin parası o gün cebimden zorla alınan harçlığımla mı ödenecekti ama hiçbir zulüm, hiçbir zalim, hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz.
Zilzâl Suresi - 7-8 . Ayetlerinde mealen ne güzel buyurulmuş;
Kim zerre miktarı hayır (iyilik) yapmışsa onun karşılığını görür. Kim de zerre miktarı şer (kötülük) işlemişse onun karşılığını görür diye. 
Yemek yemekten çok kul hakkı yediğimiz çağda, Rabbimiz hepimizi mağfiret etsin, biraz daha anlayışlı ve saygılı olmayı nasip etsin. 

- Alıntıdır
Düşünün bir hele. Kimlerin cebinden kimler neler aldı da onları ağaç kabuğu yemeği layık gördü. Rabbim sen affedicisin. Bizleri de affet. Beddua etmiyorum amma velakin sen de her şeyi gördün ve de görmeye devam ediyorsun.

Bu haber 1242 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum