Samimiyetsiz misiniz Yoksa Samimiyet SİZ misiniz?
Reklam
Hümeyra EREN

Hümeyra EREN

Yeşeren Kalem

Samimiyetsiz misiniz Yoksa Samimiyet SİZ misiniz?

01 Ekim 2024 - 18:03

Zulüm, zulüm…
Her yerde, her kıtada, her coğrafyada… Ağlamaktan kan çanağına dönen gözler, korkudan dökülen saçlar, açlıktan titreyen bedenler…
 
Zulmün bu kadar özgür olduğu, gökyüzü kadar engin bir alana yayıldığı bir zaman olmuş mudur tartışılır. Belki çok daha fazlası belki azı belki de aynısı. Ama bu zamandaki kadar acımasızca olmamıştır. “Tarih tekerrürden ibarettir.” sözü adeta bu zulümlerin tekrarının habercisi olmuş. Yaşananlardan ders alınmadığı sürece de insanlık, aynı acıları daha da yenileri eklenmiş bir şekilde yaşamaya devam edecektir.
 
Kitle iletişim araçları olmasa insanın aklının tahayyül edemeyeceği şeylerin yaşanıyor olduğundan haberdar olamayacağız. Çünkü bu kadarını insanın aklı havsalası almazdı.
 
Merhamet…
Merhamet en çok insana yakışır, yaşanan bir acıya ortak olmak, onu hissetmek bizi sadece insan yapar. Öte yandan insanoğlu ortak bir paydada zulme karşı buluşursa bir şeyleri değiştirebilir.
 
Ağızlara gem vurulunca gönüllere de gam zincirleri vurulur. Gönül, dilde lisanı halini görmek ister zira.
Zulme sessiz kalmak;  “Zulme sessiz kalanlara, zulmü görmezden gelenlere de merhamet edilmeyecektir. Dünyanın neresinde olursa olsun zulme sessiz kalmak, mazluma el uzatmamak, bu nebevi öğretiden mahrum kalmaktır.” şeklinde tanımlanmıştır.
 
Büyük bir tufana yolculuk var. Kurtarıcı bir gemi gelse ne alacağız yanımıza? Herkesin gemisine aldığı azık hayret verici. Hırs, gösteriş, bencillik, duyarsızlık… Halbuki önünde yakutlar, mercanlar, inciler var ama alınanlar çakıl taşları ve kırık aynalar… Biz bu durumun neresindeyiz?
 
Dünyanın dört bir yanında devam edegelen zulümler, savaşlar var halen. Şöyle bir dünya haritasına baktığımızda her kıtada bir savaş... Filistin, Gazze, Doğu Türkistan ve daha niceleri… Sözde çağın bu kadar ilerlediği bir dönemde halen bombaların atılması çağın aslında hiç de ilerlemediğinin, zulmün ilerlediğinin kanıtı adeta.
 
Acı yarıştırmadan, milli değerlerimizden ve dahi insanlık onurumuzdan ödün vermeden bu yolda bir duruşumuz olsun. Bir şuur lazım. Öyle bir şuur ki şucu bucu demeden;  en ufak bir haksızlığa karşı insan olarak el ele verip akıl, vicdan, cesaret, feraset ve basiretle kolkola yürüyerek onurlu ve samimi bir duruş sergileyelim. İnsanlığın ve dünyanın buna çok ihtiyacı var çünkü.
 
Çocuk… Ah çocuklar… Öylesine güzel ki, üzerine cümle kurmaya korkar insan. Cümle tam anlatamayacak da eksik kalacakmış gibi… İşte böylesi çocuklar katlediliyor. Nice Narinler nice zalimlerin elinde ziyan oluyor.
Çocuğun milleti olur mu? Çocuk zaten tek başına bir millet. Nasıl ayrıştırılır ki ayrıştırdığımız anda ayrılırız insanlığımızdan. Acının milleti olur mu acı acıdır.
 
Hayat dediğin, bir doğum bir ölüm ve bu iki nokta arasındaki duruş. Ölümde sıranın olmadığını dededen önce torunu ölünce daha iyi anlıyor insan. Ne zaman geleceği belli olmayan ölümü onurlu bir duruşla beklemek insan olana yakışır. 
 
Ruhlar bayrağını kaybetmiş, özgür değil. Saplanmışlar bir karanlığa. Vicdanlar körelmiş duyarsızlık olmuş duruşları. Arada samimiyetsiz birkaç çıkışla gündem olmaya çalışan can çekişen duyarsız insanlar. Onlara çok kızgınım.
 
Binlerce çocuk en acımasız şekilde katledilmişken, insanlar yerinden yurdundan edilmişken hiç ses çıkarmayanlar köpeklerin uyutulmasına nasıl yaygaralar kopartıyor. Samimiyetiniz inandırıcı değil, biliniz! Samimi olan insan, tüm canlılara karşı aynı hassasiyeti gösterir. Aşık Yunus Emre’nin dediği gibi “Yaratılanı severim. Yaratandan ötürü.”
 
Samimiyetsiz insanlara yüreğimden kalemime şu cümleler dökülüyor.
Samimiyetsizsiniz!!!
Sade bir etsiniz
Samimiyet  SİZ olsaydınız eğer
Bunca zulme başınızı gömmezdiniz.
Zira samimi bir duruş gerek vesselam.
 
 
Peki bunca zulme karşı yapacağımız ne var elimizde? Elimizde olan en güçlü iki şey dua ve boykot… Samimi bir duruş ve doğru kararlar verimli sonuçlar doğuracaktır.   İyi değerlendirmek, bilinçli hareket etmek  lazım.
 
Boykot alanımızı kısıtlamaz aksine bizi özgürleştirir. Alacak bir şey kalmıyor ne alalım aç mı kalalım demeye de gerek yok. Öyle çok alternatif var ki yeter ki isteyelim, niyetine girelim. Bir şeyi önemsediğimizde yapacak çok şeyimiz vardır. Önemsemediğimiz ise hiçbir şey.  Mesele önemsemek ve samimi bir önem vermek.
Her zamankinden çok daha fazla duyarlı olma zamanı .Vicdanlarımızı duyarsızlıktan arındıralım. Diyorum ki,
Duyarsız vicdanlar
Artık DUY, arsız vicdanlar…
                                       Mutlu ve huzurlu bir dünya duasıyla…
 
 
 
                                                                                                                                                                                                   
 
 
 

Bu yazı 216 defa okunmuştur .