BÜYÜK ODUNLARI KÜÇÜK
ODUNLAR TUTUŞTURLAR..
Günahtan korunmak yapılacak cihatların ve ibadetlerin en başta geleni ve en büyüğüdür.
İmam Hüseyin (a.s.) buyurdu ki: “Farz olan cihadlardan biri insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihad etmesidir.
“ İşte bu cihad, cihadların en büyüğüdür.”
-Cihad dört kısımdır; bunlardan ikisi farzdır, biri ancak farzla birlikte yapılan sünnettir, (diğer) biri de sünnettir.
Farz olan cihadlardan biri insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihad etmesidir. İşte bu cihad, cihadların en büyüğüdür. -Biri de yakınınızdaki kâfirlerle cihad etmektir ki, bu da farzdır. -Farzla birlikte yapılan sünnet cihad ise şöyledir: Düşmana karşı cihad etmek bütün ümmete farzdır. Zira cihadı terk ederlerse, onlara azap gelir; (elbette) bu azap sadece millete gelir, (İmama değil). İşte bu cihad İmama sünnettir. (Yani, İmama yalnız başına farz olmaz; halkın İmamın yanında yer almasıyla farz olur). Bunun haddi de İmamın ümmetle beraber düşmana saldırıp onlara karşı cihad etmesidir.
-Sünnet olan cihad ise, kişinin bir sünneti (güzel bir geleneği) ayakta tutmak ve onun hayata geçirilmesini sağlamak için verdiği çabadır. Bu yolda çalışmak ve çaba sarf etmek en faziletli amellerdendir. Çünkü bu (güzel olan) bir sünneti diriltmektir.
-Yüce Allah (cc) bizleri yaratıp denemeye uğrattığı için emirler verdiği gibi, yasaklar da koymuştur.Şanı yüce olan Rabbimizin kaçınılması gereğini bildirdiği bu yasaklar, açıkça belirlenmiş inançlar, sözler, davranışlar ve işlerden oluşmakta, çiğnenmeleri ise günahları oluşturmaktadır.İslamî yasaklar işte bu anlamları taşımaktadır.
Alkollü içkiler, domuz eti, leş ve sıhhatimizi zedeleyebilecek her türlü maddeler gibi gıda, israf, karaborsacılık, kumar ve faiz gibi sosyal nitelikli haramları-yasakları tek tek inceleyelim. Rüşvet, hırsızlık, baskı, işkence, yaralama, öldürme, zina ve yalancılık gibi hukukî, gurur, kin, gösteriş ve hased gibi rûhî günahları birer birer tetkik edelim. Bu aktif günahlardan her birinin sunduğumuz karanlık anlamların biri veya birkaçı ile özdeşleştiğini göreceğiz.,
-Mâlik bin Dinar İslâm âlimi ve mutasavvıf olan tabiinlerdendir
Su üzerinde yürüyen evliya olarak da bilinir
Malik bin Dinar hazretleri günlerden bir gün yolda yürürken toprakla oynayan, kâh gülüp kâh ağlayan bir çocuk görür.
Çocuğa selam vermeyi düşünürken, nefsi mani olmaya çalışır.
Ama Peygamber efendimizin küçüklere de selam verdiğini düşünür;
- Selamün aleyküm ey çocuk.
- Aleyküm selam ey Malik.
- Beni nereden tanıyorsun?
- Kâlu beladan.
- Niçin toprakla oynuyorsun?
- Onunla hemhal olmak için, çünkü ondan geldik, onda yaşıyoruz, tekrar ona gireceğiz.
- Nefis ile akıl arasındaki fark nedir?
- Nefsin seni selam vermekten engelleyendir, aklın ise seni selam vermeye teşvik edendir.
- Neden bazen ağlayıp bazen gülüyorsun?
- Toprağın üstündeki hayallerime gülerim.
Toprağın altında başıma geleceklere ağlarım.
- Sen küçüksün, ne günahın var ki ağlarsın?
- Öyle deme, “Ben annemin ateş yakarken büyük odunları küçük odunlarla tutuşturduğunu bu gözlerimle gördüm...!
Cehennem büyük küçük demiyor bütün günahkarların hepsine talip olduğunu bilmezmisin ey Malik bin DİNAR der.
Rabbim cümlemizi en büyük cihat olan nefsi ile mücadele etmeyi cennette cemaliyle buluşmaya bizlere de nasip eylesin.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ

YORUMLAR