ÇIPLAKLIK VE TEŞHİRCİLİK!
Hüseyin Deniz

Hüseyin Deniz

Huzur Köşesi

ÇIPLAKLIK VE TEŞHİRCİLİK!

01 Aralık 2025 - 13:24

ÇIPLAKLIK VE TEŞHİRCİLİK

Teşhir etmek’,  göstermek, sergilemek, herkese duyurmak veya dile düşürmek gibi anlamlara gelen bir terim. ‘Teşhircilik’ veya daha Türkçe bir kelime olarak ‘göstermecilik’ ise günlük hayatta nâmahrem yerlerini başkalarına göstererek haz ve doyum sağlama olarak tarif ediliyor günümüzde.

Örtünme insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte bizim hayatımızdaki şekli ve sınırları daha çok dini anlayışımızla ilgilidir. Kur’an-ı Kerim’deki ayetler ve Peygamberimiz’in hayatındaki uygulamalar yorumlanarak hem erkeklere hem de kadınlara yönelik giyinme şekli ve sınırları belirlenmiştir. Günümüzde tesettürü atan veya göz ardı eden Müslümanlar bulunsa da bu durum İslam’da tesettüre yönelik kuralların bağlayıcı olmadığı şeklinde yorumlanamaz. Birileri çıkıp, İslam’ı en yakından yaşayan sahabe kadınlarının, gelen ayetler karşısında nasıl tavır takındıklarını görmezden gelerek baş örtüsü hakkında kendi kafalarına göre verdikleri hükümleri Müslümanlara gerçeklik gibi yutturmaya kalkamazlar.

Kur’an-ı Kerim ‘ bize husus ta hakkında şöyle cevap veriyor:

1-Nur suresi 30-31. ayetinde

“Gözlerini harama çevirmekten sakınırlar ve ırzlarını korurlar.

A’raf suresi 26-27. ayetlerde “Ey âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik; hayırlı olan takva elbisesidir.” “Ey âdemoğulları! Şeytan ana babanızı çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak çıkardığı gibi sizi de şaşırtıp bir belaya düşürmesin…” Bu ayetlerde çok açık giyinme denen teşhirin katiyen haram olduğu belirtilmektedir.

 Genel olarak insanlığa hitap eden ayetlerde, Allah’ın yarattığı nimetlerin en önemlilerinden olan ve tarih boyunca bütün insanlarca hem bedenin korunması hem ahlakın korunması hem de bir ziynet ve saygınlık aracı olarak kullanılan elbisenin önemine dikkat çekilmiştir. Burada böylesine önemli olan bir nimetin sahibine teşekkür edilmesi gerektiğine dair işaret vardır. 

Bu tehlikelere karşı insanı ıslah edip yaratıcının fıtrata nakşettiği değerleri imana ve ahlaka dönüştürerek bir yol açmamız gerekiyor. Bakara suresinde de buyurulduğu gibi ekine ve nesle açılan bu savaşta öncelikli olarak ne yediğimiz ve ne içtiğimiz de önemlidir.

Sapkın hareketlerin örgütlenmiş, fonlanmış ve dernekleşmiş yapılarına karşı mücadele ederken tuzaklarına düşmüş gençleri ve ailelerini yalnızlaştırmamalı. Hud suresinin 80. ayetinde Lut peygamberin diliyle bu sapkınlığa yönelik olarak dile getirilen “Keşke karşı koyabilecek bir kuvvete sahip olabilseydim!” isteği bizler için bir yol olsa gerek. Kuvvet ve güç oluşturabilmek için, değerlerimize sahip çıkmalı; aileyi ve iç dinamiğini koruyup insanlığa ve inancımıza yapılan saldırılara karşı bireysel ve toplumsal direnç göstermeliyiz. Ülke yöneticilerinin de kanun ve yönetmelikler aracılığıyla sapkınlığa karşı tedbirler alması caydırıcı sonuçlar açısından mühimdir.

Çocuklarımızı azgın gruplara karşı korumalıyız. Yıllarca emek verdiğimiz gençlerimizi hududullahı aşan özgürlük ve tercih söylemlerinin şeytani cazibesiyle baş başa bırakmamalı, konuyla ilgili olarak daima bilinçlendirme çalışmaları yapmalıyız.

Bilinçli bir tercihle sapkınlığa yönelen ve bu azgınlığı yaygınlaştırmak için aktif rol alan kesime karşı asla müsamaha göstermemeli; yaptıklarını meşru görmeyip tavrımızı net ortaya koymalıyız.Hiç kuşkusuz iyilikten yana tavır almayan, kötülüğe ortak olmuştur. Ruhumuzu fenalıkların bütün çeşitlerinden koruyup örten ve faziletlerin bütün çeşitleriyle bezeyip süsleyen takva elbisesine bürünmek en büyük sorumluluğumuzdur.

Birde,”Kötülüğe karşı kötülük, her kişinin kârıdır;ama kötülüğe karşı iyilik, er kişinin kârıdır.Siz olun kötülüğe karşı iyilik yapın,Hoşgörününde bir sınırı vardır,kötülüğe karşı müsamaha gösterilirse suça dönüşür.

Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ

 

Bu yazı 51 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum