ELBETTEKİ,MEZAR VE MEZAR TAŞLARININDA DİLİ VARDIR
Bir çoğumuzun yanıbaşından sessizce geçip gittiğimiz mezarlıklar, aslında ibret nazarıyla bakılması gereken mekanlar olup, mezar ve mezar taşları da sırlarla dolu bilgiler içermektedir ...Yunus Emre'ye göre ise ölüler, "Düştük ana rahminden pazara/Bir kefen aldık döndük mezara" demektedirler.
Hz. Ömer'in yüzük taşında, “Ey Ömer! Ölüm sana vaiz olarak yeter” yazısının yer aldığı rivayet olunur.
Bir gün yolum bir yakınımın vefat’ı dolayısıyla kabristanlığa düştü.
Hiç aklıma gelmeyen sorular geldi.
Ölenleri neden toprağa gömerler?
Kabirler bir düzen içinde neden hep aynı yöne doğru kazılır? Mezar taşları ölenin baş tarafında bulunur ve neden hep farklı,farklı şekillerdedir?
Ve daha bunun gibi bir sürü sorular..!
Elbetteki hiç şüphesiz ölülere mekan olan mezarlıklar, yaşayanlar için ibretlik ve gerçek birer uyarıcıdır.Burada ne zenginin mal ve mülkünden, ne makam sahiplerinin koltuklarından şöhret sahiplerinin şakşakçılarından eser yok,bu mekanda, büyük-küçük, genç-yaşlı, güzel-çirkin ve saire demeden herkes aynı durum ve konumdalar.
Dünyadayken kudretli birer hayat süren paşalar, valiler, politikacılar, mimarlar, hakimler, para ve şöhret sahibi insanlarla, garibanlık, sefalet ve fakirlik içerisinde bir hayat geçirenler bu kemik tarlasında hep birlikte sessiz sedasız yatmaktalar.
Velhasıl burada dünyada iken konumları itibarıyla farklı olsalarda,ölüm karşısında eşitler...
Er veya geç tüm canlılar bir gün mutlaka ölümle yüzleşecekler. Ölüm gerçeğini unutup hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlara, ibret için şu dizeler yeter de artar bile;
“Dünyasına dünyasına, aldanma hiç dünyasına,
Dünya benim diyenin, gittik daha dün yasına...
Yüce Peygamberimiz de bu hususta, “Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın" buyurmaktadır.Unutmamalıdır ki ölüm bedene özgü bir hadise olup, ruhlar asla ölmez.
Ölüm, fani dünyadan gerçek ve ölümsüz hayata bir geçiş olup, ondan asla kaçış yoktur. Bu hususla ilgili olarak Nisa Süresi 78'inci ayette, “Nerede ol(ur)sanız (olun), sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine ölüm sizi (gelip) bulacaktır” denilmektedir...
Mezarların diline gelince…!
Mezarlar ve mezar taşları, üzerlerinde yazan kelimelerin her biri taşların ötesinde anlamlar taşırlar. Dünya da kalanlarına bırakılmış ve ahirete kadar varlıklarını koruyacak olan hatıralar, mektuplar ve nasihatleridir
Aslında her mezar taşı yaşanmış bir ömrü simgeler. Herbirinde bir ömre sığdırılmış sevinçler, üzüntüler, hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, korkular ve kahramanlıklar saklıdır.
Bir mezar taşında şöyle bir ibare yer almaktaymış;
Eğer hayatın bu kadar kısa olduğunu bilseydim, hiçbirşeyi bu kadar uzatmazdım...
Mezarlar ve ölenin baş kısmına konan mezar taşları, konumları, şekilleri ve yazıları vasıtasıyla inşa edildikleri döneme ait topluluklar, kimlikler, meslekler, değerler, statüler ve inançlar hakkında bilgiler sunarlar.
Osmanlı zamanında mezar taşları, kadın ve erkek mezar taşı olarak ayrılırmış. Kadın mezar taşlarında başlık bulunmazken, erkek mezar taşlarında ise mutlaka bir başlık bulunurmuş.
Kadınların mezar taşları yerine selvi ağacı ve motifleri işletirmiş.
Eğer servi içinde servi resmi varsa, o mezarda hamile iken vefat eden bir kadının yattığı anlaşılırmış.
Erkek mezar taşlarında genellikle çoğu zaman mezarda yatan kişinin dünyadaki mesleğini yansıtırmış.Eğer kavuk varsa bir sadrazama veya ulema sınıfından birine, fesliyse II. Mahmut sonrasında vefat etmiş bir şahsa ait demekmiş.Fes Osmanlıya II. Mahmut zamanında gelmişti.
Son söz;Said Nursîden olsun ..!
“Mal istersen kanaat yeter. Düşman istersen nefis yeter. Nasihat istersen ölüm.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ

YORUMLAR