KUL HAKKI VE TORPİLLE İŞ GÖRME
Her ne şekilde olursa olsun kul hakkının gaspedilmesi cinayettir ve büyük bir hakkaniyetsizliktir.
Cenab-ı hak bakara suresi 188’de bizlere şöyle buluyor:”Mallarınızı haklarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Bile bile, günaha saparak, insanların mallarından bir kısmını yemeniz için onun bir parçasını yetkililere aktarmayın.
İşte yüce Rabbimiz Kur’an‘da onlar nefislerine zulmedenler diyor ya,nefsinize zulmetmeyin.
Aslında başkalarının haklarına canlarına mallarına zulme derken o kişiler kendilerine zulmetmiş oluyorlar.”
Buna tevessül edenlen kendilerini ve kazançlarını haramın içine yani dibine kadar atıyorlar.
Bu yolla iş görenlerin yedikleri ve içtiklerinin hepsi haramdır.
Torpil yaparak bir başkasının yerine kendisini atatarak işbaşı yapması,tayin ve yaptırmak suretiyle makam’a gelmesi haram oğlu haramdır.
Allah Resul’ü (Sav) efendimiz bir hadislerinde bizlere şöyle buyurmaktadır: Bir yaparken, o işi yapacak kişileri atarken o işi ehline verin demiştir.
Elbetteki başarıyı yakalamak ve verimliliği artırmak açısından, öncelik ehil ve liyakat sahibi kişiler olması gerekir.
Onların yerine, çıkar ve menfaat için yalakalık yaparak kendi yakın ve çevrelerini siyasi kimliklerini kullanarak herhangi bir işe yerleştirmek helal bir yol değildir, aynı zamanda; haksızlıktır, yolsuzluktur,adaletsizliktir, kayırmacılıktır. Kesinlikle bunun vebalini bu yola tevessül eden o kişiler ödeyemezler.
Kul hakkı yemenin İslam dininde çok büyük bir vebali ve günahı vardır.
Kul hakkı denince o kişiler kendi aralarında helalleşmediği sürece Allah kesinlikle karışmıyor
Kişinin işlediği her günah her affolunur ancak,kul hakkı bunlardan müstesnadır.
Bu kul hakkı gaspını her kime yaparsa yapılsın, bunun bir haksızlık ve hırsızlık olduğunu biliyoruz ancak; Günümüzün insanları Allah’tan korkmayarak kuldan da utanmayarak,bu kul hakkını hiç çekinmeden yemeye hâlâ da devam etmektedirler.
Hele kanunlardan korkmasalar bu bu tip insanların yapamayacağı hiçbir şeyde yoktur.
Bu haksızlık,hırsızlık kayırmacılık ve torpil olayı ve bu düşünce tarzı sadece İslam ülkelerinde değil,bütün dünyayı sarmıştır.
İster inansın ister inanmasın bütün insanların kalbinden ve gönlünden hak hukuk Allah korkusu kesinlikle kalmamış ve yok olmuştur.
Gelsin de nereden gelirse gelsin, kazanayım da nasıl olursa olsun,o benim nasibimdir, ister helal, isterse haram olsun
hiçde önemli değil, “Haram helal ver Allah’ım, bu senin kulun yer Allah’ım.” Düşüncesi hasıldır.
İşte bu tarz ve düşünenler sayesinde günümüz dünyası yaşanmaz hale gelmiş ve güçlü zayıfı ezmekte, elindeki ekmeğini almaktan hiç çekinmemektedir.
İsterseniz bunları birkaç misallerle izah etmeye çalışalım; Dünyanın idaresi ve yönetimi beş kişinin elindedir.
Günümüz dünyasında İşte İsrail Filistin olayı. Rusya Ukrayna olayı. Fabrikatör işadamının çalıştırdı elemanın hakkına göz dikmesi onun hakkını vermemesi,mecbur birakarak ucuza çalışmak,hakkını gaspetme olayı.
Bir babanın çocuğu olan erkek evladına verdiği mirası, kız evladına vermemesi olayı vs gibiler
Bu ne kardeşim: İster fabrikatör, İster iş adamı olsun; çalıştırdığı işçilerin hakkını gasp etmek için bu dünya bahaneler ve entrikalar çevirmenin ortaya koymanın ne gereği vardır.
Her şeyi adalet ve liyakat çizgisi üzerine yürütülürse, haksızlık ve hırsızlık yolsuzluk olmasa daha güzel olmaz mı?
İnsan gücü ve emeği ve alın terinin ve liyakatlı insanların hakkının çalınması doğru bir şey değildir.
Ne kadar acziyet ve acınacak bir durumdayız!
Günümüz dünyasında; Güçlü güçsüz’ü eziyor, haklar yeniyor, haksızlık hırsızlık ve yolsuzluk almış başını gidiyor.Hiç kimse hak hukuk dinlemiyor Allah’a vereceği hesaptan da korkmuyor.
Ne demişler: Son gülen iyi güler ve zâlimin zulmü varsa, var olduğu kesin herkesçe biliniyor ama hiç kimse unutmasın mazlumunda AllahAllah’ı vardır.
Bu dünyada yaşamanın bir takım kanun ve kuralları vardır bu değerlerde herkes için evrenseldir.
İllaki,bu konun ve kuralların karşılığını Kur’an‘da görmek zorunda değiliz ve İslam dininin peygamberi Hz Muhammed bunu hayatının her safhasında bunları yaşayarak bizlere her yönüyle tatbik etmiş ve öğretmiştir.
Bu değerleri bilmeyen devletler milletler bir takım kurallar koyarak bu kurallar sayesinde ülkelerini ve millet olarak ayakta durmayı başarmışlardır ve kuralsız ve kanunsuz hiçbir devletin hiçbir milletin hiçbir insanın ayakta durmasında mümkün değildir.
Biz Müslümanlar kendi içimizde, kendi ailemizde, kendi yaşadığımız toplumda ve devlet olarakta bu konuda hassas davranmıyoruz, koyduğumuz kanunlar sayesinde bizleri idare etmek için yetersiz kalıyor ve huzurluda olamıyoruz haksızlıklar hırsızlıklar yolculuklar yapanlar bir müddet sonra serbest kalıyorlar, hak arayanların vicdandanları rahatsız oluyor.
Müslüman milletlerin topluluğuna bakıldığında,Haram ,helal noktasında, hiç bir şekilde hassas davranılmıyor,hayattan o kadar kopmuşuzki, allahın farz vacip sünnetler varken, çok küçük ayrıntılara takılıyoruz.
Adamın kendisi her halti yiyor, çocuğuna yemek yerken besmele çekip çekmediğinin hesabını soruyor ve ona kızıyor azarlıyor.
Öbürüne sen neden sağ elinle yemek yemedin diyerek kaşığı çocuğun kafasına vuruyor.
Bankaya faize para yatırıyor, oradaki memur’a çay sol elle içilmez diyerek çıkışıyor.
Peki bizler bu kültür ve bu düşüncelerin, aymazlıkların sayesinde nasıl medeniyeti yakalayacağız, vicdanlarımız nasıl rahat edecektir?
Kur’an ‘ın oku emrine muhalefet ettik ve onu okumadık, içeriğini bilmedik, millet feza’ya,yani Uzay’a giderken,bizler yaya kaldık. Bisiklete binmenin şeytan icadı olduğu için günah olduğunu söyledik, bir şeyler icat edipte üretemedik.
Bu nedenlerden dolayı İslam ülkelerinde ayrılık sefillik yolsuzluk yoksulluk adaletsizlik baş gösterdi.
Başkalarının gönderdiği silahları oyuncak gibi kullanarak kendi müslüman kardeşlerine çevirdiler.
Cahilliğin ve adaletsizliğin olduğu yerde huzur ve sülünün olmasına pek de mümkün değildir.
Hocam diyor çocuğumu kurtarmak bir işe yerleştirmek amacıyla yalvardım yakardım torpil yaptım çocuğumu işe yerleştirdim bu helalmidir haram mıdır diye soruyor.
Bu haramdır, harama tevessüldür, haramla iş görmedir, başkasının hakkını gaspdır, hırsızlıktır ve en büyük hakkaniyetsizliktir.
O işin ehli olan ve liyakatlı insanın işinin elinden alınmasına ve önüne geçmişsin,o kişinin hakkının gasp edilmesi demektir.
Yüce Rabbimiz Nisa Suresi 58’de şöyle buyurmaktadır:”Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.
İşte bu ayette de belirsizliği üzere emanetleri ehline ve liyâkatli insanlara vereceksiniz hak etmeyene vermeyeceksiniz.
Vicdanlı insansanız veremezsiniz zaten.
Siz biz hepimiz bununla emrolundunuz,kim ne hak ediyorsa kim neye layıksa bu iş öyle olmalıdır.
Hz peygamber (S.a.v) efendimiz Kabe Fethedildikten sonra,Hz. Ali’nin de orada bulunduğu halde Kabe’nin anahtarını bir gayrimüslime vermiş be Hz. Ali buna itiraz etmiş Kabe’nin anahtarını neden bir gayrimüslime veriyorsunuz ya Resulullah değinde; Hz. Peygamber o işi ehli liyakat sahibi oda onun için ona verdim demiştir.
değerli : Allahın Resulü kesinlikle hiç kimsenin dinine inancına mezhebine ve meşrebine bakamazdı, öncelik liyakat sahibi bir kimsenin hakkı kendisine vermesinden yana tavır alırdı.
İllede bir iş yapılması veya o işe layık görülecek insanlarda birinci Şertın namaz kılanlar,oruç tutanlar demiyor Kur’an‘da liyakat sahibi diyor işin ehli diyor.
Ama sen namaz kılıyorsun,oruç tutuyorsun ancak başkasının hakkını çalıyorsun hırsızlık yapıyorsun onun yerine kendi yakınına torpil geçiyorsun, veya ihaleye fesat karıştırıyorsun çıkar ve menfaat peşine düşüyorsun sonuçta ben Müslümanım diyorsun, böyle Müslümanlık olmaz, olamaz. Müslüman dürüst temiz,iyi niyetli,hakkaniyetten yana taraf olan kişilerdir.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ