DİK DURUN, EĞİLMEYİN...
Reklam
KEMAL VANLI

KEMAL VANLI

tokattan.com

DİK DURUN, EĞİLMEYİN...

03 Haziran 2021 - 10:39

İş Reza Zarrap meselesine doğru gidiyor...
Devlet görevlisi oldukları halde, uyuşturucu dahil, tecavüz dahil, mala çökme, tehdit, şantaj, haraç, işkence, cinayet, suikast dahil... para için, güç için suçun en adisine kadar bulaşanlar... ve bu pisliklerini kamufle etmek için de kendilerini derin devlet diye bir kavramın ardına gizleyenler...
Ve bu rezil asalaklarla mücadele etmesi gerekirken, aksine onları koruyan.. devletin içine-içine sokan... hatta iş tutan siyasi iktidar sahipleri...

Sedat Peker'i zamanında yargılayamadılar...
Yargılayamadıkları gibi, gibi, onu koruma altına aldılar, dokunulmaz yaptılar, rol model olarak sahaya saldılar...
Şimdi de Sedat Peker'in itiraflarında ortaya çıkan isimlere aynı şeyi yapıyorlar...

Dün Sedat'ı koruyanlar, bugün Sadat'ı koruyor...
Derine, derine itip Memet'i koruyor...

Yıkan'ı, Dökeni, Eken'i koruyor...
Olga'yı koruyor, Tolga'yı koruyor...
Makam'ı, Rakamı Erkam'ı koruyor...
Pırlantayı atıyor, Saman'ı koruyor
Karıncayı eziyor, Süleyman'ı koruyor...

Bir zamanlar Reza Zarrap içinde durum aynıydı...
Onu almak, yargılamak, sorgulamak isteyenlerden korumak için önüne yatarız diyorlardı...
Sonradan ortaya çıktı ki; çoğu Zarrap'ın önüne yatmış... 
Altın teklif edince..; altına da hayır dememiş...
Koruma, kucaklama, sahiplenme sürmüş gitmiş...
Ta ki; Amerika kucağına çekene kadar...

Diğer konular da benzer bir akıbete doğru gidiyor...
Korkarım ortaya çıkanlar; Amerikan ya da uluslararası yargı organlarının, bu ülkeden birilerini yargılama ihtimalini güçlendiriyor...

Yargısından, emniyetine... askeriyesinden, mülkiyesine Devletin içine, içine soktukları hocaefendileri ve müritlerine bir gün aniden, "terörist ve teröristbaşı" demeye başlamaları gibi... dün mitingler yaptırdıkları, adam dövdürdükleri, gazete bastırdıkları, yılın hayırsever iş adamı ödülü verdikleri reislerine, bugün "Organize Suç Örgütü Elebaşı" demeye başladılar...

Dün önüne yatarız da vermeyiz dedikleri Zarrab'ı, Amerika eline alıp saz gibi çalmaya başlayınca, "hain" dedikleri gibi...

Şimdi elimizde Zarrap'tan çok daha büyük suçlara bulaşmış olma ihtimali olan... 
Bize Zarrap'tan çok daha büyük zararlar verebilecek... 
Uluslararası suç işlemekten, uluslararası mahkemelerde yargılanabilecek irili-ufaklı yeni Zarrap namzetleri çıktı ortaya...
Kendiliğinden türemediler tabii ki...
Siyasi ortam, siyasi otorite yol verdiği için...
Siyasi otorite koruduğu, kolladığı, iş tuttuğu için...

İşin kötüsü Zarrap'ta olduğun gibi, diğerlerini de kendimiz yargılamıyoruz...
Kendimizin yapamadığını, bir gün Amerika ya da başka bir uluslararası mahkeme yapınca sevinecek miyiz, üzülecek mi... onu dahi bilemiyoruz...

Ama artık, devletin , siyasetin içinde suça bulaşanlar veya suça bulaştıkları ithamları ile  karşı karşıya kalanlar da, gizli veya açıktan birbirine düşmüş durumda...
Hiç biri birbirine güvenmiyor...
Bu sebeple; hiç biri yarın iktidar değiştiğinde başına neler geleceğinden emin değil...
Ülkedeki mahkemeye de güvenmiyorsa ne yapacak bunlar...?
Bunlar da kapağı Amerika ya da başka uluslararası mahkemelere atabilir mi...?
Yeni ve çok daha büyük Zarrap olayları yaşayabilir miyiz...?

O kadar saçma sapan... o kadar ipe sapa gelmez.. o kadar laçka...  o kadar iş bilmez... akıldan, fikirden, izandan yoksun bir iradenin tahakkümü altında kalmışız ki...; 
Elimizde..; Her iki ucu da b.klu bir değnek...
Suçlular, şüpheliler hariç, bir ona vuruyoruz, bir buna...

Sonuçta da, o değneğin b.k'u tepeden tırnağa her yerimizi kirletiyor...
Verdiği zararı; ülke ve milletçe biz ödüyoruz... 

Seçim sırf bu gidişata dur demek için dahi şart...
Çünkü bu kafayla, bu akılla, bu ekiple, asla daha iyiye gitme şansımız kalmadı...

Seçim olur mu....?
Olur mu bilemem...; ama ülkenin bekası, milletin rahatlaması ve huzuru için olması şart...
Ama işte bu mecburiyette dahi seçim olmazsa... yine, her iki ucu b.k'lu olmasına aldırmadan o değneği elinde tutanlar... eline, yüzüne bulaşan pisliğe aldırmadan o değneği tutup-tutup sağa sola savuran.. rakiplerine vuranlar yüzünden olmaz...

Maalesef hem içerine, hem dışarıda çok sıkıştık...
Battıkça batıyoruz pisliğe...
Bu sıkışıklık ve batma için; "şurada biter, şu gün biter" diye verebileceğim bir derinlik de yok...

Ve bazılarının pisliğe batması.. boğazını aşıp ağzına-burnuna kadar geldiği için, mecburen başını da dik tutmak zorunda...
Yoksa pislikte boğulacak...
İlginçtir..; eskiden birileri her sıkıştığında, bindirilmiş kıtalar gibi ortaya çıkan.. ve, "dik dur, eğilme" diye bağıran da  kalmadı ortada...
Hiç duymuyorum artık; "dik dur eğilme" sloganlarını...

Ben bari uyarayım..; dik durun eğilmeyin.. eğilirseniz boğulursunuz...


Bu yazı 274 defa okunmuştur .