NE VAR İÇİ BOŞ CAMİ YAPMATA...
Reklam
KEMAL VANLI

KEMAL VANLI

tokattan.com

NE VAR İÇİ BOŞ CAMİ YAPMATA...

29 Mayıs 2021 - 10:45

Hangi din olursa olsun fark etmez...
Dünyadaki en rezil, en alçak en şerefsiz ticaretlerden biri; din satarak yapılan ticarettir...

Dünyadaki en rezil, en alçak, en şerefsiz siyaset; din kullanılarak yapılan siyasettir...

Dünyanın en rezil, en alçak, en şerefsiz siyasetçileri; dini siyaset malzemesi yapan siyasetçilerdir...

"Hükümet" denince beklentimiz; üç aşağı beş yukarı refah, huzur, adalet ve fırsat eşitliğinin sağlanmasıdır sanırım...
Refah için ekonominin... huzur ve fırsat eşitliği için ise; asayiş ve adaletin güçlendirmelerini bekleriz... 

Ekonomi yerlerde... Adalet ayaklar altında... fırsat eşitliği yerine adam kayırma, vatandaşlık yerine, yerine particilik hakimken, bir hükümetten beklenen icraat mıdır cami bolluğu yaşanan ülkeye yeni bir cami yapmak...?

Adalet dinin de, devletin de en temel direğidir...
Namazdan çok ama çok daha önce gelir adalet...
Adaleti olmayan din olmaz...
Adaleti olmayan devlet yaşamaz...
Kısaca; Adaleti çiğneyen kim varsa, dini, devleti çiğniyor demektir...
Adaletsiz eşittir zalim demektir...

Ekonomiyi falan geçtim..; adaletin yok edildiği ülkede Taksim meydanı değil, Moskova'nın kızıl meydanına cami yapsak ne yazar...?
"Sonra ekonomiyi ve adaleti imar etmeden.. onlar yerlerdeyken, cami yapmak, bunu da miting gibi açmak neyin nesi...?" diye soramayan birinde İslami bir duruş olduğuna kim inanır...?

Devletin tedavilerini sağlayamadığı için SMA hastası çocukların öldüğü ülkede, yapılması gereken cami midir...?
Hangi cami bir çocuğun hayatından daha kutsal...?

Dün yazdığım yazının altına biri gelmiş, "Taksim'e cami yapıldı bunu yazsaydınız" diyor...

Aslında ben sürekli camileri yazıyorum da o farkında değil...
Dünkü yazımın bir yanı da adaletsizlik üzerineydi zaten...
Hırsızlığa, yolsuzluğa karşıysam, demek ki bir caminin getirmesi ya da söylemesi, sağlaması gereken ahlak için savaşıyorum...

"Adalet de adalet" diyorsam...; yine caminin demesi gerekeni diyorum...
"Eşitlik, vicdan, merhamet" diye bağırıyorsam, demek ki; caminin yapması gerekeni... caminin bize kazandırması gerekeni yapıyorum..

Öyle ya; demek ki ben her gün camileri yazıyorum... 
Demek ki; ben her gün camilerin yapması gerekirken yapamadıklarını yapıyorum...

Dünyanın neresinde olursa olsun, bir Müslüman'ın kanına en çok; camilerini hırsızların yapması... kul hakkı yiyenlerin yapması... beytülmal-ı yağmalayanların yapması dokunmalı...
Gerçekten Müslüman ise eğer..
Gerçekten Müslümanlığı içselleştirmişse eğer...

Bir Müslüman'ın kanına en çok, camilerini adaletsizlerin... yani zalimlerin yapması dokunmalı...
Çünkü dedim ya..; adaletsizlik eşittir zalimliktir...

Bir Müslüman'ın kanına en çok, fırsatta eşit olmayan, particilik yapan, adam kayıran... din kardeşliği değil de, partizanlığı önde tutanların... partiyi dinleştirenlerin... lideri tanrılaştıranların cami yapması dokunmalı...
Çünkü o cami artık dinin camisi olamaz...
O cami; dinin değil partinin, siyasetçinin çıkarlarına göre konuşur...
Söylemesi gerekeni söyleyemez.. sağlaması gerekeni sağlayamaz...
Sonuçta da; O caminin kendine faydası olamaz ki, topluma olsun...
Kendi ahlak ve namusunu koruyamaz ki, toplumun ahlak ve namusunu korusun...

Bu ülkede tuvaletlerinin temizliği ile övünenler.... temizliğe önem verenler camiler ve imamlar başta cami personeli değil... 
Akaryakıt istasyonları...
"Temizlik imandan gelir düsturu" doğruysa, camiler ve imamlarımız iman konusunda...; temizliği ilke olarak benimseyen ve sıkı şekilde uygulayan o akaryakıt şirketleri ile  yöneticilerinin eline su bile dökemez...
Tabi, "temizlik imandan gelir" sözünü içselleştirerek söylüyorsak..
Bu söz de sadece; ağız alışkanlığımız, dudak tiryakiliğimiz değilse...

Belki kökü Müslüman bir ülkede dahi olmayan o akaryakıt şirketleri; müşterileri ve uğrayan misafirlerine, temiz tuvaleti ücretsiz sunarken... camiler halka ve camaatlerine para karşılığı kullandırıyor...
Oysa bırakın tuvaleti; tuvaletle birlikte, bahçesi de dahil caminin tamamını o halk yapıp teslim etmişken...
Hala da; yok elektrik, yok su, yok doğalgaz.. yok şuranın, yok buranın tadilatı diyerek, camilerin her kuruş masrafı, cami giriş çıkışlarına kurulan karton kasalarla halktan tahsil ediyorlarken..
Bu mu caminin getirdiği düzen...?

1 Lira için Müslüman'a güvenmiyor... vermeden geçer diye başına adam dikiyor...
Ya da 1 lira atmadan geçmeye asla imkan tanımayan demirden kafeslerle turnikeler kuruyorlar...
Bu mu cami ahlakı...?
Bu mu Müslüman'ın Müslüman'a verdiği değer...?
Duyduğu güven...?

Cami ve akaryakıt şirketlerini karşılaştırdığımda, "ama biri cami diğeri ticarethane..." diye savunuyorlar...
Haklılar da...
Akaryakıt şirketinin temiz tuvaleti ücretsiz sunmasını, reklam için, daha çok kazanmak için yaptıklarını öne sürüyorlar...
Doğru da söylüyorlar...

Öte yandan...; Camiler de reklamlarını temizlikle yapsalar ya... bu kötü bir şey mi...?
Daha çok para kazanmak için değil de, camiye daha çok insan kazanmak için temiz hizmeti ücretsiz sunsalar ya...
Bu daha Müslümanca olmaz mı...?

Sonra akaryakıt şirketleri ticarethane de Camiler ne...?
Geldikleri noktada; din satmıyorlar mı...?
İnsanların ihtiyaçlarından dahi kar elde etmeye çalışmıyorlar mı...?
Camilerin giriş ya da çıkışlarına kartondan kasa kurmuyorlar mı...?
Para dönmüyor mu camilerde...?

Yine de akaryakıt şirketleri cami ve imamlardan insaflı...
Tamam temiz ve ücretsiz tuvaletle bizi istasyonlarına çekiyor, o arada satabilirlerse daha fazla akaryakıt satmaya çalışıyorlar da... o akaryakıt şirketinin sattığı benzinin bir sermayesi var...
Akaryakıt istasyonlarının kar marjı yüzde 4 ila yüzde 6 arası...
7 liraya almış... 7,30 kuruşa satacak...
30 kuruş kazanacak...
30 kuruş...
Onunda önemli bir bölümünü devlete vergi, personele maaş ve tuvaletlerlerin temiz tutulması başta müşteri memnuniyetine harcayacak...
7 lira sermaye koyacak belki 10 kuruş kar kalacak...
İyi de caminin, imamın sermayesi ne...?

Yapıldığı yeri İslam ahlakı ile ahlaklandıramayan... dinin değil siyasetin nizamına uygun davranan... Allah'a değil, siyasetçiye göre konuşabilen beton yığınların ismine cami desen ne olur, ticarethane ya da kârhane desen ne olur...?
Nasıl bir kâr ise artık; İslam'ın hanesine yazılan bir kâr da değil...

Koskoca beton yapılar mahallenin ortasına kuruluyor...
Kurulsun da...
Bazı mahallelere.. ki; özellikle yoksul mahallelere birden de fazla...
Peki; ne kazandırıyorlar oralara...
"Caminin girdiği mahallede aç-açıkta insan kalmıyor" diyebilen var mı...?
Yok...
Aksine; açlara, açıktakilere gidecek yardımların çoğun da, "camiye yardım, camiye yardım" diye, diye çöküyorlar....
Yalan mı...?

Bir mahallede yoksulluk giderilemiyor, açlık ve açıkta kalmalar önlemiyorsa, orada ahlakın düzelmesini bekleyebilir misiniz....?
Haydi iş edineni geçtim mecburiyetten çalanlar...
Mecburiyetten fuhuşa yönelenler...
Mecburiyetten dolandırıcı olanlar çıkabilir mi...?
Eee..; mahallede ahlakın bozulmasında pay sahibi olanlar kimler...?

Sabah, öğle, akşam 5-10 kişiyle namaz kılınan dev camiler yapmak marifet mi...?
Oralara maaşla imamlar, müezzinler atamak... elektrik, su, doğalgaz bağlayıp harcamak marifet mi...?
O görkem ve büyüklüğe rağmen Mahallede kimsenin derdine dokunamayan cami ve imamlar, insanların kendi aralarında yardımlaşacakları sınırlı bütçeye de "camiye yardım" diye çöküyorsa... ne diye cami yapıyoruz...?
Zaten ihtiyaçtan fazlası varken...
Sonra da dilenci gibi; camiye yardım-camiye yardım...

Öyle ya;  mahallelinin aralarında dayanışmaya ayıracakları sınırlı parayı da imamlar camiye çekiyor, orada eritiyorlarsa... o mahallede ahlakın bozulmasının suçu neden tek başına tüpçü Fikret'in olsun...?

Dünya üzerine bir ülke hayal edin...
O ülkede de bir din hayal edin....
O dinin Camisini hırsız ve zalimler yapıyorsa...
Din adamının neyi, nasıl konuşacağına, zalim ve hırsızlar karar veriyorsa...
O din Allah'ın dini diyebilir miyiz...?
O din adamları Allah'ın dinine hizmet ediyor diyebilir miyiz...?
O camide Allah'ın nizamı kalır mı...?
O camilerin ahlakı, adaleti, vicdanı, merhameti yayacaklarına inanç kalır mı...? 
O camilerin yaygınlaştığı yerde gerçek din, gerçek huzur, gerçek istikrar fırsat bulabilir mi..?

Kendi gözündeki merteği görmeyip, elin gözündeki çöple uğraşmak misali... Sınırları dışındaki İsrail zalimliğinden, oralardaki adaletsizliklerden ahkam keserken, kendi ülkesindeki adaletsizlik ve zulümlerden bahsedemeyen din adamları Hz Muhammet, Hz Ali, Hz Ömer'in yolundan olamaz...  

Şimdi dönelim ülkemize...
Erdoğan Taksim'e cami yapmış...
Yapar.. başka ne yapmasını bekliyordunuz...?
Adaletsizliği mi çözsün, yoksulluğun mu önüne geçsin... fırsat eşitliğini mi sağlasın...
Kolaya kaçmış; cami yapmış...
Ne bekliyordunuz...?

-O camide vaaz edecek imam, devletin kasasını soyan bakana, "sen yetim hakkı yiyen bir zalimsin, hırsızsın" diyebilecek mi...?
-Diyemeyecek...
-O bakandan hesap sormayan, daha üstteki sorumluların yakasına yapışır gibi vaaz edebilecek mi...?
-Edemeyecek...
Ne var o zaman içi boş cami yapmakta... Orayı insan seline boğsanız ne olur, adaletsizlikten, zalimlikten, hırsızlıktan men etmedikten sonra...
Zalimin, hırsızın yakasına yapışmadıktan sonra...

-Öte yandan; işin kolayına kaçıp; İsrail'in adaletsizliği, zalimliğini haykırıp, onların yakasına yapışır gibi vaaz verecekler öyle mi..._
-Öyle...
-Buna da din, din adamı... mekana da cami diyeceğiz öyle mi...?
-...!



Bu yazı 307 defa okunmuştur .