ŞEHVET YÜKLÜ EKRANLAR
Kenan Güzel

Kenan Güzel

Bestemiz HUKUK , Şarkımız ADALETTİR

ŞEHVET YÜKLÜ EKRANLAR

12 Ocak 2025 - 10:06

 (Bu yazı, yaşanmış bir hayat hikâyesinden derlenmiştir. Bu yazıdaki tüm karakter ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.)

 ŞEHVET YÜKLÜ EKRANLAR  

Evlerimizin en nâdide köşelerinde kendine taht kuran televizyonlar,  modern çağın en sinsi manipüle araçları haline geldi. Hak ve hakîkatın, sadakat ve samimiyetin tahtını ele geçiren bu efsunlu kutular ne izleyeceğinize, neyi seveceğimize; kime, neye nasıl inanacağımıza da onlar karar vermeye başladı. Sürüler halinde güdümüne girdiğimiz  bu duygu ve düşünce düşmanlarına, bu ar damarı kenelerine toplum olarak değer yetkilerimizi ve inanç hürriyetlerimizi devredeli de bir hayli zaman oldu.
 
Onlar, kendi mutfaklarında pişirdiği nefs lezzetli, yalan soslu, erotik katkılı yemeklerini ekranlarından topluma pazarlamaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de reklam aralarına, film sahnelerine yerleştirdikleri subliminal mesajlarla halkı adeta kendi sofralarına oturmaya zorluyorlar. Ne yazık ki, bize servis ettikleri yemekleri beğensek te, beğenmesek te; damak tadımıza uysa da uymasa da, haramına helâline bakmadan o sofralara oturunca, toplum olarak bir daha kalkamadık.

Onlarda Bunun Farkında 
Onlar bizi yıllardır bu sofralara oturtmak için ellerinden geleni ardına koymadılar. Bir taraftan subliminal mesajlarla duygu ve düşün frekanslarımızı karıştırırken, diğer taraftan da Recepleri, Şabanları, Ramazanları dizilerinde bize aptal, beceriksiz ve asalak göstererek dini değerlerimizle de alay ettiler. Aile değerlerimizi, kadın erkek ilişkilerimizi, manevi motiflerimizi çağdışı gösterip geleneklerimizi de yerden yere vurdular. Çünkü bizleri bir kez o ekran sofralarının başına oturttuklarında onlarda biliyorlardı ki, o yemekleri  bu topluma bir şekilde yedirmeyi başaracaklardı.
 
Aynen dedikleri gibi oldu ve ilk zamanlar biraz huzursuzluk sendromu, biraz mide bulantısı, biraz baş dönmesi yaşasak ta zamanla o öpüşme, o yatak sahneleri; o iç çamaşırlı müstehcen kadınlar ve aldatma üzerine kurulu aile yaşantıları bize de normal gelmeye başladı. Zamanla müptelası olduğumuz  bu ekranlar millet olarak bizi baştan aşağıya soyarak; yaşama alışkanlığımızı, giyim tarzımızı  elimizden alarak anadan üryan bizi sokaklara dökmeyi başardılar. İrademizi reklam aralarına hapsedip; inancımızı, itikadımızı, iffet ve namusumuzu yağmalamakla kalmayıp; manevi ocağımıza da incir ağaçları diktiler.

Bizi Sol Yanımızdan Vurdular
Bir annenin çocuğuna zorla yemek yedirmesi gibi, hile ve tuzaklarla elimizi ayağımızı bağlayarak bizi zorla bu GDO’suyla oynanmış gıdalarla beslemeye başladılar. Yedikçe alıştık, alıştıkça daha fazlasını istedik. Ama biz o gün mümine yakışır bir tavırla;  ‘’ Her şeye rağmen siz sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hile ve tuzakları size hiçbir zarar veremez…’’ (Âl-i İmran,120) bilinciyle bir nefeste sofralarından kalkmasını bilseydik, bugün yaşadığımız bu vicdan azabını, bu çürümeyi, bu kokuşmayı, bu ‘Allahsız Müslüman’laşmayı yaşamayacaktık.
 
Evet, topluma silahı ilk çeken onlardı ve o tetiğe asılmak zorundaydılar.  Çünkü ateş etmezlerse kaybedeceklerini çok iyi biliyorlardı. Bu yüzden bizi, Yüce Allah’ın nazar ettiği sol yanımızdan, kalbimizden vurdular. Yere düşünce son nefesimizi verene kadar da başımızdan ayrılmadılar. Bununla da kalmayıp inancımızla, kültürümüzle, gelenek ve göreneklerimizle bizi ekranlarında hep suçlu sandalyesinde tuttular. Çünkü onların ne gönüllerinde ne çağdaşlık tezgâhlarında dini duygu ve düşüncenin; dini, hayata hayat kılarak Allah’ın rızasını kazanmanın asla yeri yoktu.

Onların tezgâhlarında aldatma, erotizm, ahlaksızlık, arsızlık ve toplumun kendi değerlerini hiçe sayarak gençliği azgın boğalar gibi sokaklara salmak vardı. Zaten bu milletin mirasına ihanet edenler; inancına, aile hayatına, duygu ve düşüncesine hiçbir zaman saygı duymadılar. Bazen dini ,bazen de milli duyguları kullanarak bizi  oturmaya zorladıkları o suçlu sandalyesinden hiç kaldırmadılar.

Dur Diyecek Kimse Yok mu?
Televizyon ekranları; müstehcenliği, erotizmi, ahlaksızlığı ve iffetsizliği sosyal medya füzelerine monte ederek insanlığı sessiz sedâsız istila eden koloniler haline geldi. Artık süper güçler maliyeti yüksek savaş teknolojileriyle, nükleer başlıklı füzeleriyle istila etme yerine; sessiz ve kansız sosyal medya köleliğini kullanmayı tercih ediyorlar. Bir hiç uğruna Türk toplumunun anayasal hakkı olan doğru haber  alma ve milli manevi değerleri koruma hakkı âdeta gasp ediliyor. Heyhat! Bizi bu saldırılardan koruyup kollama görevini üzerine alanlar ise, rahat koltuklarında hiç bir şey olmamışçasına yaşlı dedeler gibi uyuklamaya devam ediyorlar.
 
Sütümüze Su Katıyorlar
Aslında uzun zamandır bu konuyu yazılarımda ele almayı düşünüyordum fakat bunu erkene almama, sosyal medyada Now TV’nin paylaştığı ‘’Şakir Paşa Ailesi; Mucizeler ve Skandallar’’  dizisinin bir fragmanı sebep oldu. Bu fragman bir kayınpederin denizde çıplak yüzen gelinini gizlice gözetlemesinin reklamını yapıyordu. Bu nasıl bir ahlak, bu nasıl bir etik, bu nasıl bir yobazlıktır ki, oğlunun karısını şehvetle dikizleyen bir babayı bu millete sergilemeye çalışıyorsunuz? Bu mu sizin ahlak anlayışınız? bu mu sizin medeniyet telâkkiniz? Bu mu sizin Allah’a saygınız? Bu mu sizin inancınız? Bu sadece Şakir Paşa dizisiyle alakalı değil, Now Tv seviyesiz dizi yayınlamakta diğerler kanallardan hep bir adım önde yürüyor. Bunu abartmıyorum. Bu televizyon kanallarının yapmış olduğu dizilere bir bakın Allah aşkına. Bunların hangisinde millilik, hangisinde ahlakilik vardır? Bunu, bu milleti yönetenler, milli ve dini değerlerimizin hizmetkarı olduğunu söyleyenler hiç mi görmüyorlar?
 
Bu millete hizmetin lafazanlığını yapanlar dizilerinde müstehcenliği, erotizmi, şehveti,  gayrı meşru bir hayatı, aldatmayı neden topluma empoze ederek gençleri zehirlemeye çalışır. Çıksınlar bunun cevabını versinler bu millete. Bunu o kadar normal hale getirdiler ki, özellikle Now Tv’nin reklam kuşaklarının başına yerleştirdiği dizi reklamlarında  kadınların  giyim tarzlarına bir bakın. Her an, her dakika, her saat gözümüzün içine sokarcasına bu rezaleti ekranlarına taşıyan kanallara neden birileri dur demiyor acaba?
 
Siz Bu Milletle Alay mı Ediyorsunuz?
Bitmedi. ‘Hudutsuz Sevda’da gençlere bir hak ve bir adalet kahramanı olarak aşılamaya çalıştığınız Halil İbrahim’in, başkasının nikahı altında olan Zeynep ile aşk hayatı yaşamasını, zina yapmasını, gayrı meşru bir ilişki içinde olmasını siz hak ve adalet olarak mı görüyorsunuz?  Şakir Paşa Konağı dizisinde kendi gelinine yakınlık duyan bir babayı, halkın gözüne sokmayı bir maharet mi zannediyorsunuz? Şahane hayatım dizisindeki gayrı meşru bir yaşam tarzını; ‘Aşk, Evlilik, Boşanma’ gibi isimlerinde bile hayır olmayan dizileri bu milleti çok sevdiğiniz için mi yayınlıyorsunuz? ‘Leyla: Hayat.. Aşk.. Adalet’; ‘Yasak Elma’; ‘Gülcemal; ‘Şahane Hayatım’; ‘Adım Ferah’; ‘Bir Gece Masalı’; ‘İnci Taneleri’; ‘Yalı Çapkını’; ‘ Kızılcık Şerbeti’ hangisini sayayım size.
 
Bir vatandaş olarak bu ekran sahiplerine soruyorum. Bu dizilerin hangisinde millilik, hangisinde manevilik, hangisinde ahlakilik, hangisinde Atatürkçülük, hangisinde gerçek bir aile hayatı ve kültürel bir senaryo var? Hangisinde bu toplumun milli ve manevi değerleri, aile bağları, gelenek ve görenekleri var? Başka türlü sorayım, bu dizilerde şehvetten, erotizmden, ahlaksızlıktan, namussuzluktan, gayrı meşru bir yaşantı tarzından başka ne var Allah aşkına, siz söyleyin.  Öyle ‘yaşanmış bir hayat hikâyesinden alınmıştır’;‘ Bu dizideki tüm karakterler ve olaylar gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur’ yapıştırması da sizi asla haklı çı-ka-ra-maz.
 
Hiç mi Utanmıyor musunuz?
Bu rezaleti her gün ekranlara taşıyıp toplumun ayarını bozarak onları duygularının esiri haline getirmek bu halka hizmet yaptığınızı göstermez. Genç kızlara sarkıntılık eden, evli kadınlara saldıran, sokak ortasında kadınların üzerine çullanıp alçakça cinsel tacizde bulunan bu gençler kimin eseri acaba? Evli olduğu halde başka bir erkekle aşk hayatı yaşayan; nikahlı ola ola kocasını aldatan; eşinden başka kadınların yatağından çıkmayan bu ahlaksızların, bu yobazların bu kanı bozukların reklamını bu topluma kimler yapıyor dersiniz? Bunları dizilerle, filmlerle, reklamlarla bu toplumun kanına kimler enjekte etmeye çalışıyor dersiniz?  
 
Bu söylediklerimin din ile diyanet hiçbir alakası yoktur. Bu bir kültür meselesi; bu bir beka meselesi; bu bir haya meselesi; hepsinden önemlisi bu bir insan olma meselesidir. Bu kanal sahipleri, bu kanal idarecileri, bu yayın politikalarını savunan zihniyet acaba çocuklarıyla beraber bu dizileri utanmadan, yüzü kızarmadan seyredebiliyorlar mı? O öpüşme anlarına, o yatak sahnelerine, o erotizm sıcaklığı veren epizotlara vicdanları rahat bir şekilde genç kızlarıyla ve kanal değiştirmeden bakabiliyorlar mı?
 
Eşlerin, dostların, evlilerin birbirlerini en yakınlarıyla aldattıkları; nikâhlı bir kadını kocasının koynundan alıp kendi yatağına çeken namussuzları; akıl almaz entrika, aldatma, çirkefliklerle süslediğiniz bu dizileri kendi aile namusunuza, kendi aile ahlakınıza yakıştırabiliyor musunuz? Eğer yakıştırıyor, utanmıyor, yüzünüz kızarmadan seyrediyor iseniz; o zaman sizin bir psikoloğa, bir psikiyatriye ihtiyacınız var demektir.
 
Herkes Kendi Yoluna
Gidin kendinize hangi ahlakı, hangi dini, hangi yasayı, hangi milleti, hangi toplumu seçiyorsanız  seçin ama, bu milleti rahat bırakın artık. Alın dizileriniz de, patronluğunuz da, sizin olsun. Show TV’ de kızılcık şerbeti; ATV’de Bir Gece Masalı; Kanal D’de inci Taneleri; Star’da Yalı Çapkını; Now’da hemen hemen bütün dizilerle bu topluma gayrı meşru bir hayat tarzını aşılamak sizin ne hakkınız ne de haddinizdir.

Sanki bu milletin ekranlarını şehvetle yükleyip, onları behimi duyguların esiri haline getiren bu dizi ve filimler değilmiş gibi,  kalkmış sokak ortasında öldürülen kadınlarımızı, taciz edilen kızlarımızı, iffetine dil uzatılan hanımlarımızı haber yaparak hak ve adalet lafazanlığı yapıyorsunuz. Sonrada ülkenin geldiği bu durum karşısında suçu hep başkalarının üzerine atarak utanmadan, sıkılmadan üç maymunu oynamaya çalışıyorsunuz.
 
Bu diziler kadınlarımıza, genç neslimize belden aşağısını ve belden yukarısını örtecek elbise  bırakmadı. Bu zihniyete sahip medeniler! olarak bir kadının bedenini ekranlarda açıkça sergilemekten utanmadınız. Nikahlı birinin başkalarıyla aşk hayatı yaşamasını, eşlerin birbirlerini aldatmasını; bir babanın gelinine; bir kadının kayınpederine ilgi duyacak kadar bu işi çukurlaştırmaktan hayâ etmediniz.  Ekranları ‘ İnci Taneleri’ gibi şehvet ve erotik podyumlarına çevirdiniz.  Ve sonra kalkmış kadın hakları savunucusu kesilmişsiniz. Hadi ordan…
 
Siz Bu Toplum İçin Ne Yaptınız?
Yahu siz bu milletin ufkunu açacak, kültürünü anlatacak, adetlerine ışık tutacak ne yaptınız? Siz bu gençliğin eğitimine, ülküsüne, ülkesine ve ilkelerine hangi hizmette bulundunuz?  Siz bu milletin dini gelenek ve göreneklerine hangi saygıyı gösterdiniz? Siz Türk aile hayatını, yaşantısını ve ilkelerini ayakta tutacak hangi kültür programlarına el attınız?  Yoksa kirli ayağınızı sürekli sol yanımız  üzerine basarak, bizi acıtmaya; ‘sizde yiyip içelim, bizde gülüp geçelim’ ninnilerini söylemeye devam mı edeceksiniz?
 
Çünkü sizler hâlâ, yatak odasında sarıldığı gibi sokaklarda sarılan; yatak odasında öpüştüğü gibi sokaklarda öpüşen zihniyetin ekranlarda durmadan reklamını yapmaktan yorulmadınız. Bu milletin adetleriyle, gelenek ve görenekleriyle barışmaya hiçbir zaman yaklaşmadınız. Bu milletin dini ve milli değerleriyle yükselerek yoluna devam etmesine asla tahammül edemediniz. Siz, dalımıza, budağımıza yabancı  meyveleri aşı yapmaya çalışarak bizi kendi köklerimize yabancı hale getirdiniz.
 
Tekrar soruyorum. Bu mu sizin vatan, millet anlayışınız? Bu mu sizin bu topluma karşı saygınız? Bu mu sizin inancınız? Bu mu sizin Müslümanlığınız? Bu mu sizin Atatürkçülüğünüz? Eğer yaptıklarınızı bir medeniyet, bir demokrasi, ve bir uygarlık olarak görüyorsanız; yerin dibine batsın  sizin uygarlık ve demokrasi anlayışınız. Sevsinler sizin milli ve dini anlayışınızı. Yesinler sizin  insanlığa hizmet sevdanızı.
 
İYİ SEYİRLER…
 

Bu yazı 453 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum