ADIM ADIM YENİ DÜNYA DÜZENİNE EVRİLİYORUZ
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

ADIM ADIM YENİ DÜNYA DÜZENİNE EVRİLİYORUZ

09 Ekim 2021 - 00:19



Necdet Topçuoğlu

İnsanoğlu her türlü çarenin bilim de saklı olduğunu yaşayarak öğrenmektedir. Arayıp bulmak, kaliteli bir eğitim ile mümkündür. Dünyanın içinde bulunduğu en derin sorun, dünyayı kirleten, karbon dioksit salınımını artıran, insan ve hayvandan oluşan nüfus yüküdür. Dünya da belli bir oksijen ve karbon rezervi bulunmaktadır. Bu rezervler, fotosentez ve yanma süreçleri üzerinden kendi kendilerini sürekli yenilediği için dünyanın doğal dengesi korunmaktadır. Bu denge bozulma sürecine girdiği takdirde, insanoğlu geri dönülmez bir sona doğru yolculuğa çıkmış olacaktır.

Dünyadaki hayvan ve insanlardan oluşan nüfus yükü azalmadıkça, çevre kirliliği artacak, hastalık yapan virus ve bakteriler çoğalacak, kaynaklar azalacaktır. İnsanoğlu evrende yeni gezegenler bulup oralara gitmediği takdirde, Dünya da önce tükenme sürecine girecek, zaman içinde yok olup gidecektir. Bilim insanları bu sürecin başladığını, geri dönülmesinin mümkün olmadığını ifade etmektedirler. Ancak alınacak tedbirler ile sürecin yavaşlatılabileceği öngörülmektedir. Küresel iklim değişikliğine sebep olan sanayileşmiş ülkeler tedbir alınması noktasında fedakarlık yapmaya yanaşmamaktadırlar. Maalesef atmosferin sınırı yoktur. Yer küre söz konusu kirlilikten tümüyle olumsuz etkilenmektedir.

Son iki yıldır insan yaşamını tehdit eden bir virus ile karşı karşıyayız. Yakın gelecekte, bitkileri yok edecek bir virusun ortaya çıkması muhtemeldir. Bilim insanları bu konuda endişelerini dile getirmektedirler. Böyle bir felaket ile karşılaşılması, açlık tehlikesini de beraberinde getirecektir. Sadece insanları virüs ve bakterilere karşı korumak sorunları çözmek için yeterli değildir. İnsanların yaşaması için gerekli olan hayvan ve bitkilerin de viral ve bakteriyel hastalıklara karşı korunması zorunludur. Bitkilerin ve hayvanların hastalıklara karşı güvenliğini sağlamadan, insanların gıda güvenliğinin teminat altına alınması mümkün değildir.

Hayvanlarda kitlesel kırıma yol açabilecek bir virusun ortaya çıkmayacağının bir garantisi yoktur. Böyle bir afet ile karşılaşılması ülkelerin tarım ekonomilerini çökertebilir. Bütün bunlar gösteriyor ki, insanoğlu kendi sebep olduğu sorunlardan dolayı çoklu tehdit altındadır. Tehdidin önlenmesi bilimsel çözümlerin üretilmesiyle mümkündür. Başka ülkelerde üretilen çözümlerin ilk önce o ülkelerin faydasına kullanıldığını yaşayarak görmüş durumdayız. Bu nedenle virus ve bakterilere karşı milli mücadele programımızı geliştirmek zorunda olduğumuz unutulmamalıdır.

İnsanoğlu bilimi de çoğu zaman faydalı kullanmamıştır. Genetik bilimi ile uğraşanlar organizmaların genetiği ile oynayarak, biyo çeşitliliği tehdit etmektedir. Bu durumun dünyada tohum tekelini meydana getirmesi kaçınılmazdır. Tohumlar veya viruslar vasıtası ile insanoğlu, bu teknolojiyi kullanan dar bir grup tarafından tutsak alınıp, istenilen kalıplar içinde yaşamaya zorlanacaktır. Cipli yaşam söylemleri bunun başlangıcı olarak değerlendirilmelidir. Diğer yandan GDO’lu gıdaların insan ve hayvanların genetik sistemlerinde hangi kırılmalara sebep olacağı henüz bilinmemektedir.

Bu viral musibet, dünya egemenlerini yeni düşüncelere sevk etmiştir. Artık dehşet silahları ile savaşmaya gerek kalmadığı görülmektedir. Yapılan devasa yatırımları yıkmadan, harap etmeden, sadece insanı yok etmenin mümkün olduğu görülmüştür. Savaş yöntemi değişmiştir. Bundan sonraki savaşların, viruslar üzerinden yapılacak biyolojik savaşlar olacağı tahmin edilmektedir. Böyle bir savaşın başlatılması kolay, kontrol altına alınması belirsizdir. Bu nedenle karşı önlemleri alınmadan uygulamaya konulamayacağı düşünülmektedir.

Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırılan bu dönemde yapılacak ilk ve en önemli iş, eğitim sistemini değiştirip, bilim üreten dünya eğitim sistemlerine entegre olmaktır. Yakın gelecekte adını bildiğimiz bütün temel meslekler ortadan kalkacak, yepyeni meslek grupları ortaya çıkacaktır. Şayet eğitim sistemimizi buna göre değiştirmezsek, gelecekte çocuklarımızın iş bulmaları mümkün olamayacaktır. Üniversite sayısının çokluğu önemli değildir. Önemli olan bu üniversitelerde sorunlara çözüm olacak bilim üretilmesidir. Maalesef Türk üniversiteleri dünya sıralamasında çok gerilerde yer almaktadır. Halbuki insanlarımızın ne kadar yetenekli olduğu, dünya üniversitelerinde gösterdikleri başarılardan anlaşılmaktadır.

Dünya online sisteme geçmektedir. Devlet vatandaşlığının yerini, Dünya vatandaşlığı alacak gibi görünmektedir. Dünyayı digital teknolojinin yöneteceği kesinlik kazanmıştır. İlk etapta digital paraya geçilmesi gündemdedir. Bilim ve teknoloji yatırımları, viroloji ve bakteriyoloji sahasına yönelmez ise yeni tehditlerin önlenmesi mümkün görülmemektedir. Araştırmalar bu sahaya odaklanmalıdır. Yaşanılan badirelerden sonra Refik Saydam Hıfzısıha Enstitüsünün kapatılmasının hata olduğu görülmüştür. Türkiye digital sistemde söz sahibi olmak istiyorsa milli yazılım programını geliştirmek zorundadır. Aksi takdirde bu konuda gelişmiş ülkelerin kontrolü altında olmak zorundadır.

Covid-19 artık meçhul değil, bilim insanlarının malumudur. Tehdit meçhul olan yeni viral saldırılarda saklıdır. Dünya geri dönülmez bir şekilde yeniden yapılanma yoluna girmiştir. İnsanlara düşen karşı çıkmak değil, bu yeni sisteme alışmaktır. Halen ülkemizde aşı olmaya karşı direnen bir kesimin olduğu görülmektedir. Bilime karşı olmak değil, bilimi anlamaya çalışmak gerekir. Rüzgâra karşı tükürürsen, tükürüğün yüzüne geleceği bilinmelidir.

Dünyanın sürü psikolojisi ve arzularına göre yönetilemeyecek kadar önemli olduğu anlaşılmıştır. Artık dijital akıl, kötü gidişata kendi silahları ile el koymuştur. Gittikçe azalan bir nüfus yükü ile, kaynakları daha iyi kullanan, konvansiyonel savaşların yok olacağı, en büyük zenginliğin akıl olduğu, akıllı insanların daha uzun yaşatılacağı, tek vatandaşlığın olacağı yeni dünya sistemine doğru götürülüyoruz. Bu değişimin bu günden yarına olması mümkün değildir. Ancak sürecin o istikamete doğru taşınmak istendiği görülmektedir.  Gerçekleşip, gerçekleşmeyeceğini bizim kuşakların görmesi beklenmemelidir.

(9, Ekim, 2021-Ordu)

Bu yazı 350 defa okunmuştur .

YORUMLAR

  • 0 Yorum