ADNAN KAHVECİ VE TARIM ORMANCILIĞI
Reklam
Reklam
Necdet TOPÇUOĞLU

Necdet TOPÇUOĞLU

ŞİMAL YILDIZI

ADNAN KAHVECİ VE TARIM ORMANCILIĞI

14 Eylül 2020 - 00:06

JICA Bursu ile gittiğim Japonya’dan 1983 yılı Sonbaharında dönmüştüm. Türkiye’ye geldiğimde 12 Eylül 1980 darbe yönetimi sona ermiş, Genel Seçimler yapılarak normalleşme dönemine geçilmek isteniyordu. Partiler seçimlere Milli Güvenlik Konseyinin gölgesinde giriyordu. Halk, askeri yönetime oldukça tepkiliydi. Kenan Evren’in, Milliyetçi Demokrasi Partisi Genel Başkanı Turgut Sunalp’in lehine yaptığı destek konuşması, Sayın Turgut Özal Başkanlığındaki ANAP’ın şansını artırmıştı. Seçimler yapıldı ve Anavatan Partisi iktidar oldu.
 
          Sayın Turgut Özal Kabinesini kurarak, güvenoyu alıp, göreve başlamıştı. Kabineye tek bir Bakan Meclis dışından getirilmişti. Bu Bakan, Sayın Özal’ın akrabası Sayın Hüsnü Doğan idi. Bakanlık, Tarım, Orman ve Köy İşleri Bakanlıkları bileştirilerek dev bir yapıya kavuşturulmuştu. Bakanlığın adı da‘’ Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı’’ olmuştu. Bakanlık Müsteşarlığına o zamanki DPT Müsteşarlığında, Kalkınmada Öncelikli Yöreler Başkanı Sayın Mustafa Keten getirilmişti.
 
          O yıllarda yurt dışından dönen personelden çalışmaları ile ilgili bir rapor isteniyordu. Ben de Japonya dönüşü raporumu vermiştim. Bir süre sonra Müsteşar Sayın Mustafa Keten beni makamına çağırdı. Tarım konusunda epeyce sorguladı ve bazı notlar aldı. Konuşmanın sonunda kaç yıllık hizmetin var diye sordu. Dört yıl olduğunu söyleyince hem şaşırdı, hem de suratı asıldı. Yahu sende epeyce çocukmuşsun diye söylendi. Şimdi yerine dön, ben seni sonra tekrar çağıracağım dedi.
 
          Sayın Müsteşar bir hafta sonra beni tekrar çağırdı. Beni alıp, Sayın Hüsnü Doğan’ın Makamına götürdü. Sayın Bakanım, bahsettiğim delikanlıyı getirdim efendim dedi. Sayın Bakan, Necdet Bey seni Mecliste görevlendiriyoruz, benim Parlamento İle İlişkiler Danışmanım olacaksın dedi. Hem şaşırdım, hem de korktum. Hiç duymadığım ve bilmediğim bir görevdi. Halbuki ben Japonya’da gördüğüm eğitim ile ilgili olarak Tarım İstatistikleri Şubesinde bir görev bekliyordum. Ama Sayın Bakanım dedim, sözümü kesti. Aması fakatı yok, bu hizmeti elbirliği ile yürüteceğiz dedi. Şimdi senin kaygılarını anlıyorum, ben Atatürkçü bir Derneğin Genel Sekreteriyim sorun olur mu diye endişe ediyorsun. Olmaz, arkanda ben varım. Zaten Meclise böyle birini göndermemiz gerekir diye söyledi. Orada benim gözüm, kulağım, dilim olacaksın. Hadi hayırlı olsun diyerek beni gönderdi.
 
          Aradan epeyce bir zaman geçti, Sayın Bakan beni Makamına çağırdı. Odasına girdiğimde bir misafiri vardı. Bak seni tanıştırayım, bu beyefendi Sayın Adnan Kahveci, Başbakanımızın Baş Danışmanı dedi. Tarımsal konularda projeleri var, beni temsilen kendisine her türlü yardımı yapmanı istiyorum diye talimat verdi. Çalışmalarımız kendisi Milletvekili seçilinceye kadar aralıklarla devam etti. Ben kendisini konularına göre Bakanlığımızdaki uzmanlarla görüştürüyordum. Üreten bir Türkiye hayal ediyordu. Önce üreten, sonra ürettiğini hakça paylaştıran bir sistem kurmalıyız diyordu. Bunu da ‘’Liberal eksende, liberal sosyal sentez’’ olarak tanımlıyordu.
 
          Üç konu üzerinde duruyordu. Bunlar; iklim, su ve Tarım ormancılığı konularıydı. Anadolu’da akasya ormanları kurulması üzerinde çok duruyordu. İklim gelecek yıllarda bütün dünyanın sorunu olacaktır, iklimin kontrol altında tutulması için ağaçlandırma çalışmalarına ağırlık verilmesi zorunludur diyordu. Petrol bitmeden dünyada su savaşları başlayabilir diye bir öngörüsü vardı. Suların kirlenmesini mutlaka önlemeliyiz diye düşünüyordu. Faydası alınamayan bir bardak suyumuz bile denizlere akmamalı diyordu. Agro Forestry, yani tarım ormancılığı konusunda bıkmadan, usanmadan konuşuyordu. Günahı hep dini bir terim zannederler, doğanın dengesini bozarak ekolojik günahlar işlememeliyiz diyordu.
 
          Ağaçlandırma yapalım ama tarım amaçlı olsun derdi. Akarsu boylarına ceviz ormanları tesis edelim. Karadeniz ve Marmara bölgelerinde kestane ormanlarımız olsun. Çam fıstığı ormanları tesis edelim. Badem Ormanları kuralım, çiftçimiz bu ormanların gelirinden istifade etsin diye düşünüyordu. Ağaca sadece yeşillik ve kereste olarak bakmıyor, madem yetiştiriyoruz bize ekonomik katkı sağlasın istiyordu.
 
Orta Anadolu’da akasya ağacı çok kolay yetişiyor. Geniş akasya ormanları kuralım, çiçeğinden faydalanmak için bal arıcılığını teşvik edelim, hem gelir elde edelim, hem de iklimi düzeltelim diye düşünüyordu. Bunları yaparsak, ceviz, kestane, badem, çam fıstığı ve akasya balı ihraç eden ülke durumuna geliriz diyordu. Bunları yaparken iklimi de iyileştirmeyi hesaplıyordu. Gıda güvenliğini sağlamadan insan yaşamının güvence altına alınması mümkün değildir diyordu.
 
          Sayın Adnan Kahveci, danışmanlığı döneminde, tarım ormancılığı konusunda çok gayretler gösterdi. Ancak projelerine kendisi gibi inanan insanlar bulamamıştı. Üzüntülerini bana şöyle anlatıyordu, bunlara hazır para vereceksin, hiç zahmet çekmeden yesinler diyordu. Milletvekili seçilip, Maliye Bakanı olduktan sonra ister istemez görüşmelerimiz kopmuştu. Esas mesleği Elektrik Mühendisliği olan bir bilim insanının tarım ve ormancılık konularına bu kadar ilgili olmasına şaşırmıştım. Ancak yaşadığımız bu günleri gördükten sonra ne kadar haklı olduğunu hep birlikte görmüş olduk.
 
          Şubat 1993 tarihinde Bolu, Gerede yakınlarında yapım halindeki otoyola tersten girerek geçirdiği trafik kazası sonucunda eşi Füsun hanımla birlikte vefat etmiştir. Tanımaktan bahtiyarlık duyduğum ve hayran olduğum bürokratlardan birisiydi. Vefatı Türkiye için çok büyük bir kayıp olmuştur. Anavatan Partisinin başına geçeceği söylentileri ile ölümü arasında bir bağlantı var mı, yok mu bilemiyorum. Bildiğim en önemli husus sıradan bir ölüm değildi. Hayat tesadüflere bağlıdır. Bize ne kadar yaşama şansı verirse o kadar yaşayabiliyoruz. Bu vesile ile Sayın Adnan Kahveci ve eşi Füsun hanımı, daha sonra vefat eden yavrularını rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun.
 
 

Bu yazı 798 defa okunmuştur .